Sümeyra ALAN

Erzurum Teknik Üniversitesi https://ror.org/038pb1155

Anahtar Kelimeler: Şekirtük, çigir, çigit, Dîvânü Lügati’t Türk, söz varlığı, etimoloji

Hapaks legomenon, filolojik ve dil bilimsel çalışmalarda, bir metinde veya dil korpusunda yalnızca bir kez kullanılan kelimeleri tanımlamak için kullanılan teknik bir terimdir. Antik metin incelemelerinde, özellikle kutsal metinlerde sıklıkla karşılaşılan hapaks legomena, dil yapısının yanı sıra yazarın dil tercihlerine dair benzersiz veriler sunar. Yunanca “hapaks” (ἅπαξ “bir kez”) ve “legomenon” (λεγόμενον “söylenen”) köklerinden türemiş olan hapaks legomenonlar, metin analizlerinde hem semantik hem de stilistik incelemelere olanak tanır (Bussmann, 2006, s. 500). Özellikle antik Yunan edebiyatı, İncil, Eski Ahit ve diğer klasik metinlerde hapaks legomena, yazarın kişisel üslubu, metnin tarihî ve kültürel bağlamı hakkında çıkarımlar yapılmasını sağlar. Bu terim, bir metnin yazarı veya orijinal dili üzerine yapılan çalışmalarda metodolojik bir araç olarak kullanılır. Hapaks legomenonun metindeki tekil varlığı, kelimenin anlamını çıkarmayı zorlaştırır; çünkübaşka hiçbir bağlamda görülmezler, anlamı yalnızca içinde yer aldığı bağlamdan hareketle tahmin edilebilir. Bu da onları dil bilimciler ve çevirmenler için özel bir inceleme nesnesi hâline getirir. Aynı zamanda hapaks legomena, metinlerin tarihsel geçerliliği, yazılış dönemine özgü dil evrimi ve terminolojik yeniliklerin izlenmesi açısından da değerli veriler sunar. Hapaks legomenonların analizinde filolojik metotlar kullanılarak, kelimenin bağlamdan çıkabilecek olası anlamları, etimolojik kökeni ve benzer yapılarla ilişkisi araştırılır. Bu kelimeler, yazarın özgün üslubunun bir göstergesi olabilir ve metnin zaman içindeki anlam dönüşümlerini izlemek için de bir araç olarak değerlendirilebilir.

Çalışmamızın inceleme alanını oluşturan şekirtük kelimesi de hapaks legomenon (tek örnek) olarak değerlendirilen sözcüklerden biridir. Güncel Türkçe Sözlük’te; çalışmamızda bahsi geçen manasıyla ilk iki anlamı; “1. isim Etli meyvelerin içinde bir veya birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplı tohum; çiğit; 2. isim Yenmek için satılan ayçiçeği tohumu; çiğit” (Türk Dil Kurumu, t.y.) biçiminde verilen çekirdek kelimesi Türk dilinin tarihî dönemlerinde ilk olarak XI. yy eserlerinden biri olan DLT’de şekirtük al-fustuq ‘antep fıstığı, fıstık’ (Atalay 1985, s. 507; Dankoff ve Kelly 1982 s. 375; Ercilasun ve Akkoyunlu, 2015, s. 222; Kaçalin, 2019, s. 431) anlamına gelecek şekilde tanıklanmıştır. Bu eser, XI. yüzyılın son yarısından itibaren Türk dünyasında kullanılan ve farklı dillerden Türkçeye geçmiş kelimelerin detaylı bir sözlüğüdür. Sertkaya, DLT’de geçen bir kelimenin Türkçe olarak kabul edilmesinin yanlış olduğunu savunmuş ve eserin içinde Türkçe ve çeşitli çevre dillerine ait kelimelerin bulunduğunu belirtmiştir. Bunlar arasında Toharca, Arapça, Moğolca, Grekçe, Hoten Sakacası, Tibetçe, Farsça, Sanskrit (Hintçe), Soğdça, Çince, Kençekçe, Hotence gibi diller yer almaktadır. DLT’deki yabancı kelimeler konusunda bk. Sertkaya (2009), Gülensoy (1984), Gökdağ (2007), Güner (2009), Choi (1992), Tezcan’ın (1997). Mevcut çalışmalar Sertkaya (2009) tarafından ayrıntılı ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir. Burada üzerinde duracağımız şekirtük kelimesinin tarihçesini Nişanyan “Eski Türkçe: şekirtük [Kaşgarî, Divan-i Lugati’t-Türk, 1073] şekirtük: al-fustuḳ; Kıpçakça: çatlayuk [Codex Cumanicus, 1303] nizole [fındık] - Fa: fenduk - Tr: çatlauk; Çağatayca: [Pavet de Courteille, Dictionnaire Turc Oriental, 1500 yılından önce] çekirdek: jujube sauvage; noyau [1. yabani iğde, 2. çekirdek]; Türkiye Türkçesi: [Meninski, Thesaurus, 1680] çekirdek: Nucleus & scrupulus, granum. [meyve veya zeytin çekirdeği, tanecik]” (Nişanyan Sözlük, t.y.a) biçiminde açıklar. Anadolu ağızlarında aşağıda vereceğimiz farklı biçimlerine de rastlanır (Gülensoy, 2017, s. 228b). Kelimenin kökeni konusunda çeşitli yorum ve etimoloji önerileri bulunmaktadır.

Çalışmanın Amaç ve Yöntemi

DLT’te çigir ‘ekmek içerisinde taş kırıntıları olduğu zaman dişin ezemeyerek çıkardığı ses’ (Atalay, 1985, s. 363; çikir Dankoff ve Kelly, 1982, s. 281; Ercilasun ve Akkoyunlu, 2015, s. 156; Kaçalin, 2019, s. 154) ve çiğit ‘pamuk çekirdeği (Arguca)’ (Atalay, 1985, s. 356; Dankoff ve Kelly, 1982, 276; Ercilasun ve Akkoyunlu, 2015, s. 153; Kaçalin, 2019, s. 154) olmak üzere iki farklı kelime geçmektedir. Çekirdek kelimesinin etimolojisi hakkında ilk görüş kelimenin çigir (~ şiGir) ikinci görüş Türkçe kökenli çiğit üçüncü görüş ise İranî kökenli çiğit’ten sözcüğünden türediğini ileri sürer. Aşağıda bu üç görüş etimolojik sözlükleri ve kelime hakkındaki çalışmalar yardımıyla değerlendirildikten sonra kendi etimoloji denememiz verilecektir.

Kelime Üzerine Görüşler

1. Yansıma Sözcük

Tietze, madde başı aldığı çekürdek/çekirdek kelimesini ‘meyve tohumu; kabak tohumu’ olarak tanımladıktan sonra, bu kelimenin ses taklidi kelimelerden türediğini belirtmiştir. Kelimenin yapısında özellikle ses taklidi kelimelerde sıkça görülen /l/ veya /r/ son ünsüzünden sonra fiil eki olarak -la yerine -da fiil ekinin kullanıldığını [örneğin alda-] ve fiilden ziyade nomen concretum (somut isim) oluşturan -(ı)k ekinin eklenmesiyle [örneğin b. acuk/ acık] oluştuğunu açıklamıştır (2002, s. 491).

Nişanyan, çekirdek[1] kelimesinin Eski Türkçe çekirtük ‘fıstık veya fındık’ sözcüğünden evirildiğini ifade eder. Bu sözcüğün Eski Türkçedeki ç(a)kır veya ç(a)kırt ‘kırma ve çatlama sesi’ veya Eski Türkçe aynı anlama gelen ç(a)tır veya ç(a)tırt sözcüğünden türetildiğini söyleyerek çak- maddesine göndermede bulunur. Kelimenin halk ağızlarında çiğirdek, çiğirdik, çeğtik/çevtik, çiğindirik[2] , çiğirdim, çiğirt, çiğit, çığıt, çeğil, çeğirge ve diğer yandan çıtlık, çıtmık, çitlik, çıtırmık, çetek biçimlerinin kullanıldığını açıklayan Nişanyan, tarihî kaynaklarda çatlağuç, çatlağuk, çatlamuk formlarının görüldüğünü de ekler. Nihai kaynağın ‘kırıntı, ufantı’ anlamında bir onomatope (ses benzetmesiyle yapılan kelime) olduğu görüşünde bulunur (Nişanyan Sözlük, t.y.a).

Clauson, madde başı aldığı çatıla- fiilini şu şekilde açıklar ve şatna- formu için şekirtük maddesine gönderme yapar:

Çatıla- (krş. tokıla-) fr. çat; ‘çatlama sesi çıkarmak’ ve buna bağlı olarak ‘böyle bir sesle kırılmak’ veya daha genel olarak ‘yarılmak, kırılmak’. Daha düzenli çatla- biçimi ortaçağda görülür ve SW Osm., Tkm. ve NW Kk. gibi sözcüklerde fonetik değişikliklerle varlığını sürdürür. şatna- bk. şekirtük. Kar. XI berge: çatıladı ‘kırbaç kırıldı’(şāta); ayrıca herhangi bir benzer ses için kullanılır DLT III 323 (sadece çatılamak): Çağ. XV ff. çatla- (‘ç- ile’) tarkīdan ‘çatlamak, patlamak’ Sang. 205r.1, Kıp. XIV. çatla- ṣawwata bi-farga‘a ‘çatlama sesi çıkarmak’ İd. 42 (1972, s. 403a).

Şekirtük sözcüğünü ise hapaks legomenon (tek örnek) olarak değerlendiren Clauson, kelimenin ç- ile başlayan benzer anlamlara sahip bir dizi kelimeden biri olduğunu ve kelimenin de orijinal olarak ç- ile başladığını söyler. Kelimenin bir onomatope (yansıma) gibi göründüğünü belirten Clauson, çatla- (çatıla-) kelimesine gönderme yaparak en yakın anlamda kullanımının Osm. çekirdek ‘çekirdek; tohum; meyve taşı’ biçiminde olduğunu ifade eder:

XI. yyda şekirtük al-fustuq ‘antep fıstığı’ DLT I, 507; Çağ. XV. çatlağuç ‘Pistacia terebinthus, menengiç ağacının meyvesi’ Sang. 205r.8; Kom. XIV. çatlawuk ‘fındık’ CCI; Gr: Kıp. XIII. al-fustuq wa’l-bunduq (‘fındık’) ve çatlayan tüm fındıklar (al-mukassarat) çetleyik, çatladıklarında çıkardıkları sesten türetilmiş bir kelime Hou. 8, 3: xıv (çatla-’dan sonra) dolayısıyla al-bundug’a cetlewük denir İd. 42. Osm. XVI vd. çitlamuk/çatlağuç/çitlenbik ‘Pistacia terebinthus’ TTS XI, 213) (1972, s. 867b-868a).

Yine aynı şekilde Clauson, başka bir çalışmasında şekirtük kelimesini ‘şam fıstığı’ olarak açıkladıktan sonra bazı modern dillerde çekirdek ve benzeri şeklinde yaşadığı için ya ödünç bir sözcük olduğunu ya da kırılma sesinden çağrışım yapılan, okunuşuyla anlamı hatırlatan bir sözcük olabileceğini belirtir (1966, s. 30).

Gülensoy, madde başı aldığı şekirdek kelimesini ‘çekirdek’ biçiminde açıklamış; kelimenin Orta Türkçe dönemi eserlerinden biri olan Dîvânü Lügati’t-Türk’teki kullanımı OT şekirtük biçiminde örneklendirmiştir. Kelimenin etimolojisini ise < şe-k+ir-dek (< -tük) biçiminde yapmıştır (2017, s. 841b). Ay şekirtük kelimesini ‘fıstık’ biçiminde açıklamış; kelimenin etimolojisini Gülensoy ile paralel olarak şigir+dek (+dek: İİYE) biçiminde açıklamıştır (2022, s. 152). Bayat şekirdek kelimesini ‘çekirdek’, şekirtük kelimesini ise ‘fıstık’ biçiminde açıklamış dek/tük eklerinin anlamsal farkını kelime üzerinden göstermiştir (2008, s. 303b).

Gülensoy, çekirdek kelimesini ise ‘çekirdek’ olarak açıklamış; kelimenin Orta Türkçedeki kullanımını şekirtük ‘fındık, fıstık’ olarak vermiştir. Kelimenin etimolojisini ise <şigir ‘ekmek içerisinde taş kırıntıları olduğu zaman dişin ezemeyerek çıkardığı ses’ +de-k şeklinde vermiştir. Kelimenin Anadolu ağızlarındaki kullanımlarını çeertdeyh; çeğil; çeğirdek; çiğirdek; çiğit, cığıt, cigit, ciğit, civit, ciyirt, çiğirt, çiit; çekidek biçimlerinde sıralayan Gülensoy, kelimelerin etimoloji denemelerini:

1. çeğir+de-k

2. çeğil+de-k

3. çeer+de-yh

4. çiğir+de-k

5. çiğ [~ G > Y,V]İ [R ‘türeme’]T

6. çi(>ı) (Ğ = ~ Ø]İ(>ı)T

biçimlerinde yapmıştır (2017, s. 228a-b).

2. cigit

Eski Türk kaynaklarında çigit sadece ‘pamuk çekirdeği ve tohumu’ anlamında kullanılmıştır. Bu durum, Türk kültür tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Kelimenin bu özgün kullanımı, dönemin tarımsal faaliyetlerinin ve pamuk üretiminin Türk toplumunda ne derece yer bulduğunu ve dilin bu ekonomik unsurlarla nasıl şekillendiğini ortaya koyar. Terimin anlamının tarih boyunca korunmuş olması, Türklerin tarıma dayalı yaşam biçimlerini ve kültürel pratiklerini yansıtması açısından dikkate değerdir. Ayrıca, kelimenin bu spesifik anlamı, dilin zenginliği ve kültürel gelişimi hakkında derinlemesine bir inceleme yapma imkânı sağlar. Kâşgarlı Mahmud’a göre, çiğit ‘pamuk çekirdeği veya tohumu’ anlamındadır. XIII. Kıpçak metinlerinde çikit, Eski Anadolu metinlerinde çığıt, Anadolu ağızlarında ise çigit, çiğit ve çiyit biçimindedir. Ayrıca çiğit pamuk çekirdeğinin yanı sıra genel olarak bütün çekirdekler için kullanılır (Ögel 1978, s. 753).

Doerfer, çiğit kelimesini ‘pamuk çekirdeği (Arguca)’ şeklinde açıklar ve kelimenin tarihî ve çağdaş lehçelerdeki şu biçimlerini de verir: çikit (çigit) ‘pamuğun tohumu’ (Azerbaycan Türkçesi çiyit), Çağ. çiğit (DTO 307, Sang. 220r, OSTN III çıgıt 2067, çiğit 2110, çiğit 2115, çiyit 2119 (1967, s. 88/1108).

Starostin vd. Proto Türkçede madde başı aldığı *çigit / *çıgıt (~ -k-) kelimesini ‘pamuk tohum(lar)ı’ biçiminde açıklamış; kelimenin tarihî ve çağdaş lehçelerdeki kullanım örneklerini Karahanlı çiğit (DLT - Argu); Türkçe çıgıt, çiğit ‘tohum; çil’; Azerbaycan Türkçesi çiyid; Orta Türkçe döneminde çiğit (Sang., DTO); çiğit ‘hamile bir kadının yüzündeki lekeler’ (DTO); Özbek Türkçesi çiğit; Uygur Türkçesi çiğit; Kırgız Türkçesi çiğit; Kazak Türkçesi şiyit; Kara Kalpak Türkçesi şigit formlarında göstermiştir (2003, s. 428).

Çiğit kelimesini ‘çekirdek, özellikle pamuk çekirdeği’ olarak açıklayan Gülensoy, kelimenin kullanımını Dîvânü Lügati’t-Türk’ten hareketle çiğit ‘pamuk çekirdeği’ < OT *çik [çikin ‘üzüm bağlarında biten hayvanların yediği başaklı bir ot’ < *çik+in]+it şeklinde vermiştir. Kelimenin çağdaş lehçelerdeki kullanımını ise Azerbaycan Türkçesinde çiyid, Türkmen ve Kırgız Lehçelerinde çiğit, Özbek > Tacik Lehçesi çiğit formlarında göstermiştir (2017, s. 241b). Kelime, Kazak Lehçesinde ise şiyit ‘pamuk çekirdeği, pamuk tohumu’ (Iskakov XV, 2011, s. 375), Yeni Uygur Türkçesinde ise çigit “pamuk çekirdeği (pamuk tohumu)” (YUTS, 78a) biçiminde kullanılmaktadır, benzer görüş için bk. Ay (2022, s. 104).

Yine Gülensoy’da karşılaştığımız şif kelimesini yazar ‘1. pamuk kozası; 2. şırası alınmış üzüm posası’ biçiminde açıklamış; kelimenin etimolojisini < OT çig(it) ‘pamuk çekirdeği’ [çig > *çiw > çiv > çif > şif] şeklinde vermiştir (2017, s. 844b).

Eren ise şif < şiv kelimesini ‘1. şırası alınmış üzüm posası; 2. meyve posası; 3. sebze posası; 4. pamuk kozası’ anlamlarına gelecek şekilde açıkladıktan sonra kelimenin Ermenice ‘üzüm kabuğu, preslenmiş hurma çekirdeği veya tortusu (Ağızlarda: veya dut)’ anlamına gelen şiw sözcüğünden alındığını ifade etmiştir (1999, s. 386).

2.1. Türkçe çiğit

Eren, Türkçe çekirdek kelimesi hakkında şimdiye kadar ciddi bir araştırmanın yapılmadığını bu kelimenin gerek şekil gerek mana bakımından mühim bir inkişaf geçirdiğinin anlaşıldığını aktarmaktadır. Kelimenin Radloff’a göre, yalnız Anadolu ve Rumeli Türkleri arasında kullanıldığını belirten Eren, çekirdek kelimesinin Kâşgarlı Mahmud’un Divan’ında geçen çiğit ‘pamuk tohumu, pamuk çekirdeği’ kelimesinden çıktığını ifade ederek şunları söyler:

Mahmut’un zikrettiği bu kelime Anadolu Türkleri arasında da kullanılır: çiğit, çivit 1. ‘pamuk çekirdeği’; 2. ‘çekirdek’ (Derlemeler); çivit ‘çekirdek, tohum, çiğit’ (Dergi); çiyit ‘pamuk tohumu, pamuk çekirdeği’ (a.y.). Çiğit (>çivit, çiyit) şekli yanında Anadolu’da çiğirt şekline de tesadüf edilir. Türk Dil Kurumunun çıkarmış olduğu Dergi’ye göre, bu kelime ‘çekirdek’manasına gelir. Bu kelimede geçen -r- sesi, secondaire (ikincil) bir sestir. Türkçe baladız ‘ağaç filizi, sürgün, fişkın’ (Dergi) kelimesi yanında kullanılan balardız ‘asmanın kökünden süren filiz’ (a.y.) şeklindeki -r- sesi gibi. Türkçe çekirdek kelimesi çiğit kelimesinin bu sonuncu şekli ile izah edilebilir, sanırım: çiğirt (~*çeğirt, *çekirt) +k > *çiğirdek (*çeğirdek çiğirdik) > çekirdek (1954, s. 31).

Son olarak, Anadolu’da çekirdek şeklinin yanında çiyirdek ‘yeni büyümekte olan taze çayır’ (Dergi), çivirdik ‘meyve ağaçlarının çiçek açacak tomurcukları’ (a.y.), çiyirdik 1. ‘ağaçların meyve veren, henüz çiçek açmamış tomurcukları’; 2. ‘bir senelik söğüt dalı’ (a.y.) gibi birtakım şekillerin kullanıldığını da ekler (1954, s. 31).

Stachowski, çekirdek kelimesini ‘meyve çekirdeği’ (> *çegirdek ~ *çigirdik > TT dial. çiyirdek ~ çivirdik ‘tomurcuk’) < *çekirt (TT dial. balardız < baladız ‘sürgün, filiz, fidan’ gibi inorganik r ile) < *çekit (? < *çek > TT çek- ‘çekmek’) > *çiğit > MK. çiğit ‘pamuk tohumu’, TT dial. çiğit ~ çivit ‘meyve çekirdeği, tohum’ biçiminde açıklamıştır (2019, s. 109-110).

2.2. İranî Kökenli çiğit

Ölmez çiğit kelimesini ‘çekirdek, pamuk çekirdeği, meyve çekirdeği’ anlamına gelecek şekilde açıkladıktan sonra Derleme Sözlüğü’ndeki (çiğit I s. 1209b-1210a) II, III, IV numaralı sözcüklerin de kökence bu kelimeyle ilgili olduğunu belirtmiştir. Clauson ve Tietze’nin herhangi bir köken vermediğini ifade ederek Doerfer’e göre kelimenin İranî bir sözcük olduğunu söylemiştir (2009, s. 244).

Doerfer de madde başı aldığı çiğit kelimesini ‘pamuk tohumu’ anlamına gelecek şekilde açıklamış; kelimenin tipik bir kültürel sözcük olduğunu ve Türk kökenli olmaktan ziyade İran kökenli olduğunu vurgulamıştır (1993, s. 41).

3. Çıkarımlar

Görüşler analiz edildiğinde ilk varsayım olarak elimizde ‘pamuk kozası, tohum’ anlamına gelen bir çig kökü bulunmaktadır. Bu kökte bulunan ünsüzler ve ünlüler dal sesler aracılığıyla çeşitli formlara bürünerek çeşitlilik gösterir: #ç konsonantının dal sesleri: /c/ ve /ş/ (~ /j/) ünsüzleridir. /i/ vokalinin de /e/ (~/ė/) sesiyle nöbetleşe kullanılabildiklerini biliyoruz. g# konsonantının dal seslerini ise: /k/, /y/ (~ /ğ/), /v/ ve /r/ ünsüzleri olduğunu söyleyebiliriz. O hâlde çig kelimesinin farklı formlarını şu şekilde örneklendirebiliriz:

Eren’in ifade ettiği gibi çiğit kelimesinde ikincil bir /r/ sesinin varlığının kabul edilmesi durumunda ne olurdu? /r/akıcı bir ünsüz olması nedeniyle kelimede kolayca düşebilmektedir. Burada çiğit formunda verilen kelimede /r/ konsonantının varlığının kabul edilmesi durumunda yeni örneklem tablosu;

biçiminde olacaktır. Kelimenin Anadolu Ağızlarındaki kullanım varyantları verilen tablolar ve seslerin dal sesleri aracılığıyla şekillendirilebilir.

Etimoloji tahlilleri yapılırken Bayat’ın da eserinde anlam farklarını açıkça belirttiği şekirdek (~çekirdek) ‘çekirdek’ ve şekirtük ‘fıstık’ kelimelerinin (2008, s. 303b) aynı bağlama sahip olmadığı gözden kaçırılmış; köken denemesi yapılırken ise DLT’te de farkı açıkça belirtilen çigir ‘ekmek içerisinde taş kırıntıları olduğu zaman dişin ezemeyerek çıkardığı ses’ (Atalay, 1985, s. 363; çikir Dankoff ve Kelly, 1982, s. 281; Ercilasun ve Akkoyunlu, 2015, s. 156; Kaçalin, 2019, s. 154) ve çiğit ‘pamuk çekirdeği (Arguca)’ (Atalay, 1985, s. 356; Dankoff ve Kelly, 1982, 276; Ercilasun ve Akkoyunlu, 2015, s. 153; Kaçalin, 2019, s. 154) kelimeleri birbiriyle karıştırılmış olmalıdır. Çünkü pamuğun yapısı ve oluşum evreleri incelendiğinde temelde tohum şeklinde olduğu sonrasında çatlayarak kozanın açılmasıyla pamuğu meydana getirdiği görülebilir.

Yapılan görüş ve açıklamalardan yola çıkılarak kelimenin farklı etimolojileri:

1. *çak+(ı)r+da-k (çak/çakır [onomatope] ‘vurma ve kırma sesi’ + (ı)r (İİYE) + da- (İFYE) + k (FİYE)

2. *çig+ (i)+ {r}t+de-k (çig ‘tohum’+ (i)t (İİYE)[3] + da- (İFYE) + k (FİYE)

3. *çig+ (i)+ {r}t+(i)k (çig ‘tohum’ + (i)t (İİYE) + (i)k (İİYE)

biçimlerinde gösterilebilir. Korkmaz, yukarıda bahsedilen +dAk (< dA-k) ekinin açıklamasını şu şekilde yapmıştır: “Bu ek, ses yansımalı şekillerden fiil türeten +dA ekine -k fiilden ad türetme ekinin eklenmesiyle oluşmuş birleşik bir ektir. Ses taklidi yapılan bir hareketin sonucunu veya araç gereçleri ifade etmek için kullanılır.” (2009, s. 45). +Ik / +Uk ekinin rolünü ise “Bu ek, ses yansımalı ikincil köklerin sonuna +İr ekiyle eklenerek, küçültme anlamında bazı isim ve sıfatları türetir.” biçiminde açıklamıştır(Korkmaz, 2009, s. 47).

Bahsi geçen görüşlerden biri savunulacak olsaydı bizim fikrimiz çekirdek kelimesinin çigit (<*çig+(i)t) ‘pamuk tohumu, pamuk çekirdeği’ kelimesinden türetildiği bu kelimenin kökeninin de yine bir onomatope (yansıma) olan *çig kelimesi olurdu. Çünkü kelimeye gelen ister +dAk ister +k eki olsun ses yansımalı köklere gelen eklerdir. Nişanyan, çekirdek kelimesini açıkladığı maddede çak- fiiline gönderme yaparak şu açıklamada bulunmuştur:

Çak-, çal-, çap-, çat- fiillerinin her biri esasen ‘sesli vurmak’ anlamına gelir ve paralel anlam genişlemelerine sahiptir. Hepsinin /ç/ etkisiyle sesli incelmesine uğramış varyant biçimleri (çek-, çel-, çep-, çet-) bulunur. Onomatope yapısını andıracak surette /ı/ sesiyle oluşturulmuş zayıf dereceleri (çığ-/çık-/çik-, çıl-/çil-, çıp-/çip-, çıt-/çit-) mevcuttur. Ancak dört fiil kökü arasındaki yapısal ilişki belirsizdir (Nişanyan Sözlük, t.y.b).

Ötüken Türkçe Sözlük’te karşılaştığımız çak[3] kelimesinin varyantları ise Nişanyan’ın açıklamasını aydınlatacak özellikte olup kelime kökenine dair görüşümüzü destekler niteliktedir. Bu varyantlar, çag, çağ, çah, çak, çıg, çık, çıy, çig, çiğ, çik, çiy (yansıma) biçimlerinde sıralanarak 13. yüzyıldan öncesi döneme ilişkin çap, çat, çīt kullanımları sunulmuştur. Kelime açıklaması ise ‘tahta, taş, kum, cam, metal eşya ve kuru nesnelerin birbirine çarpmasını, vurmasını, sürtünmesini veya vurmayı, çarpmayı anlatan kök’ olarak verilmiştir (2007, s. 856b).

Kelimenin etimolojik çözümlemesi ise *çig köküne eklenen ve denklik ifade eden +(i)t eki ile (< çiğit) küçültmeli anlamda bazı ad ve sıfatlar türeten +(I)k ekinin birleşmesi sonucu çiğirt (~*çeğirt, *çekirt) +k > *çiğirdik (*çiğirdek, *çeğirdek) > çekirdek oluşumuyla meydana gelmiş olabileceği yönünde yapılabilirdi.

Ancak bizim kelimeye dair etimolojik köken görüşümüz Doerfer’in fikrini destekler niteliktedir. Bizce de cigit kelimesi İranî kökenli bir dil olan Soğdca cxr- sözcüğünden gelmektedir. Eski Uygurcada çıgrı ~ ç(ı)grı < Sogd. cxr- (Obl. –y, -yh) ‘tekerlek, çıkrık; tomar, balya (pamuk)’(Wilkens 2022, s. 227b) anlamına gelecek şekilde tanıklanan kelime hakkında Blažek ve Schwarz şunları söylemiştir:

İranî *çaxra- ‘tekerlek’ > Avestan çaxra-, Eski Farsça *çaxra- (hipokoristik bir kişi adının Elamca transkripsiyonu za-kur-ra’ya göre yeniden yapılandırılmıştır), Maniheist Orta Farsça çhr /çaxr/ ‘tekerlek’, Klasik Farsça çarx, Partça çxr /çaxr/ ‘tekerlek, döngü’, Budist Soğdca cγr(h)- / çaxr(a)/ ‘tekerlek, daire’, Maniheist Soğdca çxr- /çaxr/ & çkkr /çakr/ ‘tekerlek’, Harezmce cxyr ‘Schöpfrad || çıkrık’, çx(y)r ‘daire, tekerlek’; Oset calx ‘tekerlek’ < *çāxri̯a-, Mazandarani çal ‘tekerlek’; ayrıca Vedik cakrá- ‘tekerlek (araba, Güneş’in arabası)’[RV], ‘çömlekçi tekerleği’[ŚBr], ‘yağ değirmeni’[Mn], ‘daire’[R] (ESIJ 2, 248-49; Hinz 1975, 70; MPP 125, 128; Gharib 1995, ## 3180, 3313, 3192; Benzing 1983, 223, 237-38; Abaev I, 287-88; EWAI I, 521-22; MW 380) Eski Çinceye *[t. Qʰ](r)A (2016, s. 57).

‘Tohum, çekirdek’ kelimesi gerek yuvarlaklığı gerekse dairesel yapısı bakımından Soğdca çxr- /çaxr/ & çkkr /çakr/ kelimesiyle özdeştir. Gerek Budist Soğdcada cγr(h)- gerek Maniheist Soğdcada çakr ifadeleri çekirdek kelimesinin oluşumu için uygun altyapıdadır.

İlk oluşum kelime kökü +dak eki (çıgır+dak) ile yapılacaktır. Bu ek;

1. Yansıma adlara gelerek araç gereç veya nesne isimleri oluşturan yahut oluşturduğu yeni ismin, yansımanın sesi veya görüntüsü ile ilgili bir niteliği belirten bir ek olarak işlev görür. Nadir örneği bulunmaktadır: fırıldak vb. (Yılmaz ve Aslan Demir 2017, s. 128).

2. Clauson, ekin işlevinin belli olmadığını ve işlek olmayan bir ek olduğunu savunur: baġır ‘ciğer, bel’ > bağırdak ‘giysi’(Clauson 2007, s. 189).

3. Aynı örneklerle açıklanan diğer bir işlevi ise, küçültme işlevinden bağımsız olarak yeni ve anlamlı kelimeler türetmesidir: KB kowdak “cılız” < kowı “içi boş, kof”, DLT bağırdak “korse” < bagır “karaciğer”, Kıp. bogurdak “boğaz deliği, gırtlak” < *bogur “boğaz” (Taş 2015, s. 34).

Ancak çıgrı ~ ç(ı)grı sözcüğünün ‘tomar, balya (pamuk)’ anlamını taşıması ekin +dak değil de küçültme işlevi üstlenen +ak olduğunu göstermektedir. Söz konusu durum göz önünde bulundurulduğunda bizce kelimede secondaire (ikincil) bir /r/ sesinin değil de secondaire (ikincil) bir /t/ sesinin varlığı mevcuttur. Bu durumda kelimenin etimoloji önerisi:

çıgrı ~ ç(ı)grı (< Soğdca çxr- /çaxr/ & çkkr /çakr/) + t (secondaire /t/) + ak (küçültme eki || diminutive suffix) biçiminde olmalıdır.

Sonuç

İlk defa DLT adlı eserde şekirtük formu ve ‘antep fıstığı’ anlamıyla karşımıza çıkan ‘çekirdek’ kelimesinin Clauson’un aktarımıyla bu manadaki en yakın kullanımına Osmanlı Türkçesi döneminde çekirdek ‘çekirdek; tohum; meyve taşı’ anlamıyla rastlanmaktadır. Kelimenin etimolojisi hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Mevcut görüş ve açıklamalardan yola çıkılarak kelimenin farklı etimolojilerini:

1. *çak+(ı)r+da-k (çak/çakır [onomatope] ‘vurma ve kırma sesi’ + (ı)r (İİYE) + da- (İFYE) + k (FİYE)

2. *çig+ (i)+ {r}t+de-k (çig ‘tohum’ + (i)t (İİYE) + da- (İFYE) + k (FİYE)

3. *çig+ (i)+ {r}t+(i)k (çig ‘tohum’ + (i)t (İİYE) + (i)k (İİYE)

şeklinde sıralamak mümkündür. Çalışma neticesinde bu etimolojilerin olasılığı ve zihniyeti tartışıldıktan sonra bu görüşlerden biri kabul edilecek olsaydı kelimenin *çig köküne eklenen ve denklik ifade eden +(i)t eki ile (<çiğit) küçültmeli anlamda bazı ad ve sıfatlar türeten +(I)k ekinin birleşmesi sonucu çiğirt (~*çeğirt, *çekirt) +(i)k > *çiğirdik (*çiğirdek, *çeğirdek) > çekirdek oluşumuyla meydana gelmiş olabileceği yönünde olabilirdi. Ancak bizim kelimeye dair etimolojik köken görüşümüz Doerfer’in fikriyle paralel niteliktedir. Bu durumda kelimenin etimoloji önerisi:

çıgrı ~ ç(ı)grı (< Soğdca çxr- /çaxr/ & çkkr /çakr/) + t (secondaire /t/) + ak (küçültme eki || diminutive suffix) biçimindedir.

Kısaltmalar

Akt. : aktaran

bk. : bakınız

C : cilt

Çağ. : Çağatay Türkçesi

Çev. : çeviren(ler)

FİYE : fiilden isim yapım eki

Hou. : Houtsma

İFYE : isimden fiil yapım eki

İİYE : isimden isim yapım eki

Kar. : Karahanlı Türkçesi

Kıp. : Kıpçak Türkçesi

Kk. : Karakalpak Türkçesi

Kom. : Kuman Türkçesi

krş. : karşılaştırınız

Osm. : Osmanlı Türkçesi

OT : Orta Türkçe

s. / p. : sayfa / page

TDK : Türk Dil Kurumu

Tkm. : Türkmen Türkçesi

TT : Türkiye Türkçesi

Eser Kısaltmaları

CC :Codex Cumanicus (Argunşah ve Güner, 2015).

DLT : Dîvânü Lügati’t Türk Tercümesi (Atalay, 1985-1986).

DTO : Dictionnaire Turc Oriental (Pavet de Courteille, 1870)

İd. : Abu Hayyan Kitâb al-İdrâk Li-Lisân al-Etrâk (Caferoğlu, 1931)

OSTN : Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy (Radloff, 1893-1899)

Sang. :Lugat-i Çağatay ve Türkî-i Osmânî (Şeyh Süleymân Efendi Buhârî, 1298)

YUTS : Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü (Necip, 1995)

Kaynakça

Argunşah, M. ve Güner, G. (2015). Codex Cumanicus. Kesit.

Atalay, B. (1985-1986). Dîvânü Lügati’t Türk tercümesi I-III. Türk Dil Kurumu.

Ay, M. (2022). Dîvânu Lugâti’t-Türk’teki bapların söz yapımı bakımından incelenmesi (Tez No. 748228) [Yüksek lisans tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi]. Yüksek Öğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.

Bayat, F. (2008). Orta Türkçe sözlük: 11.-17. yüzyıllar. Yalın Yayıncılık.

Blažek, V. ve Schwarz, M. (2016). The early Indo-Europeans in Central Asia and China cultural relations as reflected in language. Innsbruck.

Bussmann, H. (2006). Routledge dictionary of language and linguistic (G. Trauth ve K. Kazzazı, Çev. ve Ed.). Routledge.

Caferoğlu, A. (1931). Abu Hayyan kitâb al-idrâk li-lisân al-etrâk. Evkaf Matbaası.

Choi, H. W. (1992). Newly identified Chinese loan-words in Dīvānü Lugat-itTürk. Central Asiatic Journal (C 36), 3(4), 188-198.

Clauson, S. G. (1966). Eski Türkçe üzerine üç not (A. Levendoğlu, Çev.). Türk Dili Araştırmaları Yıllığı – Belleten, 14, 19-37.

Clauson, S. G. (1972). An etymological dictionary of pre-thirteenth-century Turkish. Oxford at the Clarendon Press.

Clauson, S. G. (2007). Türkçede sekizinci yüzyıldan önce kullanılan ekler (U. Özalan, Akt.). Dil Araştırmaları Dergisi, 1(1), 185-196.

Çağbayır, Y. (2007). Orhun yazıtlarından günümüze Türkiye Türkçesinin söz varlığı: Ötüken Türkçe sözlük (C 1). Ötüken Neşriyat.

Dankoff, R. ve Kelly, J. (1982-1985). Maḥmūd al Kāšγarī: Compedium of Turkic dialects (Dīwān luγāt at-Turk) (Part I-III). Harvard University.

Demir, N., Aslan Demir, S., Yılmaz, E. ve Erdem, M. (2017). Türkçe biçim bilgisi. Anadolu Üniversitesi Yayınevi.

Doerfer, G. (1967). Türkische und mongolische Elemente im neupersischen, unter besonderer Berücksichtigung älterer neuperisischer Geschichtsquellen, vor allem der Mongolen- und Timuridenzeit, III. Franz Steiner Verlag.

Doerfer, G. (1993). Chaladschica extragottingensia. Central Asiatic Journal (C 37), 1(2), 33-81.

Ercilasun,A.B. veAkkoyunlu, Z.(2015).Kâşgarlı Mahmud: Dîvânu Lugâti’t-Türk (Giriş-metin-çeviri-notlar-dizin). Türk Dil Kurumu.

Eren, H. (1954). Etimoloji araştırmaları. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı – Belleten, 2, 31-32.

Eren, H. (1999). Türk dilinin etimolojik sözlüğü. Bizim Büro.

Gökdağ, B. A. (2007). Kençekler ve kençekçe. Dil Araştırmaları, 1(1), 97-108.

Gülensoy, T. (1984) Dîvânu Lugâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig’deki Moğolca kelimeler üzerine. Türk kültürü araştırmaları Necati Akder armağanı içinde (s. 90-103). Ankara Üniversitesi Basımevi.

Gülensoy, T. (2007). Türkiye Türkçesindeki Türkçe sözcüklerin köken bilgisi sözlüğü. Türk Dil Kurumu.

Güner G. (2009). Divânü Lugâti’t-Türk’te kençekler ve bazı Kençekçe kelimeler üzerine düşünceler. Bilig / Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, 48, 75-90.

Iskakov, A. (2011). Kazak ëdebi tiliniŋ sözdigi (C 15). Almatı.

Kaçalin, M. S. ve Ölmez, M. (Haz.). (2019). Mahmûd el-Kâşgarî: Dîvânü Lugâti’t-Turk. Kabalcı Yayınevi.

Korkmaz, Z. (2009). Türkiye Türkçesi grameri (Şekil bilgisi) (3. bs.). Türk Dil Kurumu.

Necip, E. N. (1995). Yeni Uygur Türkçesi sözlüğü. Türk Dil Kurumu.

Nişanyan Sözlük. (t.y.a.). Çekirdek. Nişanyan sözlük içinde. 30 Ekim 2023 tarihinde https://www.nisanyansozluk.com/kelime/%C3%A7ekirdek adresinden edinilmiştir.

Nişanyan Sözlük. (t.y.b.). Çak-. Nişanyan sözlük içinde. 30 Ekim 2023 tarihinde https://www.nisanyansozluk.com/kelime/%C3%A7ak- adresinden edinilmiştir.

Nişanyan, S. (2009). Sözlerin soyağacı çağdaş Türkçenin kökenbilim sözlüğü. Everest.

Ögel, B. (1978-2000). Türk kültür tarihine giriş (9 cilt takım). Kültür Bakanlığı.

Ölmez, M. (2009). Türkiye’deki ağız çalışmaları ve dizin bölümleri. Türk Dilleri Araştırmaları, 19, 223-304.

Pavet de Courteille, A. (1870). El-lügatü’l Nevāiyye ve’l-istişhādātü’l-Çagatāiyye, dictionnaire Turc oriental. Paris. MDCCCLXX.

Radloff, W. (1893-1899). Versuch eines Wörterbuchs der Türk Dialecte (opıt slovarya Tyurkskih nareçiy). T. I 1893, T. II 1899. Sankt-Peterburg.

Räsänen, M. (1969). Versuch eines etymologischen Wörterbuches der Türksprachen. 2. Wortregister. Zusammengestellt von István Kecskméti. Helsinki.

Sertkaya, O. F. (2009). Dîvânü Lügati’t Türk’te geçen her kelime Türkçe kökenli midir? veya Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lügati’t Türk’ünde yabancı dillerden kelimeler. Dil Araştırmaları, 5(5), 9-38.

Stachowski, M. (2019). Kurzgefaßtes etymologisches Wörterbuch der türkischen Sprache. Ksiegarnia Akademicka.

Starostin, S. A., Dybo A. V. ve Mudrak, O. A. (2003). An etymological dictionary of Altaic languages. Brill.

Şeyh Süleymân Efendi Buhârî. (1298). Lugat-i Çağatay ve Türkî-i Osmânî. Mihrân.

Taş, İ. (2015). Kutadgu Bilig’de söz yapımı. Türk Dil Kurumu.

Tezcan, S. (1997). Additional Iranian loan-words in early Turkic languages. Türk Dilleri Araştırmaları, 7, 157-164.

Tietze, A. (2002). Tarihi ve etimolojik Türkiye Türkçesi lugatı (C 1: A-E). Simurg.

Türk Dil Kurumu. (t.y.). Çekirdek. Güncel Türkçe sözlük içinde. 30 Ekim 2023 tarihinde https://sozluk.gov.tr/ adresinden edinilmiştir.

Yudahin, K. K. (1994). Kırgız sözlüğü (A. Taymas, Çev.). Türk Dil Kurumu.

Etik Komite Onayı

Araştırmada etik kurul iznine gerek yoktur.

Çıkar Çatışması

Yazar, çıkar çatışması olmadığını beyan eder.

Finansman

Araştırma için herhangi bir mali destek alınmamıştır.

Kaynaklar

  1. çekirdek Tü [Kar. XI] şekirtük her çeşit kabuklu yemişin ve meyvenin çekirdeği; [Kıp. XIV] şekirdek/çekürdek &lt; TT çakırda-/şakırda-/*şekirde- çıtırdamak, şakırdamak &lt; TT çak/çakır [onomatope] vurma ve kırma sesi çak- (Nişanyan, 2009).
  2. çigin / çıgın formu için bk. Räsänen, 1969, s. 107b.
  3. +t: Pek işlek olmayan bir ektir. Denklik ifade eder. Ör: karşı+t, eş+it...

Şekil ve Tablolar