Serdar KARAOĞLU1 , Bekir SARIKAYA2

1Afyon Kocatepe Üniversitesi https://ror.org/03a1crh56
2Afyon Kocatepe Üniversitesi https://ror.org/03a1crh56

Anahtar Kelimeler: Harezm Türkçesi, sözlük bilimi, metin içi sözlük, Nehcü’l-Ferâdîs

Sözlük, genel anlamıyla bir dilin söz varlığını dil kullanıcısına sunan araçtır. Sözlük oluşturmayı tetikleyen etkenlerden biri sözcüklerin anlaşılırlığını sağlamaktır. Bunun için sözlüklerin oluşturulma biçimleri ve sözlük tanımları farklılık gösterir. Bergenholtz’e (2012, s. 29-30) göre sözlüğün iki anlamı, buna bağlı olarak da iki tanımı vardır. Araştırmacıya göre sözlük metin alımı, üretimi ya da çevirisi konusunda yardıma ihtiyaç duyulması veya bir kelime, bir kelimenin bir bölümü veya kelimelerin birleşimi hakkında bilgi edinmek istendiğinde başvurulabilecek; (a) bireysel konular ve dil ögeleriyle ilgili sözlük maddeleri ve muhtemelen dış metinler içeren veya (b) her biri farklı sözlüğün tanımına karşılık gelen birden fazla sözlükten oluşan, dilin farklı konuları ve ögeleriyle ilgili sözlük maddeleri ve haricî metinler içeren sözlük bilimsel başvuru çalışmasıdır.

Bir başvuru kaynağı olan sözlüklerin sözlük bilimi açısından, unutulmuş, anlamı bilinmeyen veya anlamı bulanık sözcükleri dil kullanıcısına anlaşılır kılmak gibi (Akalın, 2010, s. 270-273) benzer ortaya çıkış nedenleri vardır. Anlaşılırlığı sağlamak, sözlüklerin temel işlevlerindendir. Türk sözlükçülük geleneğine kaynaklık eden Arap sözlükçülük geleneğinin Kur’an’dan sonra oluşması bu duruma örnek olarak verilebilir. Araplar, İslam’ın temel kaynağı Kur’an’ı ve hadisi doğru anlayabilmek için sözlükçülük çalışmalarını başlatmışlardır (Yavuzarslan, 2009, s. 1). İslamiyeti kabul eden Türklerde de Arap ve Farslarla ticari, bilimsel veya dinî etkileşim bilinmeyen dili ve kültürü öğrenme gereği oluşturmuştur (Bozkurt, 2019, s. 289). Bu açıdan dinî etkileşimin yansımalarından biri de Nehcü’l-Ferâdîs’tir (NF).

İslami özelliklerin doğru anlaşılmasına katkı sunmak maksadıyla yazılan eserlerden Harezm Türkçesine ait, kırk hadis türünde bilinen Türkçe ilk eser olan Nehcü’l-Ferâdîs (Karahan, 1954, s. 138) metin içi sözlük bağlamında ele alınacaktır. NF, Harezm Türkçesi dil özelliklerini en iyi yansıtan eserlerden biridir (Caferoğlu, 1984, s. 116). Kıvamettin Burslan’a göre eser, belirli bir bölge halkının şive ve aktarımlarına özgü değildir: “Kitap, lügat ve şive cihetinden bir halita hâlindedir. Bir mana için, bu gün muhtelif türk şubelerinde olan lügatler mal edilmiştir.” (1934, s. 170). Bununla birlikte eser bugünkü Türk lehçeleri sözlüklerinde bulunmayan, yazıldığı bölgeye özgü şiveyi yansıtan söz varlığına da sahiptir: sofra yediler, yedi beş kişi gibi (Caferoğlu, 1984, s. 115-116). Eserin söz varlığı ve şivesi bakımından “bir halita hâlinde” olması sadece Türkçe sözcükler için değil, Arapça ve Farsça sözcükler için de geçerli olduğu söylenebilir. Tüm bu çeşitliliğe rağmen eser, Karahan’a (1954, s. 145-146) ve Eckmann’a (Mahmûd bin ‘Alî, 2014, s. VIII) göre yazarın yaşadığı dönemin dilini sade ve açık bir üslupla yansıtan ve kolay okunup anlaşılan bir halk kitabıdır.

Öte yandan bazı kavramlar/sözcükler üzerinde eserin geneline yayılan bir tasarruf dikkati çekmektedir. Bu tasarruf, eserde bazı kavramlar/sözcükler için tanımlamaların/açıklamaların yapılmış olmasıdır. Eserdeki bazı kavramlara/ sözcüklere eserin kendi bütünü içinde sözlük birimi gibi yaklaşılması, söz varlığı yönüyle karışık özellik gösteren eserin metin içi sözlük bağlamında incelenmesi düşüncesini doğurmuştur. Bu düşünceden hareketle çalışmamızda sorun, amaç ve yöntem başlığı altındaki sorulara cevaplar aranacaktır.

Metin İçi Sözlük

Geçmişten günümüze sözlüklerin yapı, içerik, ortam, hedef kitle vb. etkenlere bağlı olarak çeşitlilik gösterdiği, buna bağlı olarak da sözlük bilimi çalışmalarında tipolojik farklı sınıflandırmaların yapıldığı görülmektedir (Sözlük tipolojileri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Akın, 2022). Sözlük bir dilin söz varlığını sunmanın ötesinde bir sözlük biriminin o dil içerisinde hangi kavram için kullanıldığını açıklayan araçtır. Bir sözlüğün nicelik özelliklerinden ziyade niteliksel özellikleri, kullanıcıların sözlük tercihinde ve sözlüğü kullanmasında etken olmaktadır. Bu nedenle sözlük oluşturmada öncelikli niyetlerden birinin sözlüğün kullanımı olduğu söylenebilir (Hadebe, 2014, s. 50). Elbette, bilgiyi doğru, hızlı ve kolay sunan sözlükler, bu niteliklere sahip olmayanlara kıyasla daha işlevsel ve tercih edilir olacaktır.

Bir metnin anlaşılırlığını hızlı ve kolay biçimde sağlayan, fakat sözlük tipolojisinde yer almayan, alışılmış sözlük algısından farklı olan, alan yazında metin içi sözlük olarak nitelendirilen ve bazı yönleriyle sözlük vasfını taşıyan eserlerin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Metin içi sözlükçülük terimi, bir metinde anlamı bilinmeyen okuyucunun ilave bilgiye/açıklamaya gereksinim duyacağı düşünülen sözcüklerle ilgili metin içerisinde bağlama ve konuya bağlı olarak tanımlama/açıklama yapılmasını ifade etmektedir (Nalbant & Ağca, 2020, s. 99). Nalbant ve Ağca’ya göre yazar, metin içi sözlükçülük metoduyla okurun bilmediği varsayılan sözcüklerin anlamlarını metin içinde çeşitli şekillerde gösterir. Sözlüğün biçimselliğini değil, işlevselliğini ön planda tutarak “bağlamsal çeviri” yapar. Diğer sözlükler gibi metin içi sözlükçülükte, sözcük listeleri tutulmaz veya sözcüklerin anlamları toplu bir şekilde verilmez, sözcük tanımları metnin içine yerleştirilir. Metin içi sözlükçülük uygulandığında metnin içeriğine ve yapısına bir üslup özelliği katılmış olur. Aynı zamanda okurun farkında olmadan yabancı/anlamını bilmediği sözcüklerin anlamlarını okuyup öğrenmesi sağlanmış olur (2020, s. 99).

Nalbant ve Ağca’nın (2020) Uygur Türkçesi metinlerinde tespit ettiği ıstılahların anlaşılırlığına katkı sunmak adına bazı sözcük birimlerinin metinde tanımlanması/açıklanması hususu, NF’de de görülür. NF’de, İslami terminolojinin veya en azından üzerinde durulan konunun yeterince açıklığa kavuşması/anlaşılması için, müellifin/müstensihin bu tasarrufu bilinçli olarak kullandığı izlenimi oluşmaktadır. Bu durum, eser her ne kadar sözlük maksadıyla yazılmamış olsa da kod çözme özelliği dolayısıyla sözlüklerde tanımlama yöntemleri bakımından ele alınmasını gerekli kılmaktadır.

Tanım ve Sözlüklerde Tanımlama Yöntemleri

“Tanım” terimine yaklaşım ele alındığı alana göre (felsefe, mantık gibi) farklılık gösterir (Gençer & Yavuzarslan, 2020, s. 395; Dinar, 2021, s. 396- 398). Sözlük bilimi açısından Atkins ve Rundell, tanımların bir dildeki anlamları kataloglamak işlevinin yanı sıra uygulamaya yönelik (pratik) amacının sözlük kullanıcısının iletişim gereksinimlerini karşılamak olduğunu ve tanımların bu gereksinimleri kod çözme (decoding) ve kodlama (encoding) işleviyle sağladığını belirtir (2008, s. 407).

Atkins ve Rundell’a göre sözlük kullanıcısı bilmediği bir sözcük veya ifadeyle karşılaştığında bunun ne anlama geldiğini tanımda geçen az bir bilgi ile öğrenebilir. Bu yönüyle kullanıcının oldukça az bilgi ile bilmediği şeye dair gereksinimini karşılamak, tanımın kod çözme işlevidir. Dil kullanıcısının bir sözcüğü kullanmak istediğinde, yani üretime geçtiğinde sözcükle ilgili kesin anlamsal özellikleri, eş dizim ve seçme tercihlerini, edimsel ve iletişimsel özellikler gibi detayları edinebilmesi, tanımın kodlama işlevidir (2008, s. 407- 411).

Boz, tanımı oluşturan iki temel bileşenden birinin tanımlanan/madde başı, diğerinin tanımlayan/madde içeriği olduğunu belirler. Araştırmacıya göre bununla yapılan iş, bilinmeyeni/örtük olanı sözlüğün hedef kitlesi için amacına uygun olarak açıklamaktır (2020, s. 3). Sözlük bilimi açısından bilinmeyeni bilinir hâle getirmenin yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:

1. Analitik/İçlemsel tanımlama (analytical definitions)

2. Sentez yoluyla/Kaplamsal tanımlama (synthetic definitions)

3. Tipikleştirme yoluyla tanımlama (typifying)

4. Eşanlamlılarla tanımlama (synonymous definitions)

5. Kurala dayalı tanımlama (rule-based definitions)

6. Dolaylı/ima yoluyla tanımlama (implicative definitions)

7. Düzanlamsal tanımlama (denotative definitions)

8. İşari/gösterimsel tanımlama (ostensive definitions) (Gençer & Yavuzarslan, 2020, s. 398-399).

Bunlardan “dolaylı/ima yoluyla tanımlama” için alan yazında “tam tümce tanımı” (full-sentence definition) terimi de kullanılmaktadır (Gençer & Yavuzarslan, 2020, s. 407). Atkins ve Rundell, tam tümce tanımı yöntemini “tanımlayıcı bilgiyi, tanımlananın yerleştirildiği tam tümce olarak sunar” şeklinde açıklar (2008, s. 441). Bu tanımlama yönteminde tanımlanan sözcük biriminin tanım içinde kullanılmasıyla tanımının yapılması söz konusudur. Sinclair, genellikle iki parçadan oluşan bu tanımlama yönteminde, aşağıdaki (a) örneğinde görüldüğü gibi, birinci parçanın konu, yani tanımlanan sözcük birimi ve eş bağlam(lar)dan (co-text), ikinci parçanın ise konulaştırılan sözcük biriminini açıklayıcı yorumdan oluştuğunu belirtir. Araştırmacıya göre sözcük biriminin, (b)’de olduğu üzere, bağlamının belirtilmemesi, açıklamanın sözcük biriminin kendisine yönelik olması da söz konusudur. Bunların dışında konunun, (c)’de olduğu gibi, birinci parçada yan tümce vb. ikincil bir kategori içinde yer almasıyla yorumlaşması görülebilir:

(a) “Saf bir madde başka hiçbir şeyle karıştırılmamıştır[1] .”

(b) “Doğalcı, (…) olan insanları veya şeyleri anlatır[2] .”

(c) “Eğer birinden küçük adam olarak söz ediyorsanız, siz …[3] ” (Sinclair, 1991, s. 124-126).

(a) tümcesinde birinci parçayı oluşturan “saf bir madde” ifadesinde konu “saf”, eş bağlam ise “bir madde”dir. Tümcenin geri kalanı ise konuya dair yorumun yer aldığı ikinci parçadır. (b) tümcesinde “doğalcı” eş bağlam belirtilmeden yorumlanmıştır. (c)’de “biri” sözcük birimi “küçük adam olarak” sözcük öbeğiyle “Biri küçük adamdır.” olgusunu mümkün kılar. Bu olguda “biri” konu, “küçük adam” yorum olarak görülebilir (Sinclair, 1991, s. 124- 127). Bu yöntemle sözcük biriminin genellikle ilk parçada kullanımı ikinci parçada da tanımı verilmektedir (Atkins & Rundell, 2008, s. 441).

Sorun, Amaç ve Yöntem

Dört ana bölümden oluşan NF’nin her bölümünde on fasıl bulunmaktadır. Her fasıl bir hadis ve tercümesiyle başlayarak o doğrultuda sade bir dille metin akışı sağlanmıştır (Ata, 2014, s. 30-32). Eser her ne kadar sade bir dille yazılmış olsa da bazı kavram ve sözcüklerin anlaşılması için sözlük birimi gibi tanımlandığı ve metnin doğru anlaşılmasına katkı sağlandığı görülmüştür. Bu açıdan çalışmada şu soruların cevapları aranacaktır:

1. Kırk hadis türünde Türkçe ilk eser olan NF’de İslami terminolojinin/ dinî konuların anlaşılırlığı bakımından metin içi sözlük yönteminden faydalanılmış mıdır?

2. NF’de metin içi sözlük bağlamında madde başı gibi addedilebilecek sözcük birimlerinde hangi tanımlama yöntem(ler)i kullanılmıştır?

Yukarıdaki sorulara verilen cevaplar, çalışmanın öncelikle sözlük bilimi alanına katkı sağlamayı amaçladığını, aynı zamanda başat özellikleriyle öne çıkan eserlerin farklı açılardan da ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu sorular ve cevaplar doğrultusunda yapılan çalışmada betimsel inceleme yöntemi kullanılmıştır. NF’nin müellifi/müstensihi tarafından sözlük birimi gibi yaklaşılan sözcük birimleri belirlenmiştir. Çalışmaya konu olan sözcük birimleri ve tanımlamaları latin harflerine aktarılmış metinden alınmıştır:

‘Arab tilinçe ḥammālatu’l-ḥaṭab otun yā tiken keltürgenke (13) ayturlar (NF, s. 13).

Ebter maʻnı̇̄si songsuz témek bolur (NF, s. 46).

Yukarıdaki sözcük birimlerinden ilki köken bilgisi etiketi de verilerek, ikincisi ise eş anlamı/eş değeri verilerek tanımlanmaktadır. Bu ve benzeri tanımlaması yapılan sözcük birimlerine sözlük birimi gibi yaklaşıldığı önvarsayılarak çalışmaya dâhil edilmiştir.

Öte yandan metinde özel isim olduğu atlıġ “adlı” etiketiyle açıkça belirtilen sözcük birimleri sadece üst kavramla açıklanmış, bu sözcük birimi için bunun dışında anlam ayırt edici özellik(ler) belirtilmemiş ise söz konusu sözcük birimleri çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur:

Yana Ṣan‘ā atlıġ él bar erdi Yemen vilāyatında. Ol élke Ebrehe atlıġ kişini bég qılıp turur erdi (NF, s. 30).

Ḥaq te‘ālānıng fermānı birle Ḫaybar atlıġ élke bardılar (NF, s. 34).

Yukarıdaki verilerden birincisinde Ṣan‘ā “atlıġ” ile etiketlenerek üst kavram olarak “él (şehir)” olduğu belirtilmiştir. Bu sözcük birimi, “Yemen vilayetinde bulunması” ve “Ebrehe’nin burada beylik yapması” ayırt edici özellikleriyle açıklanmıştır. Bundan dolayı çalışmaya dâhil edilmiştir. Ḫaybar sözcük biriminde ise üst kavramın verilmesiyle yetinilmiştir. Bunun dışında ayırt edici özellik bulunmadığı için kapsam dışında tutulmuştur.

Belirlenen sözcük birimlerinin Arap harfli metinden de kontrolü sağlanmıştır. Elde edilen veriler sözlük birimi tanımlama yöntemleri açısından sınıflandırılarak yorumlanmıştır.

Bulgular

Tam Tümce Tanımı

Sözcük biriminin tümce içinde yer aldığı tam tümce tanımı ile sözcük biriminin hem kullanımı hem de tanımına dair bilgi sunulur. Bu tanımlama yönteminde de sözcük birimini diğer sözcük birimlerinden ayırıcı özellikler belirtilir ve bu bilgilere genellikle yorumun bulunduğu bölümde yer verilir. Klasik (analitik/içlemsel) tanım yönteminden ayrılan yönleri olmakla birlikte bu yönüyle klasik tanımla benzerlik gösterir (Sinclair, 1991, 123-137; Svensén, 2009, s. 235-239). Üst kavram (superordinate) - alt kavram (hyponomy) hiyerarşisi gibi (Sinclair, 1991, s. 133). Bu durumda Atkins ve Rundell’ın klasik tanım modeli içerik ilişkisi için belirttiği iki temel unsur bu tanımlama yöntemi için de söylenebilir:

“Tanımlanan ögeyi doğru anlamsal kategoriye yerleştiren üst kavramı belirten sözcük veya anlatım.”

“Bu ögeyi benzersiz kılan ve aynı kategorideki (cohyponyms) diğer üyelerden hangi açılardan farklı olduğunu gösteren ek bilgiler.” (Atkins & Rundell, 2008, s. 414).

Bununla birlikte tam tümce tanımı yöntemiyle yapılan tanımlamaların anlam bilimi, söz dizimi, edim bilimi, metin dil bilimi gibi yönlerden kendine özgü yanlarının bulunduğu da unutulmamalıdır (bk. Sinclair, 1991, 123-137; Svensén, 2009, s. 235-240).

Mensur bir eser olan NF’de, tümcelerdeki bazı sözcük birimleri tam bir tümce içinde yer alarak tanımlanmakta/açıklanmaktadır. Sözcük birimlerinin tümce içinde tanımlanması/açıklanması, eserin mensur olmasının doğal bir sonucudur. Bu nedenle tümcede bir sözlük birimi gibi tanımı/açıklaması verilen her sözcük birimini bu yöntem içinde değerlendirmek mümkündür. Fakat burada dikkat edilen husus sözcük biriminin konulaştırılıp yorumlanması yani tanımlanması olmuştur. NF’deki bu tür tanımlamalar/açıklamalar tam tümce tanımı olarak değerlendirilmiştir. Bu tanımlama yöntemini tipikleştirme veya özelleştirme içerip içermemesine göre sınıflandırmak mümkündür. Tipikleştirme veya özelleştirme bulunmayan tanımlar genel bir ifade içerirken +{KA} durum biçim birimiyle bazı olaylar/durumlar belirli kılınmış, bu olaylar/durumlar için tanım tipikleştirilmiştir. Öte yandan bazı sözcük birimlerinin tanımında yer alan at, atlıġ, at bér(il)-, at ata- sözcük birimleriyle de tanımlanan sözcük biriminin özel isim olduğu belirtilmiştir.

Tipikleştirme İçeren Tam Tümce Tanımı

… [bu/[ol (yandın/cihettin)]] (ol/bu) …+{KA} … (tép) ténür/tédi(ler)/aydılar/ayturlar

Bu tür tanımlarda yorum (olay/durum) anlatıldıktan sonra … [bu/[ol (yandın/cihettin)]] …+{KA} yapısıyla konulaştırılan sözcük birimi, yoruma gönderim yapılarak ilişkilendirilmekte ve sözcük biriminin tipikleştirilmesi sağlanmaktadır. Yorum ve konunun iki veya daha fazla tümce hâlinde olduğu görülebilen bu tanımlarda, sözcük biriminin anlam birimciğine de yer verildiği görülür:

Andın song Peyġāmbar ‘as Mekkeke ‘azm qıldı ḥēc qılmaq (2) üçün. Bu ḥecke ḥeccetü’l-vidā‘ ténür, anıng üçün kim Peyġāmbar ‘as’nung song ḥec qılġanı bu erdi. Ol yandın (3) bu ḥecke ḥeccetü’l-vidā‘ tép aydılar (NF, s. 61).

Ékinç tün hemān tüş kördi. Ertesi üküş endı̇̄şe qıldı erse, ol künge (3) yevmü’t-terviye [4] tédiler (NF, s. 146).

Ol kün ẕū’l-ḥicce ayınıng seksinç (4) kün erdi. Törtinç tün taqı bayaqı tég tüş kördi erse, mu‘ayyen bildi kim bu tüşüm raḥmānı̇̄tüş turur. Ol künge yavmu (5) ‘arifa tédiler (NF, s. 146).

Yana ertesi oġlını qurbān qılmaqġa qas̠d qıldı (6) erse, ol künge yavmu’n-naḥr tédiler (NF, s. 146).

Taqı ay ortası erdi, eyyāmu’l-biyż erdi. Bir kün rūza (8) tuttı erse, kiprikinge tegi aqardı. Ékinçi kün rūza tuttı erse, tizinge tegi aqardı, üçinçi kün rūza tuttı erse, (9) cümle teni aqardı. Ol cihettin bu üç künge eyyāmu’l-biyż tép aydılar (…) Bu üç künnüng kéçeleri yaruq bolġan üçün bu künlerke eyyāmu’l-biyż tép aydılar (NF, s. 195).

Abū Leheb ḫatunı Umm-i Cemı̇̄lning ‘ādatı ol erdi kim kéçe qaravaşları birle ṣaḥrāġa çıqar erdiler (11) taqı témür tikenni yıġar erdiler. Taqı ḫurmā yipinge baġlap özi keltürür erdi taqı Peyġāmbar ‘as’nung mescidke barur yol-(12)-larında kemişür erdi. Ol yandın Ḥaq te‘ālā Umm-i Cemı̇̄lke ḥammālatu’l- ḥaṭab tédi. (…) taqı barıp kāfirlarqa ġammāzlıq qılıp ḫabar bérür erdi. Taqı ‘Arab ġammāz kimerseke ḥammālatu’l-ḥaṭab tép (16) aytur (NF, s. 13).

Mekkedin hicret qılıp kelgenlerke muhācir ténür, taqı Medı̇̄ne (5) ḫalqları kim Mekkedin kelgenlerke yārı̇̄bérdiler, qarşu aldılar, luṭf u kerem qıldılar, anlarġa enṣārı̇̄ ténür (NF, s. 20).

‘Arab (tilinçe) ...+[ke] (… tép) aytur(lar)

Köken bilgisinin verildiği bu yapıda konulaştırılan sözcük biriminin yorum bölümünde anlam birimciği verilmektedir. NF’de yer alan bu tür tanımlarda üst kavramın (cins) da belirtildiği görülebilmektedir. Bu tanımlar X= anlam birimcik veya X= anlam birimcik + (üst kavram) biçiminde çözümlenebilir (krş. Yaman & Baki, 2001, s. 184-185). ḥammālatu’l-ḥaṭab anlam birimcikle (otun yā tiken keltürgenke) yorumlanırken mı̇̄l sözcük birimi üst kavram (yer) ve bu üst kavramla ilişkili anlam birimcik (tört ming adım) ile yorumlanmıştır:

‘Arab tilinçe ḥammālatu’l-ḥaṭab otun yā tiken keltürgenke (13) ayturlar (NF, s. 13).

‘Arab ġammāz kimerseke ḥammālatu’l-ḥaṭab tép (16) aytur (NF, s. 13).

tört ming adım yérke ʻArab mı̇̄l tép aytur (NF, s. 48).

... tép ...+[e] ayturlar

Derkenarda konulaştırılan ġudda sözcük birimi için yapılan yorum metinde geçen étlerning ġuddaları ad öbeğiyle aynı dizime (étning bezleri) sahip olmakla birlikte sözcük birimi tam tümceyle tanımlanmıştır. Sözcük birimi, et sözcük birimiyle eş dizimli kullanılarak tipikleştirilmiştir:

Bu étlerning ġuddalarını yıġıp bizim çetükke ıḍa bérgil témiş erdi, (ġudda tép étning bézlerine ayturlar) (NF, s. 216).

… tése (…) fiil-[mış] bolur

Ünlem olan ve uf sözcük birimleri bağlam içinde verilip yani konulaştırılıp bu bağlamdaki konunun ne anlama geldiği belirtilmiştir. Konulaştırılan sözcük biriminin ata ana ile eş bağlam ilişkisi dolayısıyla anlamın tipikleştirildiği söylenebilir. Bu durumu sözcük biriminin yorum kısmındaki ata ana ögesinin etkilenen rolünde olması da destekler:

(…) taqı ata anaġa olar (285) (1) tése, gażab birle ata ananı āzārlamış bolur (NF, s. 197).

Ata ana oġul qızqa bir iş buyursa, bu oġul qız uf tése āzārlamış bolur (NF, s. 197).

Özelleştirme İçeren Tam Tümce Tanımı

at, at bér(il)-, at ata-, yād qıl

Bu tür tanımlarda, bir yoruma (olay/durum) gönderim yapılarak sözcük birimi tanımlanmaktadır. Gönderim yapılan yorumdaki anlam konulaştırılan sözcük birimiyle ilişkilendirilerek at, at bér(il)-, at ata- ile özelleştirilmektedir. Sözcük birimleri at bér(il)-, at ata-, yād qıl- eylem öbeklerinin çekimlenmesi veya ….+[nung]/+[ning] at(lar)ı ad öbeğiyle özelleştirilerek tanımlanmaktadır. NF’de tanıklanan bu tür tanımların bazılarında yorum bölümü önce, yoruma gönderim yapılan konu bölümü ise yorumdan sonra yer almaktadır: Muṣṭafā, Qulays gibi. Bunun dışında yorumun konu bölümünde yan tümce olarak yer almasıyla sözcük biriminin tanımlandığı görülmektedir: İblı̇̄s gibi. Ayrıca konulaştırılan sözcük biriminin hem yorum hem de konu bölümünde aynen veya farklı dil bilgisel yapılarda yer almasıyla bağdaşıklık sağlanarak sözcük biriminin tanımı yapılmaktadır: Hārūt Mārūt, İblı̇̄s gibi.

Tangrı tvt İsmā’ı̇̄l peyġambar ‘as (6) oġlanlarıdın Kināna atlıġ qabı̇̄lasındın Qurayş qabı̇̄lasını öḍürdi. Yana Qurayş kabı̇̄lasıdın Hāşim atlıġ kişining (7) oġlanlarını öḍürdi. Yana Hāşim atlıġ kişining oġlanlarındın méni öḍürdi, çıqardı. Bu ma‘nı̇̄din ötrü Peyġāmbar (8) ‘as’qa Muṣṭafā at berildi (NF, s. 1).

(…) cümle ferı̇̄şteler secde qıldılar, meger ‘Azāzı̇̄l qılmadı erse, Ḥaq tebāraka (279) (1) ve te‘ālā angar İblı̇̄s at bérdi, (…) (NF, s. 193).

Taqı bu Hārūt taqı Mārūtnung atları ma‘ṣiyat qılmazdın oza ‘Azā taqı ‘Azāyā (368) (1) erdi. Ma‘ṣiyat sebebidin Ḥaq tvt atlarını taġyı̇̄r[5] qıldı, Hārūt Mārūt tép yād qıldı. Munung teg (2) İblı̇̄s ‘al’ning, atı ‘Azāzı̇̄l erdi, ma‘ṣiyat sebebidin Ḥaq tvt İblı̇̄s at atadı (NF, s. 255).

(…) bu Ebrehe taqı üküş (11) māl ḫarc qılıp bir uluġ ‘imārat qılıp anga Qulays at bérdi (NF, s. 30).

téyü başla-, tép ayt-/té-, téyü ünde

Bir kişiye verilen lakabın veya adın hangi sebepten dolayı verildiğini açıklarken aynı zamanda lakap olarak kullanılan sözcük biriminin de dolaylı olarak tanımı yapılmaktadır. Bu tür açıklama bildiren lakap/ad, gönderim yapılan varlığa özgüdür. Lakabın kime yönelik söylendiği belirtilmesinden dolayı özelleştirilmektedir.

NF’de belirli kişi için kullanılan Ẕu’n-Nūreyn, Abū Lu’lu’at gibi sözcük birimleri téyü başla-, tép ayt-/té-, téyü ünde- eylem/eylem öbekleriyle konulaştırılmıştır. Yapıdaki tép/téyü ifadesinin kelimesini/sözini yerine kullanıldığı düşünülebilir. Söz konusu sözcük birimlerinin iletişim eylemleriyle de ilişkilendirilmesi bunların seslenme sözcüğü olduğunu gösterir. Sözcük birimlerinin konulaştırıldığı bu yapı içinde aynı zamanda lakabın kime/neye yönelik olduğunun belirtilmesi dolayısıyla yorumun da ifade edildiği söylenebilir:

Abū Bekrning rażhu taqı bir atı Ṣiddı̇̄q erdi. Ol ma‘nı̇̄ din Siddı̇̄q tép aytur erdiler (NF, s. 72).

‘Os̠manqa (2) rażhu Ẕu’n-Nūreyn tép aytur erdiler (NF, s. 89).

Muġı̇̄rat ibnü Şu‘banıng rażhu qulı bar erdi, (12) Fērūz atlıġ. Abū Lu’lu’at tép aytur erdiler (NF, s. 84).

Yolda barurda s̠aḥrāda ‘Āmirġa satgaştılar. (…) Angar (2) ‘Āmir-i mecnūn tép aytur erdiler (NF, s. 102).

Abū Bekrke ‘Atı̇̄q téyü ündeyür erdiler (NF, s. 71).

Öte yandan NF’de téyü başla-, tép ayt-/té-, téyü ünde- eylem/eylem öbekleriyle konulaştırılan lakapların kime/neye söylenme sebebi de açıklanmaktadır. Bu tür açıklamalar sözcük birimlerinin yorumunu yansıtmaktadır: Ṣiddı̇̄ q, Ẕu’n-Nūreyn, ‘Āmir-i mecnūn, Atı̇̄q, ḥammālatu’l- ḥaṭab gibi. Ṣiddı̇̄q, Ẕu’n-Nūreyn gibi bazı sözcük birimlerinin hem eş anlam/eş değer ile ifade edildiği hem de bir olay/durumla ilişkilendirilerek verildiği görülür (bk. Eş anlamla/Eş değerle Tanımlama, … bolur):

Ol ma‘nı̇̄din Siddı̇̄q tép aytur erdiler kim (…) Abū Bekr rażhu aydı: Eger bu sözni Peyġāmbar aydı erse rāst aydı. Hēç ol ‘ömri içinde yalġan sözlemişi yoq. (…) Mundın artuqraq söz aysa hem taqı ınanur-men tédi erse, barçaları aydılar: Bu Abū Bekr ṣiddı̇̄q (8) ermiş tédiler. (…) Andın song musulmānlar taqı kāfirlar cümle Ṣiddı̇̄q téyü başladılar (NF, s. 71-72).

‘Os̠manqa (2) rażhu Ẕu’n-Nūreyn tép aytur erdiler. (…) Ol ma‘nı̇̄din ötrü (3) özinge Ẕu’n-nūreyn tédiler kim Peyġāmbar ‘as’nung ékki nūr-dı̇̄desini cüftlenip turur erdi. Ruqayya (4) atlıġ ‘ayālını avvalcüftlendürdi. Ol vefātı boldı erse, yana Umm-i Küls̠ūm atlıġ ‘ayālını cüftlendürdi (NF, s. 89).

‘Āmir ḫalāyıqnıng |147) (1) tiriglikini ḫoş körmedin şeherni terk qılıp ṣaḥrānı iḫtiyār qılıp hemı̇̄şe ṣaḥrāda yöriyür erdi. Angar (2) ‘Āmir-i mecnūn tép aytur erdiler (NF, s. 102).

Peyġāmbar ‘as aydı: Yā Abā Bekr, anta ‘atı̇̄qun mina’n-nāri (12) tédi, ey Abū Bekr, sen tamuġ otındın āzād-sen tédi. Andın song ṣaḥābalar Abū Bekrke ‘Atı̇̄q téyü ündeyür erdiler (NF, s. 71).

Abū Leheb ḫatunı Umm-i Cemı̇̄lning ‘ādatı ol erdi kim kéçe qaravaşları birle ṣaḥrāġa çıqar erdiler (11) taqı témür tikenni yıġar erdiler. Taqı ḫurmā yipinge baġlap özi keltürür erdi taqı Peyġāmbar ‘as’nung mescidke barur yol-(12)-larında kemişür erdi. Ol yandın Ḥaq te‘ālā Umm-i Cemı̇̄lke ḥammālatu’l- ḥaṭab tédi. (…) Ba‘żıları aymışlar, bu Umm-i Cemı̇̄l Peyġāmbar ‘as’nung ḫatunı Umm-i Ḥabı̇̄ be [qatınġa kirür erdi (…)] (…) taqı Peyġāmbar ‘as’nung aḥvālı-(15)-dın (Umm-i) Ḥabı̇̄ beke sorar erdi taqı barıp kāfirlarqa ġammāzlıq qılıp ḫabar bérür erdi. (…) Neteg kim otun sebeb turur ot yanmaqqa, bu ġammāzlıq taqı sebeb turur ékki kimerse arasında duşmanlık otı yanmaqqa. Bu sebeb-(17)-din ötrü Ḥaq te‘ālā Umm-i Cemı̇̄lke, ḥammālatu’l-ḥaṭab tédi tép (NF, s. 13).

Yukarıdaki kullanımlar yanında bazı mekânların tanımlanmasında da tép ayt- eylem öbeğinin kullanıldığı görülür:

Andın song Nāṣıru’l-Ḥaq atlıġ ḫalı̇̄fa keldi. (8) Ol taqı anda şeher bunyāḍ qıldı kim bu kün ol şeherke Meşhed-i ‘Alı̇̄ tép ayturlar (NF, s. 108).

Bu ‘amalnı életing taqı Siccı̇̄n atlıġ yerde (yer astıdın aşaġa qarangġuġa Siccı̇̄n tép ayturlar) qoḍung, (…) (NF, s. 280).

... atlıġ ... bar (erdi)/fiil-[di] …

Bu tür tanımlamalarda “… atlıġ” ifadesi sözcük biriminin özel ad olduğunu belirten bir etikettir. Etiket bulunan bu ifadenin öncesinde veya sonrasında tanımlanan sözcük biriminin üst kavramı (cinsi), son olarak ise özellik(ler)i belirtilmektedir. Bu biçimde yapılan tanımlar “‘konu’ atlıġ ‘üst kavram’ bar erdi ‘özellik(ler)’” biçiminde de formülleştirilebilir. Ancak bu durum, örneklerde de görüldüğü üzere Türkçenin söz dizimine uygun olarak değişim gösterebilir. Bu tür yapıda üst kavramla birlikte sözcük birimine dair anlamsal özelliklerin verilmesi akla klasik (analitik/içlemsel) tanımı da getirir:

Yana Ṣan‘ā atlıġ él bar erdi Yemen vilāyatında. Ol élke Ebrehe atlıġ kişini bég qılıp turur erdi (NF, s. 30).

Mekkede bir éw bar, Ka‘be atlıġ. Ol éwni İbrāhı̇̄m peyġāmbar ‘as qoparmış (7) tép ayturlar (NF, s. 30).

Ol çerig içinde ming fı̇̄l bar erdi. Ol fı̇̄llerde uluġraq fı̇̄l bar erdi, (3) Maḥmūd atlıġ. Ol fı̇̄l üze taḫt urup anı Ebrehe müner erdi (NF, s. 30).

Peyġāmbar ‘as yarıq yaşıq (14) keḍdi. Taqı Düldül atlıġ qaṭırı bar erdi -Muqavqıs melik hediyyeten ıḍa bérip turur erdi- (…) (NF, s. 52).

-Şaqı̇̄qa atlıġ éw bar erdi, hemı̇̄ şe ṣaḥābalar meşveret qılsalar, ol éwde yıġlur erdiler- (…) (NF, s. 68).

Muġı̇̄rat ibnü Şu‘banıng rażhu qulı bar erdi, (12) Fērūz atlıġ. Abū Lu’lu’at tép aytur erdiler. Tersā qul erdi (NF, s. 84).

Andın song Nāṣıru’l-Ḥaq atlıġ ḫalı̇̄fa keldi. (8) Ol taqı anda şeher bunyāḍ qıldı kim bu kün ol şeherke Meşhed-i ‘Alı̇̄ˍtép ayturlar (NF, s. 108).

…atlıġ … ol ... turur …

Aşağıdaki örnekte atlıġ ile etiketlenip konulaştırılan Zabda sözcük birimi ol Zabda sıfat öbeğiyle gönderim yapılarak yorumlanmaktadır. Tanım “sözcük birimi = özellik + üst kavram/açıklama + özellik” biçiminde çözümlenebilir:

(…) Zabda atlıġ yerke barsang bolġay-mu? (…) ol Zabda (130) (1) tégeningiz ṣaḥrā yer turur. Anda hēç kimerse yoq meger bir qaç ‘Arab bar yılqı qaralıġ (NF, s. 92).

(sözcük birimi) … erdi/…erdi

Etiketin (atlıġ) bulunmadığı bu tür tanımlarda sözcük birimi konulaştırılmakta ve yorumda üst kavramı (cins) verilerek özelliği sıralanmaktadır. Diğer yapılardaki gibi açık bir özelleştirici etiket bulunmayan bu tanımlarda sözcük biriminin özel isim olduğu okuyucunun bilgi birikimine bağlıdır:

Beytü’l-Ma‘mūr éw érdi, qızıl yāqūtdın erdi, Ḥaq te‘ālā yaratmış erdi öz qudratı birle uştmahnıng (15) qızıl yāqūtıdın. Kün toġışı ṭarafında bir qapuġı bar erdi taqı kün batışı ṭarafında taqı bir qapuġı bar erdi. Bu ékki qapuġ (16) yaşıl zümürrüddin erdi (NF, s. 28).

Tipikleştirme veya Özelleştirme İçermeyen Tam Tümce Tanımı

Bu tür tanımlamaları kim ile kurulan birleşik tümce yapısı bağlamında ele alarak iki başlık altında sınıflandırmak mümkündür.

Kim’li birleşik yapılı tanımlamalar

(... ol [kişi(ler)/kimerse], bolur/turur kim (...) fiil-{sA})

Kim’li birleşik tümce yapısındaki tanımlarda kim’in sağ kısmı (...) fiil-{sA} yorum (olay, durum veya özellik gibi) bildirirken sol kısmı ise bu yoruma sahip olan kavramı konulaştırır. Böylelikle sözcük birimi tanımlanmış olur:

Zērek ol kişi turur kim, (148) (1) āḫirat anga dünyādın yaqınraq bolsa (NF, s. 103).

‘Āqil ol kişi turur kim, (2) hemı̇̄ şe āḫirat işi birle meşġūl bolsa (NF, s. 103).

Ḥalı̇̄m ol kişi bolur kim, (3) düşmanıdın intiqām qılmaqġa qudratı yeter erken afv qılsa (NF, s. 103).

‘Ālim ol bolur kim, Tangrıdın qorqsa taqı ‘ilmini Tangrılıq qılsa (NF, s. 103)

Tetik ol kimerse bolur kim, fānı̇̄ bolur neerseni bérse taqı bāqı̇̄ bolur neerseni alsa (NF, s. 103).

Zahı̇̄d ol kimerse turur kim, dünyādın yüz çewürse taqı āḫiratqa yüz ursa (NF, s. 103).

Aḥmaq ol kimerse turur kim, kendü özini barçadın artuq (8) körse (NF, s. 103).

Quvvat ol turur kim ādemı̇̄ [150] (1) öfkesin tutsa taqı ol öfkesini singürse, quvvat ol turur, (…) (NF, s. 104).

Ey Furqud, faqı̇̄h ol bolur kim dünyāke raġbetsiz bolsa, taqı āḥiratqa raġbatlıġ bolsa, taqı dı̇̄ni (16) içinde körüşgülüg (?) bolsa, taqı Ḥaq te‘ālāqa ‘ibādat qılmaq içinde mudāvamat qılsa, taqı Tangrıdın qorqġan bolsa, (17) taqı perhı̇̄ zlig bolsa, ol faqı̇̄h turur, tédi (NF, s. 160).

Eḍgülük ol turur kim Tangrı te‘ālānı köre turur teg ‘ibādat qılsang. (4) Eger sen anı körmeseng, ol bārı̇̄ seni şeksiz köre turur, tép bilseng, tédi (NF, s. 298).

... (ol kişiler bolur kim) ... bolur

Kim’li birleşik tümce yapısındaki tanımlarda kim’in sağ kısmı bazen (...) bolur fiiliyle biterek yorum (olay, durum veya özellik gibi) bildirir. NF’de bu yapıyla tanımlanan yaġı sözcük birimi “sözcük birimi = üst kavram (cins) + özellik” biçiminde çözümlenebilir:

Yaġılar ol kişiler bolur kim musulmān erken ḫalı̇̄faġa boy bérmediler, (17) baş tartıp çıqġanlar bolur (NF, s. 102).

… ol kimerseke ayturlar kim ... bolsa

Bu yapıda “sözcük birimi = üst kavram (cins) + anlam birimcik” sıralaması verilerek sözcük biriminin tanımlaması yapılmaktadır. Üst kavram, tanımlanan sözcük birimiyle ilişkili bir unsurdur. Bu durum “‘konu’ ol kimerseke ayturlar kim ‘özellik’ bolsa” biçiminde de gösterilebilir:

Tābi‘ı̇̄n ol kimerseke ayturlar kim ṣaḥābaġa satġaşmış bolsa, Peyġāmbar (11) ‘as yārānlarını körmiş bolsa (NF, s. 129).

Kim’li birleşik tümce olmakla birlikte yorumun (olay, durum vb.) önce, konunun sonra verildiği de görülmektedir. Bu durumda … ol kimerseke ayturlar kim ... bolsa kalıbının … bolur kim ol …+[ke] … tép ayturlar kalıbına dönüştüğü görülür. Tanıkta murāqiba sözcük birimi için önce yorum oluşturulmuş sonrasındaysa bu yoruma gönderim yapılarak söz konusu durumun murāqiba olduğu belirtilmiştir. Sözcük biriminin konulaştırıldığı kısımda söz konusu sözcüğün terim anlamının kim(ler)e göre (meşāyiḫ) olduğunun belirtilmesi de dikkati çekicidir:

Qaçan kim qulnung könglinde Ḥaq te‘ālānıng maḥabbatı ornasa taqı öngin ncerselerning maḥabbatı çıqsa, bu qul hemı̇̄şe (16) Ḥaq te‘ālā birle bolur kim ol ma‘nı̇̄ke meşāyiḫ murāqiba tép ayturlar (NF, s. 297).

Kim’li birleşik yapılı olmayan tanımlamalar

Bu tür tanımlamalarda yorum (olay, durum veya özellik) bazen konudan önce, bazen de sonra verilmektedir. Ayrıca yorumdan hem önce hem de sonra konunun tekrarlanması da söz konusu olabilmektedir.

… (ne/neerse) bolur? …fiil-[ur]/-[gay]

Ne soru zamiriyle konulaştırılan sözcük birimi metnin devamındaki başka bir tümcede yorumlanmaktadır. murāqiba sözcük biriminin yorumun hem öncesinde hem de sonrasında konulaştırıldığı söylenebilir. maḥabbat, tevekkül, ölüm gibi sözcük birimleri ise yorumdan önce konulaştırılmıştır:

Yā şeyḫ murāqiba ne bolur? tép aydılar ‘Abdullāhi’l-Mübārek aydı raḥmhi: Hemı̇̄şe fikring bu bolsa kim méni Ḥaq te‘ālā körc turur, tép taqı özüngni ma‘ṣiyatdın saqlayu tursang taqı könglüng Ḥaq te‘ālā birle bolsa, bu murāqiba bolur, (…) (NF, s. 297-298).

Yana su’āl qıldılar kim: Tevekkül ne bolur? İmām Aḥmed raḥmhi (6) aydı: Tevekkül Tangrı te’ālāqa i‘timād qılmaq bolur (NF, s. 155).

Ādam Peyġāmbar aydı: Ölüm (16) ne neerse bolur? tédi erse, İblı̇̄s aydı: Bu cān sizdin çıqġay taqı körer közüng körmez bolġay, tutar elging (17) tutmaz bolġay, yörür aḍaqıng yörümez bolġay, sözler tiling sözlemez bolġay, (…) (NF, s. 194).

Taqı su’āl qıldılar kim: Maḥabbat ne bolur? Özi aydı: Tā mudām kim Başar-i Ḥāfı̇̄ (7) ḥayātta bolġay, men maḥabbatdın cevāb aymaz-men, tédi. Yana Başar-i Ḥāfı̇̄ aydı raḥmhi: İmām Aḥmed Ḥanbelde bir ḫaṣlat (8) bar kim ol ḫaṣlat ménde yoq. İmām Aḥmed Ḥanbel helālnı ṭalab qılur hem özi üçün hem taqı ‘ayālları üçün taqı men (9) ḥelālnı ṭalab qılur-men özüm üçün, velı̇̄kin ‘ayāllarım üçün iḥtiyāt qılmaz-men; taqı özi öz nefsinge neteg kim iḥtiyāṭ (10) qılsa ḥelālnı ṭalab qılmaq içinde, ‘ayāllarınġa taqı andaġ iḥtiyāṭ qılur (NF, s. 155).

ol ... turur, … turur

NF’de konu bölümünde ol … turur diziliminde yer alan Azrā’il sözcük birimi için yapılan tanım “sözcük birimi = özellik + [(özellik + üst kavram) eş anlam]” biçiminde çözümlenebilir:

Ey közüm yaruqı, ol ‘Azrā’il turur, ḫatunlarnı tul qılġan, oġlanlarnı öksüz qılġan, (6) ābadānlarnı ḫarāb qılġan, cemā‘atlarnı perı̇̄şān qılġan, mezelerni yıqġan melekü’l-mevt turur (NF, s. 64).

... ya‘nı̇̄ ...

Bu tür yapılarda ya‘nı̇̄ bağlacından önce sözcük birimi konulaştırılıp daha sonrasında yorumlanmaktadır. Tanım “sözcük birimi = özellik + eş değer anlamı” biçiminde çözümlenebilir: Sözcük birimi (qaylūla qıl-) = özellik (tüş vaqtın) + eşdeğer anlamı (uyu-) gibi:

Yana Peyġāmbar (12) ‘as bir kün qaylūla qılur erdi [ya‘ni tüş vaqtın uyur erdi.] (NF, s. 86).

(…) bir kimerse taqı bir kimerseke (6) sifāhat qılur erdi ya‘nı̇̄ éşitmegü söz birle sefı̇̄hlik birle söker erdi (NF, s. 137).

Taqı ḫavf ve recā arasında namāz qılur-men ya‘nı̇̄ Ḥaq ‘aẕābıdın qorqar-men [244] (1) raḥmatıdın umunu namāz qılur-men, tédi (NF, s. 168).

ol işni taġayyur qılsun élgi birle, ya‘nı̇̄ élgi (6) birle edeb qılıp ol işni kétersünler (NF, s. 209-210).

NF’de yer alan la‘nat qılış- sözcük biriminin tanımı ise üst kavram kümesi içinde yer alan, eylemi gerçekleştiren katılımcıların yorumda belirtilmesiyle, bizler sizlerke la‘nat qılalıng, sizler taqı bizlerke qılıng ile yorumlanmıştır. Yorumda sözcük birimini oluşturan alt kavramların sıralanması kaplamsal tanımlama yöntemini de akla getirmektedir. Ayrıca işteş çatılı eylemin tanımlanmasında söz dizimi özelliklerinin belirtilmesi bu tanımlama yönteminin sözcüklerin dil bilgisel özelliklerine yönelik bilgi verdiğini göstermektedir:

andın song la‘nat qılışalıng, ya‘nı̇̄ bizler sizlerke la‘nat (11) qılalıng, sizler taqı bizlerke qılıng (NF, s. 100).

… kelimesini ya‘nı̇̄ ... sözini

uf sözcük birimi “yigrenmek” olarak tanımlanmaktadır. Yapıda yer alan “kelimesi, sözi” sözcükleri tanımlanan sözcük biriminin işlevsel sözcük birimi olduğunu belirtmektedir:

(…) yā taqı ékegüde uf kelimesini ya‘nı̇̄ yigrenmek sözini anlarġa sözlemeng (…) (NF, s. 197).

‘Arab ādatı ol turur/erdi … fiil-[se] … kelimesin/mundaġ aytur/çaqırur (erdiler)

Bu yapıyla uf ve yā ṣabāḥāh sözcük birimlerinin işlevsel özellikleri açısından tanımlandığı görülmektedir. Bu durum bir önceki yapıda olduğu gibi akla kurala dayalı tanımlama yöntemini getirmektedir. Konu ve yorum öncesinde metinde geçen uf ve yā ṣabāḥāh sözcük birimleri metnin devamında sırasıyla yorum ve konu ilişkisi hâlinde tanımlanmaktadır:

Ata anaġa uf témek kerekmez. ‘Arab ādatı ol turur bir neerseni yigrense, sewmese, uf kelimesin aytur (NF, s. 197).

Yā ṣabāḥāh! téyü. ‘Arab ‘ādatı ol érdi, qaçan kimerse çerig nāgāh (15) kelgenini körse, mundaġ çaqırur erdiler (NF, s. 12).

Diğer yapılar

Yukarıda bahsi geçen yapılar dışında da sözcük birimlerinin yorumdan önce veya sonra konulaştırılarak tanımlandığı görülür. Bu tür tanımlarda tanımlanan sözcük birimi genellikle yardımcı fiille kullanılır. Bunlardan hareketle NF’deki bazı tam tümce tanımlarının belirli bir yapıya özgü olmadığı söylenebilir:

(…) bu Umm-i Cemı̇̄l Peyġāmbar ‘as’nung ḫatunı Umm-i Ḥabı̇̄be [qatınġa kirür erdi taqı Umm-i Ḥabı̇̄be] Umm-i Cemı̇̄lning ér qarındaşı Sufyānnıng qızı (14) erdi. Umm-i Ḥabı̇̄beke rażhā bu Umm-i Cemı̇̄l ‘amma bolur erdi (NF, s. 13).

Men yetı̇̄m turur-men musulmānlardın. Atam Peyġāmbar ‘as (11) ileginde şehı̇̄d boldı (NF, s. 99).

İmam Aḥmed Ḥanbelnüng oġlı bar erdi Ṣāliḥ atlıġ, ingen pārsā erdi ṣāyimü’d-dehr erdi, kündüz rūza tutar (16) erdi taqı kéçe bolsa, (…) taqı erteke tegi namāz qılur erdi (NF, s. 151).

Baqar bir abuşqa ermiş, arqası bükrermiş (17) saçı saqalı aqarmış, élgine ‘aṣāsını almış, keldi (…) (NF, s. 197).

Üçünçisi ol kim ana qarnında oġlan erkek mü yā taqı tişi mü anı taqı hēç kişi bilmez (NF, s.161-162).

Eş anlamla/Eş değerle Tanımlama

Sözlük biriminin eş anlamlı/eş değerli birimlerle tanımlanması yöntemidir (Gençer & Yavuzarslan, 2020, s. 404). NF’de bazı (Nehcü’l-ferādı̇̄ s, ebter, emr-i ma‘rūf. nehy-i münker vb.) ifadeler kullanıldıktan sonra bu ifadelerin eş değerleri (göstergeleri) de verilmiştir. Bu tür tasarruflarda konulaştırılan sözcük biriminin çoğunlukla yabancı kökenli olduğu yorumunun ise Türkçe eş anlamlısı veya eş değeriyle ifade edildiği tespit edilmiştir. Ancak hem konulaştırılan sözcük biriminin hem de söz konusu sözcük birimine yönelik yorumun karışık kökenli eş anlam veya eş değer sözcük birimleriyle ifade edilmesi de söz konusu olabilmektedir. Esasında tam tümce tanımı yöntemiyle tanımlanan sözcük birimlerinin yorum bölümlerinde eş anlam/eş değer sözcük birimleriyle tanımlanması dolayısıyla bu tür tanımlamaların eş anlamla/eş değerle tanımlama başlığı altında ele alınması mümkündür. Nitekim tanımlama yöntemi olarak eş anlamla/eş değerle tanımlama yöntemi, diğer tanımlama yöntemleri içinde de yer almaktadır (bk. Gençer & Yavuzarslan, 2020; Dinar, 2021).

NF’deki eş anlamlı/eş değerli birimlerle yapılan tanımlamalarda çeşitli yapılar kullanılmıştır. Bu yapıları şu biçimde sınıflandırmak mümkündür:

… ma‘nı̇̄si ... (témek) bolur

Sözcük birimleri bu yapıda ma‘nı̇̄si ifadesinin sol kısmında konulaştırılmakta, sağ kısmında ise ne anlam ifade ettiği eş değeriyle yorumlanmaktadır:

Taqı bu kitābke Nehcü’l-ferādı̇̄s at bérdük, ma‘nı̇̄ si uştmaḫlarnıng açuq yolı témek bolur (NF, s. 2).

Ebter maʻnı̇̄si songsuz témek bolur (NF, s. 46).

Emr-i ma‘rūf ma‘nı̇̄si (10) ˍeḍgülükke buyurmaq bolur taqı nehy-i münker ma‘nı̇̄si yamanlıqdın yıġmaq bolur (NF, s. 210).

... tilinçe ... témek bolur

NF’de eş anlam/eş değer(ler)iyle yorumlanan sözcük birimlerinin bazılarında (Muṣṭafā, Fużża vb.) köken bilgisi de yer almaktadır. Bu tür tanımlamalarda “tilinçe” ifadesinin köken bilgisini belirten etiket olduğu söylenebilir. Türkçenin söz dizimi esnekliği dolayısıyla konulaştırılan sözcük biriminin köken bilgisinden bazen önce bazen de sonra yer aldığı görülür:

Muṣṭafā ‘Arab tilinçe öḍrülmiş témek bolur (NF, s. 1).

Fużża (10) ‘Arab tilinçe kümüş témek bolur (NF, s. 98).

‘Arab tilinçe yevmü’t-terviye endişe küni temek bolur (NF, s. 146).

‘Arab tilinçe yavmu ‘arifa bilmek küni témek bolur (NF, s. 146).

‘Arab tilinçe yavmu’n-naḥr qurbān küni témek bolur (NF, s. 146).

‘Arab tilinçe eyyāmu’l-biyż, aq künler (10) témek bolur (NF, s. 195).

... bolur

Metinde daha önce geçen bir sözcük biriminin daha sonra konulaştırılarak yorumlandığı görülmektedir. Bu durum NF’nin metin içi sözlük niteliği taşıdığını gösteren önemli argümanlardan biridir. Bu yapıdaki tanımlamalar bir önceki yapıya benzemekle birlikte köken bilgisinin verilmemesi yönüyle ayrışmaktadır:

(…) inqiyād boyun bérmek (13) bolur (NF, s. 69).

Ṣiddı̇̄q rāstqa tutġan bolur (NF, s. 72).

Ẕu’n-nūreyn ékki nūrlug témek bolur (NF, s. 89).

Ey ża‘ı̇̄fa, bu qadaḥ içinge qay qılġıl (qay qusġıl témek bolur), tédi (5) erse, (…) (NF, s. 270).

Bu yapı içinde değerlendirilebilecek ḥaqārat közi birle baq- sözcük biriminin derkenarda yorumlandığı söylenebilir. Bazı sözcük birimlerinin derkenarda açıklamalarının verilmesi, derkenarların sonraki dönemlerde yazılmış olma ihtimali olsa da, eserin metin içi sözlük niteliğine sahip olduğunu belirten argümandır:

Kerek kim sizke ṣaḥāba ḥaqārat közi birle baqmasa (ḫōr köz birle baqmasa témek bolur) (NF, s. 76).

… ya‘nı̇̄ ...

NF’de bazı sözcük birimleri kullanıldıktan sonra söz konusu sözcük birimlerinin anlamlarını anlaşılır kılmak maksadıyla açıklandığı tespit edilmiştir. Bu tür açıklamalarda söylem işaretleyicisi olarak ya‘nı̇̄ kullanılmıştır. Bu sözcük biriminin genellikle öncesinde görece konulaştırılan sözcük birimi yer alırken sonrasındaysa eş anlamlı/eş değerli yorumu yer alır. Konu olarak değerlendirilen sözcük birimiyle yorumdaki eş anlamlı/eş değerli sözcük birimlerinin aynı dil bilgisel dizide yer alması da dikkati çekicidir: Mekkening fetḥi ya‘nı̇̄ açılmaqı, bay‘ u şirā ya‘nı̇̄ almaq satmaq aḥkāmı gibi.

Yā ʻÖmer, Peyġāmbar üzesinge yapuşġıl, yaʻnı̇̄ ḫıdmatda bolġıl (…) (NF, s. 33).

(…) Mekkeninng (6) fetḥi ya‘nı̇̄ˍaçılmaqı (…) (NF, s. 61).

(…) bu tesbı̇̄ḥning ḥalāvatı ya‘nı̇̄ tatlıġlıġı (…) (NF, s. 146).

(…) Bu Qur’ān maḫlūq mu yā yoq mu, ya’nı̇̄ bu Qur’ān yaratılmış mu turur (...) (NF, s. 155).

(…) eger kişi ticārat qılmaq tilese bay‘ u şirānı (12) ya‘nı̇̄ almaq satmaq aḥkāmı(…) (NF, s. 159).

Menim birle munāqişa qıldılar (6) ya‘nı̇̄ yinçke ḥisāb qıldılar (…) (NF, s. 160).

Yā Yaḥyā, bu şehvet turur ya‘nı̇̄ nefsnüng ārzūları turur (…) (NF, s. 185).

Qayu (15) mu’min ve muvaḥḥid ḥalāl kisbidin ḫarc qılıp Ḥaq tvt‘nıng éwinge ziyārat qılsa, ya‘nı̇̄ Ka‘beḫānaġa (16) ṭavāf qılsa, (…) (NF, s. 186).

(…) ya‘nı̇̄ ataġa taqı anaġa şefaqat (11) ve raḥmat ét ḫōrluqnung qanatını aşaq qılġıl ya‘nı̇̄ ataqa taqı anaqa alçaqlıq qılġıl (…) (NF, s. 197).

(…) yā taqı anıng birle muṣāfiḥat qılsa, ya‘nı̇̄ él tutuşsa, anıng birle (15) mu‘āniqa qılsa, ya‘nı̇̄ quçuşsa, (…) (NF, s. 252).

(…) sening riżāng üçün ol ‘ilmüngni ḫalāyıqġa neşr qıldım (ya‘nı̇̄ ḫalāyıqlarġa yaydım) (…) (NF, s. 283).

Yukarıda verilen örneklerden farklı olarak ḫiẕlān qıl- eylem öbeği zıt anlamlı olan nus̠rat bér- eylem öbeğine olumsuzluk eki getirilerek yorumlanmış ve böylelikle ḫiẕlān qıl- eş değer ifadesi sağlanmıştır. Bu da diğer tanımların aksine bu sözcük birimlerinin aynı diziye sahip olmadığını belirtir:

(…) eger sizke ḫiẕlān qılsa, ya‘nı̇̄ nus̠rat bérmese, (…) (NF, s. 158).

Eş diziyle yapılan eş anlamlılarla tanımlama

Bu tür eş anlamlı/eş değerli tanımlamalar, yukarıda belirtilen yapıdan sadece ya‘nı̇̄ söylem işaretleyicisinin bulunmaması yönüyle ayrılır. Bunun dışında aynı özelliklere sahiptir:

Yā Mūsā bu qulum könlinde hēç ḥasedi yoq erdi, künilemeki yoq erdi (NF, s. 199).

(…) ʻāqilraq taqı usluġraq (…) (NF, s. 304).

İmām Aḥmed Ḥanbelnüng oġlı bar erdi Ṣāliḥ atlıġ, ingen pārsā erdi ṣāyimü’d-dehr erdi, (…) (NF, s. 151).

Ey Ādam taqı Ḥavvā, ékegü bu uçtmaḥ içinde tanaʻʻum (6) qılıng, qayu ni‘met kim tilesengiz bu uçtmaḥ ni‘metidin tenāvul qılıng velı̇̄kin bu buġday yıġaçınġa yawumang (7) taqı mundın yemeng, tédi (NF, s. 193).

(…) ne ‘amal qılsa, ‘ādemı̇̄ iḫlaṣ birle Tangrılıq (14) üçün qılmaq kerek ermiş (…) (NF, s. 283).

(…) taqı ol ṭa‘āt Tangrılıq bolsa (8) anıng içinde riyā ve sem‘at kirmese, (…) taqı néçe ṭa‘āt qılsang taqı anıng (9) içinde iḫlaṣ bolmasa taqı niyyeting arıġ bolmasa ḫāliṣ Tangrı üçün bolmasa, (…) (NF, s. 284).

Eş anlamlı/eş değerli olarak yorumlanan sözcük biriminin tanımlanan sözcük biriminden genellikle önce geldiği yukarıdaki tümcelerde görülmektedir. Ancak bu durumun tersi kullanım da bulunmaktadır. Aşağıdaki tümcelerde ‘aqlı ketti - bēhuş boldı, biling - āgāh bolung, dünyādın bardı - dünyādın riḥlat qıldı, rāżı̇̄ erdi - ḫoşnūd erdi eş değerli çiftlerinde yorum tanımlanan sözcük biriminden önce yer almaktadır:

Qaçan kim bu ḫabar ‘Alı̇̄ġa tegdi erse, ‘Alı̇̄ rażhu’nung ‘aqlı kétti, bēhuş boldı. (NF, s. 116).

Andın song aydı: Ey ḫalāyıq, biling, āgāh bolung kim Peyġāmbar (6) ‘as dünyādın bardı, méndin rāżı̇̄ erdi, Abū Bekr rażhu taqı dünyādın riḥlat qıldı, méndin ḫoşnūd (7) erdi (NF, s. 76).

Birlikte kullanımla yapılan eş anlamlılarla tanımlama

NF’de aşağıdaki tümcelerde bazı sözcük birimleri eş anlamlı/eş değerli olarak kullanılmıştır. Bu tür tasarruflardan yetı̇̄m, ‘amma dışında eş anlamı/ eş değeri verilen sözcük biriminin ardı sıra yorumu da yer almaktadır. Yetı̇̄m yorumunun peşi sıra yer almaktadır. ‘Amma sözcük biriminin yer aldığı tümcenin devrik tümce olması, söz konusu sözcük birimi ve yorumunun arasına farklı ögenin girmiş olmasını açıklar:

Peyġambar ‘as’nung ‘amması bar erdi, atasınıng qız karındaşı, ‘Ātike atlıġ (NF, s. 10).

Né kim fısq u fücur, yaman işler (67) (1) bar erse, (…) (NF, s. 49).

Başınġa ‘iṣāba baş baġı baġladı (…) (NF, s. 63).

(…) miskı̇̄nan; miskı̇̄nke, ‘āciz dermandaqa; va yatı̇̄man; taqı atasız nāresı̇̄de yetı̇̄mke (…) (NF, s. 100).

‘Āqıbat nefsi ġālib boldı taqı aydı kim: (12) Helā, qabūl qıldım (…) (NF, s. 106).

(…) bir para çeynem et qıldı taqı ol çeynem etni süngükler qıldı (…) (NF, s. 295).

Değiştirim/gönderimle yapılan eş anlamlılarla tanımlama

NF’de delv sözcük birimine aynı tümce içerisinde ol qova sıfat öbeğiyle art gönderim yapılmıştır. Keẕẕāb sözcük birimi ise metinde değiştirimle yalġan sözle- ve yalġançı sözcük birimleriyle ayrı ayrı eş anlamlı/eş değerli olarak kullanılmıştır. Tümce içinde yapılan bu tasarruflardan delv ve keẕẕāb sözcük birimlerinin sırasıyla gönderim ve değiştirimle yorumlandığı görülür:

(…) taqı suw almaq üçün delv ıḍa bérdiler erse, Yūsuf peyġāmbar ol qovaġa (13) yapşunup quḍuġdın çıqtı (NF, s. 80).

Ḥaccāc aydı kim: Sening atıng şaqı̇̄ turur, tédi erse, (16) özi aydı kim: Keẕẕāb turur-sen, yalġan sözleyür-sen. Atam anam qoyġan at Sa‘ı̇̄d turur. Sen neçük şaqı̇̄ tép (17) aytur-sen? tédi erse, Ḥaccāc aydı: Sen manga neteg yalġançı tégey-sen? tédi (…) (NF, s. 239-240).

Değerlendirme

Türk dilinin tarihî metinlerinden olan NF şüphesiz farklı nitelikleri barındırır. Bunlardan biri NF’de bazı sözcük birimlerinin sözlük birimi gibi tanımlanmasıdır. NF’nin mensur olma özelliği, söz konusu sözcük birimlerini tanımlanma biçimine etki etmiştir. İlk defa derlem tabanlı geliştirilen ve tarihî metinlerde görülmekle birlikte tanımlanan sözlük biriminin tümce içine katılarak tanımı yapıldığı COBUILD sözlüğünde sistemleştirilen tam tümce tanımı (Rundell, 2006, s. 323-324) yöntemine benzer bir yöntem NF’deki sözcük birimlerinin tanımlamasında kullanılmıştır. NF’de tanımlanan sözcük birimlerinin tam tümce tanımında olduğu üzere genellikle konunun bulunduğu birinci parça/bağlam ve konuya dair yorumun/açıklamanın yapıldığı ikinci parçadan oluştuğu tespit edilmiştir:

[[‘Arab tilinçe ḥammālatu’l-ḥaṭabkonu]bağlam [otun yā tiken keltürgenkeyorum (13) ayturlar.]]tam tümce tanımı (NF, s. 13).

(…) taqı [[ata anaġa olar konu (285) (1) tése,]bağlam [gażab birle ata ananı āzārlamış bolur.]yorum]tam tümce tanımı [[Ata ana oġul qızqa bir iş buyursa, bu oġul qız ufkonu tése]bağlam [āzārlamış bolur.]yorum]tam tümce tanımı (NF, s. 197).

Yukarıdaki örneklerin dışında bazı sözcük birimlerinin tanımı, tümce içinde eş anlam/eş değeriyle verilmiştir: iṣāba - baş baġı, ḥased - künilemek gibi. Bu tür sözcük birimleri tümce içinde yer almaları dolayısıyla tam tümce tanımı olarak değerlendirilmekle birlikte genel sözlüklerde sıklıkla karşılaşılan eş anlam/eş değer yöntemiyle tanımlama (bk. Gençer & Yavuzarslan, 2020) olarak da değerlendirmek mümkündür:

Yā Mūsā bu qulum könlinde hēç ḥasedi yoq erdi, künilemeki yoq erdi (NF, s. 199).

Başınġa ‘iṣāba baş baġı baġladı taqı aydı kim (NF, s. 63).

Beytü’l-Ma‘mūr örneğindeki gibi bazı tam tümce tanımlarında “sözcük birimi = cins + özellik(ler)” çözümlemesinin yapılabilmesi tam tümce tanımı içinde genel sözlüklerde görülebilen tanımlama yöntemlerinin de saklı olduğuna işaret eder.

NF’de bazı sözcük birimlerinin yukarıda örneklendirildiği gibi metin içinde veya aşağıda örneklendirildiği üzere derkenar olarak açıklanması/tanımlanması eserin oluşturulmasında kod çözme işlevinin dikkate alındığını gösterir. Bu husus haklı olarak metnin anlaşılır olmasına önem verildiği çıkarımını doğurur. Bunlardan derkenarların esere sonradan eklendiği düşünülse de bu eklemelerin metne uyumlu tanımlamalar olduğu görülür ve bu durum söz konusu çıkarımı olumsuzlamaz. Eserde derkenar olarak tanımlanan bazı sözcük birimleri ve yorumları şunlardır: neşr qıl-: yay-¸ qay qıl-: qus-, ġudda: etning bézleri, qaylūla qıl-: tüş vaqtın uyu-, ḥaqārat közi birle baq-: ḫōr köz birle baq-, sifāhat qıl-: éşitmegü söz birle sefı̇̄hlik birle sök-, Siccı̇̄n gibi.

Müstakil sözlük olmayan NF’de, sening riżāng üçün ol ‘ilmüngni ḫalāyıqġa neşr qıldım (ya‘nı̇̄ ḫalāyıqlarġa yaydım) ṭālib ‘ālimlarġa öğrettim (NF, s. 283) örneğindeki gibi, metin içerisinde/derkenarda serpiştirilmiş tasarruflar, üzerinde durulan konunun akış düzenini bozmayacak tarzdadır. Eserde yer alan bu tür tasarruflarda bazı sözlük birimlerinin birden fazla yapıda tanımlandığını söylemek mümkündür. Eserde sözlük birimi gibi yaklaşılan sözcük birimleri, bu sözlük birimlerinin tanımlanmasında tespit edilen tanımlama yöntemleri ve bu yöntemlerde kullanılan tanım yapıları şu şekildedir:

Tam tümce tanımı

Tipikleştirme içeren tam tümce tanımı

“… [bu/[ol (yandın/cihettin)]] (ol/bu) …+{KA} … (tép) ténür/tédi(ler)/aydılar/ayturlar”: ḥeccetü’l-vidā‘, yevmü’t-terviye, yavmu ‘arifa, yavmu’n-naḥr, eyyāmu’l-biyż, ḥammālatu’l-ḥaṭab, muhācir, enṣārı̇̄ gibi.

“‘Arab (tilinçe) ...+[ke] (… tép) aytur(lar)”: ḥammālatu’l-ḥaṭab, mı̇̄l gibi.

“... tép ...+[e] ayturlar”: ġudda gibi.

“… tése (…) fiil-[mış] bolur”: tü, uf gibi.

Özelleştirme içeren tam tümce tanımı

“at, at bér(il)-, at ata-, yād qıl-”: Muṣṭafā, İblı̇̄s, Hārūt, Mārūt, Qulays gibi.

“téyü başla-, tép ayt-/té-, téyü ünde-”: Ṣiddı̇̄q, Ẕu’n-nūreyn, Abū Lu’lu’at, ‘Āmir-i mecnūn, ‘Atı̇̄q, ḥammālatu’l-ḥaṭab, Meşhed-i ‘Alı̇̄, Siccı̇̄n gibi.

“... atlıġ ... bar (erdi)/fiil-[di] …”:Ṣan‘ā, Ebrehe, Ka‘be, Maḥmūd, Düldül, Şaqı̇̄qa, Fērūz, Nās̠ıru’l-Ḥaq gibi.

“…atlıġ … ol ... turur …”: Zabda gibi.

“(sözcük birimi) erdi/…erdi”: Beytü’l-Ma‘mūr gibi.

Tipikleştirme veya Özelleştirme İçermeyen Tam Tümce Tanımı

Kim’li birleşik yapılı tanımlamalar

“(... ol [kişi(ler)/kimerse], bolur/turur kim (...) fiil-{sA})”: zērek, ‘āqil, ḥalı̇̄m, ‘ālim, tetik, zahı̇̄d, aḥmaq, quvvat, faqı̇̄h, eḍgülük gibi.

“... (ol kişiler bolur kim) ... bolur”: yaġı gibi.

“… ol kimerseke ayturlar kim ... bolsa”: tābi‘ı̇̄n, murāqiba gibi.

Kim’li birleşik yapılı olmayan tanımlamalar

“… (ne/neerse) bolur? …fiil-[ur]/-[gay]”: murāqiba, tevekkül, ölüm, maḥabbat gibi.

“ol ... turur, … turur”: Azrā’il gibi.

“... ya‘nı̇̄...”: qaylūla qıl-, sifāhat qıl-, ḫavf ve recā, taġayyur qıl-, la‘nat qılış- gibi.

“… kelimesini ya‘nı̇̄... sözini”: uf gibi.

“‘Arab ādatı ol turur/erdi … fiil-[se] … kelimesin/mundaġ aytur/çaqırur (erdiler)”: uf, yā ṣabāḥāh gibi.

Diğer yapılar: ‘amma, yetı̇̄m, pārsā, oġlan, abuşqa gibi.

Eş anlamla/Eş değerle Tanımlama

“… ma‘nı̇̄si ... (témek) bolur”: Nehcü’l-ferādı̇̄ s, ebter, emr-i ma‘rūf, nehy-i münker gibi.

“... tilinçe ... témek bolur”: Muṣṭafā, Fużża, yevmü’t-terviye, yavmu ‘arifa, yavmu’n-naḥr, eyyāmu’l-biyż gibi.

“... bolur”: inqiyād, Ṣiddı̇̄q, Ẕu’n-nūreyn, qay (qıl-), ḥaqārat közi birle baq- gibi.

“… ya‘nı̇̄...”: üzesinge yapuş-, fetḥ, ḥalāvat, maḫlūq, bay‘ u şirā, munāqişa qıl-, şehvet, Ka‘beḫāna, ṭavāf qıl-, ḫōrluqnung qanatını aşaq qıl-, muṣāfiḥat qıl-, mu‘āniqa qıl-, neşr qıl-, ḫiẕlān qıl- gibi.

Eş diziyle yapılan eş anlamlılarla tanımlama: ḥased, ʻāqılraq, pārsā, tanaʻʻum qıl-, iḫlaṣ, bēhuş bol-, āgāh bol-, dünyādın riḥlat qıl-, ḫoşnūd, Tangrılıq bol-, iḫlaṣ bol- gibi.

Birlikte kullanımla yapılan eş anlamlılarla tanımlama: ‘amma, fısq u fücūr, ‘iṣāba, miskı̇̄n, yetı̇̄m, helā, pare gibi.

Değiştirim/gönderimle yapılan eş anlamlılarla tanımlama: delv, keẕẕāb gibi.

NF’de genel olarak sözcük birimi konulaştırıldıktan sonra yorum/açıklama yer alırken bazı (Ka‘beḫāna, ṭavāf qıl-, bēhuş bol-, āgāh bol-, dünyādın riḥlat qıl-, ḫoşnūd, yetı̇̄m gibi) sözcük birimleri için yorum sözcük biriminden önce yer almaktadır:

Qayu (15) mu’min ve muvaḥḥid ḥalal kisbidin ḫarc qılıp Ḥaq tvt‘nıng éwinge ziyārat qılsa, ya‘nı̇̄ Ka‘beḫānaġa (16) ṭavāf qılsa, (…) (NF, s. 186) gibi.

Yorumu/açıklaması verilen bazı sözcük birimleri (‘amma, ḥammālatu’l-ḥaṭab, Muṣṭafā, yevmü’t-terviye, yavmu ‘arifa, yavmu’n-naḥr, Ṣiddı̇̄q, Ẕu’n-nūreyn, eyyāmu’l-biyż, pārsā yetı̇̄m, uf, murāqiba vb.) için birden fazla tanımlama yapısı kullanıldığı görülmektedir. Öte yandan bazı sözcük birimleri (‘Āmir-i mecnūn ‘Atı̇̄q vb.) için tanımdaki konu ve yorum iki farklı biçimde okunabilmektedir. Bu durum sözcük biriminin sözlük birimi olarak tanımlandığında tanımın muhatabın/kullanıcının gereksinimini ne ölçüde karşılayabileceği sorunsalı ile ilgilidir. Sözcük birimlerinin farklı açılardan (bağlam, dizim vb.) ele alınması dolayısıyla okuyucuya farklı yönlerden bilgi sunulmak istenmiş, bu da bazı sözcük biriminlerinin farklı yapılarla tanımlanmasını beraberinde getirmiş olabilir. Bunun dışında sözcük birimlerinin farklı yapılarla tanımlanmış olması, sözcük biriminin temel ve yan anlamları yani birinci anlam, ikinci anlam vb. dolayısıyla olduğu da görülmektedir:

Muṣṭafā:

1. “Muṣṭafā ‘Arab tilinçe öḍrülmiş témek bolur.” (NF, s. 1). 2. “(…) Peyġāmbarımuz ‘as aydı: Tangrı tvt İsmā’ı̇̄l peyġambar ‘as (6) oġlanlarıdın Kināna atlıġ qabı̇̄lasındın Qurayş qabı̇̄lasını öḍürdi. Yana Qurayş kabı̇̄lasıdın Hāşim atlıġ kişining (7) oġlanlarını öḍürdi Yana Hāşim atlıġ kişining oġlanlarındın méni öḍürdi, çıqardı. Bu ma‘nı̇̄din ötrü Peyġāmbar (8) ‘as’qa Muṣṭafā at bérildi.” (NF, s.1) gibi.

Tanımlaması/açıklaması verilen ḥammālatu’l-ḥaṭab, Muṣṭafā, Fużża, yevmü’t-terviye, yavmu ‘arifa, yavmu’n-naḥr, eyyāmu’l-biyż vb. sözcük birimlerinin ‘Arab tilinçe etiketiyle köken bilgisi ve uf, yā ṣabāḥāh sözcük birimlerinin de ‘Arab âdatı etiketiyle folklor bilgisi verilmektedir:

Fużża (10) ‘Arab tilinçe kümüş témek bolur (NF, s. 98).

‘Arab ādatı ol turur bir neerseni yigrense, sewmese, uf kelimesin aytur (NF, s. 197) gibi.

Sözcük birimlerinin (muhācir, enṣārı̇̄, Meşhed-i ‘Alı̇̄ vb.) yorumunda yer alan +{KA} durum biçim birimiyle yapılan tanımın/açıklamanın tipikleştirildiği/özelleştirildiği görülmektedir:

Mekkedin hicret qılıp kelgenlerke muhācir ténür, taqı Medı̇̄ne (5) ḫalqları kim Mekkedin kelgenlerke yārı̇̄ bérdiler, qarşu aldılar, luṭf u kerem qıldılar, anlarġa enṣārı̇̄ ténür (NF, s. 20) gibi.

Sözcük birimleriyle (Düldül, Maḥmūd, Şaqı̇̄qa vb.) eş bağlamlı olan atlıġ etiketiyle sözcük biriminin özelleştirildiği dikkati çekmektedir. Böylelikle bağlamda söz konusu etiketin bulunduğu sözcük birimlerinin özel isim olduğu belirtilmiştir. Bunun dışında at, at bér(il)-, at ata-, yād qıl- sözcük birimlerinin de tanımlanan sözcük biriminin özel isim olduğunu belirtmek için kullanıldığı görülür:

Peyġāmbar ‘as yarıq yaşıq (14) keḍdi. Taqı Düldül atlıġ qaṭırı bar erdi -Muqavqıs melik hediyyeten ıḍa bérip turur erdi- anı mündi (NF, s. 52).

Taqı bu Hārūt taqı Mārūtnung atları ma‘ṣiyat qılmazdın oza ‘Azā taqı ‘Azāyā (368) (1) erdi. Ma‘ṣiyat sebebidin Ḥaq tvt atlarını taġyı̇̄r qıldı, Hārūt Mārūt tép yād qıldı. Munung teg (2) İblı̇̄s ‘al’ning, atı ‘Azāzı̇̄l erdi, ma‘ṣiyat sebebidin Ḥaq tvt İblı̇̄s at atadı (NF, s. 255).

Bu ma‘nı̇̄ din ötrü Peyġāmbar (8) ‘as’qa Muṣṭafā at berildi (NF, s. 1) gibi.

Tanımlanan sözcük birimlerininTürkçe (eḍgülük, ölüm, yaġı vb.) ve Arapça (‘amma, ‘iṣāba, ebter gibi) kökenli olduğu tespit edilmiştir. Tanımlaması yapılan bazı sözcük birimlerinin Arapça + Türkçe (munāqişa qıl-, muṣāfiḥat qıl-, neşr qıl- gibi), Arapça + Farsça (Ka‘beḫāna gibi) veya Arapça + Arapça (bay‘ u şirā, Beytü’l-ma‘mūr, fısq u fücur gibi) diziliminde tamlama/sözcük öbeği oluşturduğu görülmektedir. Ayrıca ḥaqārat közi birle baq-, ḫōrluqnung qanatını aşaq qıl- deyimlerinin tanımlanması/açıklanması ve yā ṣabāḥāh, hela vb. iletişim sözcüklerinin tanımlanması gibi tasarruflar, metnin anlaşılırlığının sağlanmasında metin içi sözlükçülüğün önemli bir katkısı olduğunu göstermektedir.

Sonuç

İslami yazındaki türlerin Türkçeye ilk defa uyarlandığı dönemlerden biri de Harezm Türkçesi dönemidir. Bu dönemde sözlük temini/erişimi güçlüğü, sözlüğün el altında bulunmayışı veya eser-muhatap ilişkisi gibi etkenler bazı eserlerde sözcük birimlerinin konuya uygun olarak tümce içinde tanımlanmasına etken olduğu söylenebilir. Alan yazında “tam tümce tanımı” olarak adlandırılan bu tanımlama yöntemine Türk sözlükçülük geleneğinde rastlanmamaktadır. Fakat NF gibi yazılma amacı sözlük olmayan bazı tarihî metinlerimizde bu yöntemle bazı sözcük birimlerinin tanımlandığı görülmektedir. O dönemde Türk diline yönelik sözlüklerin az olması, eser çoğaltmanın güçlüğü gibi etkenlerin telif/istinsah edilen eserlerdeki bazı kavramların anlaşılması için tanımlanmasını gerekli kılmış olabilir. Bu yönden, NF’deki tanımlar hızlı ve kolay yoldan ulaşılacak tarzda ele alınan konunun akışına uygun olarak metnin içinde yer almaktadır. Bu tanımlar, metnin anlaşılmasına katkı sağlayıp sözlüklerdeki gibi kod çözme işlevi üstlenmektedir.

Türk sözlükçülük geleneğinin henüz sistemleşmediği dönemde, bu tür tasarruflar ile metne yönelik sözlük ihtiyacının kısmen karşılandığı açıktır. Bu açıdan tarihî metinlerin öne çıkan özellikleri dışında metin içi sözlükçülük bağlamında farklı yönlerden de ele alınması, hem Türk sözlükçülüğünün gelişimi hem de Türk dili söz varlığının tarihî gelişimi, müellifin sözcük birimini hangi tanımla algıladığı, sözcük birimlerinin anlam özellikleri ve kullanımı gibi konuları aydınlatmak için katkı sağlayacaktır.

Kısaltmalar

bk. Bakınız

krş. Karşılaştırınız

NF Nehcü’l-Ferâdîs

Kaynakça

Akalın, Ş. H. (2010). Sözlüğün tarihi. Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, XCVIII(699), 268-279.

Akın, C. (2022). Sözlük tipolojileri ve tasnifleri üzerine bir değerlendirme. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı – Belleten, (73), 217–233.

Ata, A. (2014). Çağatay Türkçesinin ilk devresi Harezm – Altın Ordu Türkçesi. Ankara Üniversitesi.

Atkins, B., & Rundell, M. (2008). The Oxford guide to practical lexicography. Oxford University Press.

Bergenholtz, H. (2012). What is a dictionary? Lexikos, 22(1), 20–30.

Boz, E. (2020). Çevirimiçi genel sözlüklerde tanım. Dilbilim Dergisi, 34, 1–14.

Bozkurt, F. (2019). Monitoring academic studies of Turkish lexicography: A bibliometric study of 84 years. Lexikos, 29, 288–315.

Burslan, K. (1934). Nehc-ül-Feradis’ten derlenen Türkçe sözler. Türkiyat Mecmuası, 4, 169–250.

Caferoğlu, A. (1984). Türk dili tarihi. Enderun.

Dinar, T. (2021). Sözlükte tanım. E. Boz & F. Karademir (Ed.), Prof. Dr. Sadettin Özçelik Armağanı içinde (s. 395–412). Gazi.

Gençer, B. G., & Yavuzarslan, P. (2020). Genel sözlüklerde tanım ve tanımlama yöntemlemleri. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 17(3), 392–411.

Hadebe, S. (2014). Ndebele’de sözlük eleştirisi geliştirme (S. Karaoğlu, Çev.). Dil ve Edebiyat Araştırmaları, 9, 39–56.

Karahan, A. (1954). İslâm – Türk edebiyatında kırk hadis toplama, tercüme ve şerhleri. İbrahim Horoz.

Mahmûd bin ‘Alî. (2014). Nehcü’l-Ferâdîs uştmaḫlarnıŋ açuq yolı (cennetlerin açık yolu): Metin, dizin-sözlük, tıpkıbasım (Tıpkıbasım ve çeviri yazı: J. Eckmann; yayımlayanlar: S. Tezcan ve H. Zülfikar; dizin-sözlük: A. Ata). Türk Dil Kurumu.

Nalbant, M. V., & Ağca, M. (2020). Eski Uygur Türkçesi metinlerinin sözlükselliği ve sözlük yöntemi: Metin içi sözlük. Türkbilig, 39, 95–105.

Rundell, M. (2006). More than one way to skin a cat: Why full-sentence definitions have not been universally adopted. Atti del XII Congresso di Lessicografia, Torino, 6–9 settembre 2006. I içinde (s. 323–337). Edizioni dell’Orso.

Sinclair, J. (1991). Corpus, concordance, collocation. Oxford University Press.

Svensén, B. (2009). A handbook of lexicography. Cambridge University Press.

Yaman, M., & Baki, M. (2001). Fransızca / Türkçe uzmanlık alanı metinlerinde tanımlama yöntemlerinin karşılaştırılması. XIV. Dilbilim Kurultayı 27-28 Nisan 2000 bildiriler içinde (s. 181–188). Çukurova Üniversitesi.

Yavuzarslan, P. (2009). Osmanlı dönemi Türk sözlükçülüğü. Tiydem.

Etik Komite Onayı

Araştırmada etik kurul iznine gerek yoktur.

Yazar Katkıları

Serdar Karaoğlu: Çalışmanın tasarlanması, veri toplanması, veri çözümlemesi, makalenin yazımı, makalenin gönderimi ve düzeltme. Bekir Sarıkaya: Çalışmanın tasarlanması, veri çözümlemesi, makalenin yazımı.

Çıkar Çatışması

Yazarlar, çıkar çatışması olmadığını beyan ederler.

Finansman

Araştırma için herhangi bir mali destek alınmamıştır.

Kaynaklar

  1. “A pure substance is not mixed with anything else.” (Sinclair, 1991, s. 124).
  2. “Naturalistic describes people or things that …” (Sinclair, 1991, s. 126).
  3. “If you refer to someone as a pipsqueak, you …” (Sinclair, 1991, s. 126).
  4. Ata, çeviri yazıda yavmu’t-tavba olarak yanlış transkribe edilen tamlamanın doğru şeklinin yevmü’t-terviye olduğunu belirtmiştir (Mahmûd bin ‘Alî, 2014, s. XX).
  5. Dipnotta taġayyur yazdığı belirtilmiştir (Mahmûd bin ‘Alî, 2014, s. 255).