Art kafa (occipital), ön kafa (frontal), yan kafa (pariental) ve şakak (temporal) olmak üzere dört lobdan oluşan beynin her bölümünün ortak görevleri yerine getirdiği ve beynin keşfedilemeyen birçok işlevinin olduğu bilinmektedir. Bu anlamda yapılan araştırmalar, beyin gelişimiyle birlikte bireylerin en karmaşık bilişsel yetilerden biri olan konuşma yetisi ile ilgili faaliyetleri daha iyi yürütebildiği gerçeğini ortaya koymaktadır (Johnson ve Wellman, 1980, s. 1100).
Konuşma yetisi; bireylerin kavrama, anlama ve anlamlandırma becerilerinin gözlenebildiği en karmaşık olgulardan biridir. Zihinsel faaliyetlerin ve düşünme biçiminin düzgün işleyip işlemediğini ölçmenin yegâne yolu, bireyleri konuşturmaktır. Bu nedenle dil, özellikle küçük yaştaki çocukların beyin fonksiyonlarının gelişimini izlemek için kullanılan önemli bir ölçüt olagelmiştir. Dil edinim sürecinde karşılaşılan konuşma aksaklıkları, beyin fonksiyonunda normal olmayan bir şeyler olduğunu düşündürmektedir. Bu noktada bazı araştırmacılar, zekâ yapısının ve bazı yetilerin nasıl kazanıldığının anlaşılması için çocukların kullandıkları sözcükleri ve bu sözcükleri yerinde kullanıp kullanmadıklarını incelemiştir (Johnson ve Wellman, 1980, s. 1095- 1096).
Dildeki sözcüklerin genel olarak anlam bilimi temelinde ele alınmasından hareketle anlam biliminin esasen dilde kodlanmış anlamlarla ilgilendiği ve anlamın sözcükler, gramatikal yapılar ve edim sözü unsurları gibi dilsel ögeler aracılığıyla aktarıldığı söylenebilir. Anlam, her bireyin dış dünyayı, kendi zihnindeki metaforik yapıyla yorumlama biçimidir. Bu noktada anlam, farklı dillere ve kültürlere sahip her bireyin deneyimlerine göre çeşitlilik arz eder (Sweetser, 1990, s. 50; Wierzbicka, 1994, s. 1-2).
Dilde herhangi bir bağlam içinde bulunmadıkları hâlde tek başlarına bir olgu ya da kavrama gönderme yapabilme ve belli bir anlam taşıyabilme özelliğine sahip en önemli unsurlar, isim ve fiillerdir (Sarı, 2019, s. 131). Bu çalışmada ele alınacak olan fiiller, bazı dil bilimcilere göre insanların söyledikleri ilk sözcüklerdir (Aksan, 2007, s. 98). Fiiller, söz dizimi içinde diğer sözcük türlerini kontrol edebilme gücüne sahiptir. Ayrıca Türk dili özelinde düşünüldüğünde geçmişten günümüze kadar yazılı metinlerde Türkçe sözcüklerin çoğunluğunu, fiillerin teşkil ettiği bilinmektedir. Bu nedenle fiillerin yapılarını ve anlamlarını doğru tayin etmek önemlidir.
Gramer kitaplarında fiillerin iş ve hareket bildirme yönlerine, karşıladıkları hareketlerin de zaman ve mekân içinde somut ve soyut nesnelerle ve kavramlarla ilgili her türlü durumu işaret ettiklerine vurgu yapılmıştır (Karahan, 1999, s. 47-55; Barutcu Özönder, 1999, s. 56-65; Korkmaz, 2009, s. 528-534). Buna göre fiiller, genel olarak yapılarına (basit, türemiş ve birleşik fiiller), içeriklerine (oluş, kılış ve durum bildiren filler), anlamlarına (esas ve yardımcı fiiller), kılınış biçimlerine ve çatılarına göre sınıflandırmaya tabi tutulmuşlardır (Korkmaz, 2009, s. 528-534). Fiillerin içerikleri ile ilgili de bilişsel, duyuşsal, duygusal faaliyetleri bildiren coşmak, delirmek, huylanmak, korkmak gibi fiillerin oluş; düşünmek, öğrenmek, bilmek, anlamak gibi fiillerin kılış ve kılınış; alışmak, beğenmek, bıkmak, bunamak, gücenmek, özlemek, sevinmek, tiksinmek gibi fiillerin ise durum ve tasvir fiilleri içinde değerlendirildiği görülmektedir.
Türk dil biliminde özellikle XXI. yüzyılın başlarından itibaren fiilleri bilişsel/zihinsel olarak kategorilendiren çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Fiillerin semantik sınıflandırılması ile ilgili Türkiye’de çok fazla çalışma yer almamakla birlikte konuyu bu yönüyle inceleyenlerden biri, Sema Barutçu Özönder’dir. 22-23 Ekim 1993 tarihlerinde Ankara’da yapılan Türk Gramerinin Sorunları Toplantısı’nda Barutçu Özönder, düşünme ve idrak fiillerinden bahsetmiştir (1999, s. 57). Yine Hatice Şirin User de fiilleri anlamlarına göre ayırmış, “duygu, zihin” konuları ile ilgili oluş ve kılış fiillerine yer vermiştir (2009, s. 351-357).
Mental Fiiller
Zihinsel süreçlerin ilk aşamasında yer alan algılama eylemi, bir olayın veya bir nesnenin varlığının duyu organlarıyla beyne ulaşması, kavranması, idrak edilmesidir. Algılanan şeylerin zihinde işlenmesinden ve belli bir düzene sokulmasından sonra değerlendirilmesi ve yorumlanması noktasında dil olgusu devreye girmektedir. İdrak edilenlerin zihinde bazı işlemlerden geçerek dışa vurumu, dil vasıtasıyla gerçekleşir ve bu unsurlar, dilde bir kavrama ad olur.
Düşünmek ve hissetmek yetisi her insanda var olduğu için bunlarla ilgili sözcükler de bütün dillerde bulunabilir. Böylece düşünmek ve hissetmek gibi bilişsel ve duyusal/duygusal süreçlerin ifadesi olan fiiller, en temel mental fiiller arasında sayılabilir. İlgili kavram alanındaki fiillerin insan vücuduna da gönderimlerle bilişsel, duyusal ve duygusal olarak birbirleriyle iç içe geçtikleri yönünde görüşler ağırlıktadır (Sweetser, 1990, s. 50).
Dışarıda izlenebilen hareket, durum ve oluş fiillerinin aksine mental fiiller, çoğunlukla gözlemlenemeyen, ancak bazı durumlarda zihinsel ya da duygusal faaliyetlerin beden hareketlerine çeşitli şekillerde yansımaları sonucunda ne düşünüldüğü ya da hissedildiği ile ilgili çıkarımlarda bulunulabilen zihinsel durum fiilleridir. Bu anlamda his dünyasında ve zihinde gerçekleşen, çoğunlukla öznenin kendisi tarafından başlatılan görmek, duymak, tatmak, koklamak, dokunmak; sevmek, nefret etmek, üzülmek, korkmak; bilmek, düşünmek, hatırlamak, unutmak, problem çözmek, karar vermek, planlamak, tahmin etmek, kabul etmek, reddetmek; söylemek, ifade etmek, açıklamak, tartışmak gibi duyu (algı), duygu, idrak ve dilsel açıklama içeren fiillerin bütünü, “mental fiil” konusunun kapsamı içinde değerlendirilebilir. Kaynağı ruh ve zihin olan soyut devinimlerin dilde ifade bulmuş biçimi, mental fiillerdir (Hirik, 2018, s. 133-134).
Mental fiiller ile ilgili bazı çalışmalarda bilginin kurulma aşamalarından bahsedilmiştir. Bu şemaya göre konuşmacı, öncelikle çevresinde gördüğü herhangi bir duruma dikkatle bakar ve onu algılar (algı); ikinci aşamada algıladığı durum ile daha önce algıladığı ve bildiği şey arasında benzerlik kurar ve o şeyi tanır (tanıma). Üçüncü aşamada anımsadığı kavramla ilgili bilgiyi özümser, kavrar ve ondan bahseder (anlama). Dördüncü aşamada kavradığı şeyle ilgili mantıklı muhakemelerde bulunur (anlama). Beşinci aşamada bu farkındalığı ile ilgili tartışmalara girer (ileri idrak) ve son olarak altıncı aşamada çıkarımlarda bulunarak ilgili durumla ilgili davranış ve inançlardan söz eder (değerlendirme) (Booth ve Hall, 1995, s. 532).
Pragmatik nedenlerden ve fiillerin çok anlamlı olabilme ihtimalinden dolayı bu fiillerin bazılarının kavram alanlarının kimi zaman değiştiği de görülmektedir. Bu bakımdan ilgili fiillerin bağlama göre anlamlarının doğru tayin edilmesi önemlidir. Söz gelimi birinin bir davranışının nedenini anlayabildiğini ifade etmek isteyen birey bunu, “Onun neden böyle davrandığını görebiliyorum.” diyerek aslında duyu fiilini, mental fiil anlamında kullanabilmektedir. Türk dili göz önünde bulundurulduğunda deyimleşmiş birçok fiilin sözceler içinde özellikle mecaz anlamları ile mental fiil kapsamında değerlendirilebildiğini görmek mümkündür.
Genel itibarıyla algılama, anlamlandırma, düşünme gibi zihin faaliyetlerini dil bilimsel olarak inceleyen bilişsel dil bilimi (cognitive linguistics) çalışmalarında, konuşmaya başlanılan ilk dönemlerden itibaren çocukların düşünmek, bilmek, hatırlamak gibi zihinsel süreçleri ifade eden fiilleri kullanım sıklığı ile bu fiilleri kullanma amaçlarının ne olduğu üzerinde yoğunlaşılmıştır. Söz gelimi çocuk, bilmek ile görmek ve yapmak fiilini kastederek bu fiilleri birbirlerinin yerine kullanıyor olabilir. Yine yaşı ilerledikçe aralarında küçük anlam farklılıkları olan bilmek ve sanmak fiillerinin anlamlarını tam olarak ayırt edebilir (Booth ve Hall, 1995, s. 532-533). Yapılan çalışmaların birçoğu, çocukların 2-3 yaşlarından itibaren bilişsel süreç ile ilgili fiillerin anlam inceliklerini ayırt ettiklerini, birçok mental fiili yaşlarıyla koşut olarak daha fazla kullanmaya başladıklarını ortaya koymaktadır (Bretherton ve Beeghly, 1982; Shatz vd. 1983; Shatz, 1984; Wellman ve Estes, 1986; Wellman ve Bartsch 1994, Schwanenflugel, 1994a, 1994b).
Türk dilinde mental fiillerle ilgili birkaç çalışma yapılmıştır. Bunlardan makale, kitap bölümü ve bildiri düzeyinde olanlarla birlikte (Yaylagül, 2005; Erdem, 2004; Şahin, 2012; Biray, 2007; Özeren ve Alan, 2018; Sarı, 2019; Yegin, 2019; Aydoğmuş, 2021) doktora tezi ve kitap olarak hazırlanan çalışmalar da bulunmaktadır (Şahin, 2012; Yıldız, 2016; Seçkin, 2019; Çelik, 2021; Bilgin Aksoy, 2021; Hirik, 2018).
İlgili çalışmalarda mental fiiller, farklı şekillerde sınıflandırılmıştır. Bunlardan Croft (1993, s. 55) ve García Miguel ile Albertuz (2005, s. 3) mental fiilleri, “algı”, “biliş” ve “duygu” olarak üç başlıkta incelemiştir. Montgomery (2002, s. 357) mental fiillerin istek, inanç ve niyet ifadelerini tanımladığını belirtmiştir. Türkiye’deki çalışmalarda mental fiilleri Şahin (2012) “idrak”, “duygu” ve “algılama”; Yıldız (2016) “biliş”, “psikolojik durum” ve “algı”; Sarı (2019) “uyarana bağlı mental fiiller”, “uyarandan bağımsız mental fiiller”, “uyaran değişkenli mental fiiller”; Bilgin Aksoy (2021) “algı”, “biliş” ve “duygu” olmak üzere üç; Seçkin (2019) “algı”, “duygu”, “idrak”, “irade” olmak üzere dört başlık altında ele almıştır. Çelik (2021), girdi, işlem ve çıktı basamağı olarak adlandırdığı aşamalarda girdi basamağında “duyu fiillerini”, işlem basamağında “bilişsel fiilleri”, çıktı basamağında “duygu ve açıklama fiilleri”ni değerlendirmiştir. Yaylagül’ün çalışmasında (2005) ise “algılama fiilleri”, “duyu fiilleri”; “idrak fiilleri”, “anı ve uslamlama fiilleri” şeklinde sınıflandırma yapılmış, ayrıca yukarıda sözü edilen gruplara “açıklama fiilleri” de eklenmiştir[1] .
Görüldüğü üzere mental fiillerin kapsamı ve sınıflandırılması ile ilgili birçok görüş ortaya atılmıştır. Bu görüşlerin ortak yanı; duygular, duyular ve idrak ile ilgili fiillerin tümünün mental fiil kapsamında değerlendirilmiş olmasıdır.
Yûnus Emre ve Yûnus Emre Dîvânı’ndaki Mental Fiiller
Yûnus Emre’nin hayatı ve kişiliği ile ilgili bilgilerin hemen hepsi menkıbelere dayanmaktadır. Bu nedenle şairin doğum yeri, doğum tarihi, yaşadığı çevre, şiirleri, vefat tarihi ve mezarı ile ilgili muhtelif birçok fikir yer almaktadır. Yûnus Emre, çeşitli kayıtlara göre H 648 / M 1240-41 yılında doğmuş, H 720 / M 1320-21 yılında vefat etmiştir. Orta Anadolu’da Sarıköy’de ömrü geçmiştir (Tatcı, 2021, s. 49, 59). XIII. yüzyıl Eski Oğuz Türkçesinin en önemli temsilcilerinden biridir (Timurtaş, 2017, s. x; Gölpınarlı, 2003, s. 138). Yûnus’un kullandığı sözcük ve ifadeler, sözcüklere yüklediği farklı anlamlar ve sanatlar, dil bilgisel özellikler onun estetik üslubunun kendine özgü tarafını teşkil etmiştir. Şiirlerinde Türkçe sözcük kullanmaya ağırlık verdiği görülmektedir (Tatcı, 2021, s. 229-230). Farklı ve etkileyici üslubu sayesinde şiirleri dilden dile dolaşmış; Yûnus Emre, kendisinden sonra yetişen birçok şaire örnek olmuştur (Tatcı, 2021, s. 230, 232).
Yûnus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye adlı eseri ve Dîvân’ı bulunmaktadır. Şiirlerinde ağırlıklı olarak hece vezniyle birlikte aruz veznini de kullanmıştır. Gazel, kaside ve dize ortaları kafiyeli musammat nazım şeklini, ilahi ve nutuk nazım türünü tercih etmiştir (Gölpınarlı, 2003, s. 139).
Eldeki çalışmada Tatcı 2021’den taranarak tespit edilmiş mental fiiller, “1. Duyu Fiilleri 2. Duygu Fiilleri 3. Anı ve Biliş Fiilleri 4. Açıklama Fiilleri” şeklinde Yaylagül’ün tasnifine benzer şekilde sınıflandırılmıştır. Çeşitli kip ekleriyle çekimlenmiş mental fiillerin bazıları, geçtiği birer dizeyle tanıklanmış, bazılarının ise nerede yer aldığına, çalışmanın hacmini aşacağı düşüncesiyle dipnotlarla gönderme yapılmıştır. Bu noktada da ilgili fiilin geçtiği en fazla beş bölüme yer verilmiştir.
Duyu Fiilleri
Dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma ile algılama yeteneğine “duyu”, bunların dil ile ifadesi olan eylemlere “duyu fiilleri” denilmektedir. İdrak etme sürecinin başlamasını sağlayan duyular, psikolojik düzeyde basit uyaranlarla birleşen deneyimlere; biyolojik düzeyde duyu organlarına gereksinim duyarlar (Atkinson vd. 2002, s. 153).
Temel ve bileşik (kompleks) olmak üzere iki grupta incelenen duyu türlerinden temel duyular, tek tip fizyolojik sistemin devrede olduğu duyu türlerini ifade eder. Bileşik duyular ise farklı fizyolojik sistemlerin bir arada işlemesiyle açığa çıkan algılama biçimlerini gösterir (Koptagel İlal, 1991, s. 23). Duyular ile ilgili yapılan çalışmaların bazılarında özel, yüzeysel, derin duyular ve iç organ duyuları veya proprioseptif, eksteroseptif, enteroseptif, teleseptif duyular gibi farklı sınıflandırmalara gidilmiştir (Tanalp, 1975, s. 24-25). Bunların yanı sıra görme, duyma ve koklama gibi bazı algılamaların bilinçsizce, istem dışı gerçekleşebilirken dokunma ve tatma gibi algılamaların bilinçli, istemli gerçekleşebileceğini söylemek mümkündür (Sarı, 2019, s. 135).
Duyu fiilleri yabancı kaynaklarda perception verbs, sensory perception verbs ve sensation verbs; Türkçe kaynaklarda duyu fiilleri, algı fiilleri ve algılama filleri terimleri ile karşılanmıştır. Bu çalışmaların birçoğunda duyu fiilleri beş duyu organı temel alınarak incelenmiştir. Yıldız’ın çalışmasında (2016) ise beş duyu organı ile ilgili fiiller göz, kulak, tat, burun, temas fiilleri başlıkları altında ele alınmış ve bu başlıklara ek olarak sarsılmak, sendelemek, sallanmak gibi fiillerin dâhil edildiği “Denge Fiilleri” başlığı da açılmıştır. Bu fiillerin bazılarının ifade ettikleri somut deneyimlerin ve anlamların ötesine geçip soyutlama etkisiyle metaforik anlamlar kazandıkları anlaşılmaktadır. Duyu fillerinin çok anlamlı olma özelliğine işaret eden ilk çalışma, Viberg’e (1983) aittir. Viberg, 50’nin üzerinde dilden elde ettiği örneklerle işitme ve görme eylemlerinin birçok dilde farklı fiil çeşitleriyle ifade edildiği hâlde dokunma, tat ve koku alma durumları için tek bir fiil şeklinin kullanıldığı, dillerde kullanım oranı fazla olan duyu fiillerinin çeşitli anlam olaylarının etkisiyle çok anlamlılık kazandığı üzerinde durmuştur. Sarı’nın (2019) gör- fiili özelinde algı fiillerinde çok anlamlılığa işaret ettiği çalışmasında ise mental fiillerin algı/uyaran temelli bir sınıflandırması yapıldıktan sonra çok anlamlılık konusu üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulmuş, Türkçede gör- fiilinin teknolojik, ekonomik, kültürel vb. etkenlere bağlı olarak çeşitli bağlamlarda kazandığı yeni yan anlamlarına örneklerle vurgu yapılmıştır.
Dîvân’da birçok duyu fiili tespit edilmiştir. Tespit edilen duyu fiilleri şunlardır:
Görme ile İlgili Duyu Fiilleri. Dış dünyaya ait gerçeklikler, göz organı ile algılanıp seçilerek ileride kullanılmak üzere beynin ilgili bölümlerine gönderilir. Görme duyusu ile ilgili en temel fiil, gör-’tir. Bunlar dışında görme duyusuyla ilgili olarak bak-, izle-, gözetle- gibi fiiller ya da göz gezdir-, göz at-, gibi bir kısmı deyimleşmiş yapılar da bulunmaktadır. İlgili fiillerde algılama işini gerçekleştiren bir özne olması gerekir. Ancak belir-, görün- gibi görme duyusuyla ilişkili fiillerde özneye değil, bu fiilleri ortaya çıkaracak uyaran(- lar)a ihtiyaç duyulur.
Dış dünyadaki nesnelerin algılanması için ilk aşamada görme duyusunun devreye girmesi gerekir. Dokunma ve tatma gibi bazı duyuların görme duyusuyla bağlantılı olduğu düşünüldüğünde görme duyusunun duyu türleri içinde en önemli algı türü olduğu söylenebilir. Yapılan bazı çalışmalarda da görmek anlamındaki fiillerin dillerde en sık kullanılan duyu fiilleri olduğu ortaya konulmuştur (Viberg, 1993; Roque vd. 2015; Hirik, 2017; Sarı, 2019).
Gör- fiilinin diğer duyu organlarına kıyasla daha fazla kullanılması, onun başka fiillerin kavram alanlarına göndermelerde bulunmasını sağlamıştır. Böylelikle somut anlamdaki gör-, çeşitli metaforik bağlantıların etkisiyle “anlamak, kavramak, sezmek ve bir şey hakkında yargıya varmak, değerlendirmek, çok değer vermek” (Türk Dil Kurumu, t.y.a) gibi ileri dil aşamasında (metalinguistic) değerlendirilebilecek başka soyut anlamlar kazanmış, bu anlamlardaki kullanımı, Dîvân’da da tanıklanmıştır. Gör- fiilinin özellikle soyut durumlara göndermelerde bulunarak çok anlamlı olma yönüne işaret eden birçok çalışma bulunmaktadır (Sweetser, 1990; Sarı, 1999; Ibarretxe Antuñano, 1999). Bunlardan Sweetser’in çeşitli dilleri karşılaştırdığı çalışmasında (1990), görme anlamı ifade eden fiillerin birçok dilde bilişsel yan anlamlara da işaret ettiği, bunun nedeninin de görme eyleminin dünyayı algılamada esas duyu olmasından ileri geldiği savunulmuştur.
Sarı’nın çalışmasında (1999), gör- fiilinin Güncel Türkçe Sözlük’teki fiziksel görmenin yanı sıra bilişsel idrak ile ilgili 20 farklı anlamının tanımlandığı üzerinde durulmuş, buna ek olarak arama motoru sorguları üzerinden çevrim içi yazışma ortamları, gazeteler vb. taranarak 12 yan anlamı daha tespit edilmiştir.
Gör- fiili, tek başına kullanıldığında istemsiz olarak gerçekleşen eylemi ifade ederken göz sözcüğüne, isimden fiil yapan en işlek eklerden biri olan -le ekinin eklenmesiyle oluşan gözle-, istemli bir eylemi anlatır hâle gelmiştir. Görüş- fiili ise bir işin birden fazla kişi tarafından yapıldığını anlatan -Iş/- Uş fiilden fiil yapım ekiyle oluşmuştur. Ancak bu fiilin “bir araya gelmek, buluşup konuşmak, sohbet etmek” gibi ileri dil aşamasının göstergesi olan anlamından da söz edilebilir (Yaylagül, 2005, s. 27). Aynı şekilde izle- fiili de öznenin bilinçli bir şekilde gerçekleştirdiği eylem türünü ifade etmektedir.
Dîvân’da görme duyusu ile ilgili gör(me)- [2] , görün-[3] , belür-, bak-[4] , bakdur-, nazar kıl-[5] /eyle-, gözi git-, göz ırma-, izle-[6] , gözle-[7] , temâşâ eyle-/kıl-, seyreyle-, seyvân eyle- “seyretmek”, yüz dut-[8] /döndürme-[9] , göze gel-, göster(me)- [10], işaret eyle- gibi görme eylemini doğrudan ifade eden sözlerin yanı sıra çeşitli yardımcı fiillerle kurulan ya da deyimleşme sonucu ortaya çıkan birleşik fiil yapıları da kullanılmıştır. Bunlardan gözi gitme- ve göz ırma- fiilleri, “odaklanılması gereken noktadan uzaklaşılmaması, dikkatin dağılmaması”; yüz dut-, yüz döndürme- fiilleri ise “gösterilen ilgiyi ve alakayı kesmemek” gibi tamamen mecaz anlamları ile kullanıldığından ilgili fiillerin duygu fiilleri içinde değerlendirilmesi de mümkün görünmektedir. Aynı zamanda gör-, bak-, nazar kıl-, temâşâ eyle-, izle-, gözle-, seyreyle- gibi fiillerin somut anlamlarının yanı sıra soyut/mecaz anlamlara da göndermeler yaptığı anlaşılmaktadır.
Ol dost bizi viribidi var dünyâyı bir gör didi / Geldüm gördüm bir ârâyiş seni seven kalmaz ana (ELİF 7/6, s. 268)
Şöyle gâib olmış bular hîç belürmez nişânları (YA 368/5, s. 505)
Bir bakgıl saga sola tagılma degme yola (RA 23/6, s. 278)
Nazar kıl bu gevhere ya bu bir gizlü nûra (RA 33/3, s. 283)
‘Âşıkun ‘işreti sensüz gözi ol yana gitmeye (ELİF 3/9, s. 265)
Dervîş ırma gözün evvelki demden (LAM 156/6, s. 362)
Gence ugrasam diyen izlesün eren izin (NUN 247/6, s. 424)
Yûnus senün ‘aybunı gözlegil ayrugı ko (RA 86/7, s. 317)
Yine seyreyledi gönlüm (RA 98/1, s. 324)
Yûnus eydür iş bu sözi dergâhına dutgıl yüzi (ELİF 9/8, s. 269)
Yüz bin cefâ kılsan bana / Senden yüzüm döndürmezem / Cânum dahı alurısan / Senden yüzüm döndürmezem (MİM 219/1, s. 407)
Sor turdugum yiri bana gelürsen gösterem sana (MİM 175/5, s. 374)
İşitme ile İlgili Duyu Fiilleri. İşitme duyusu, görme duyusundan sonra en fazla kullanılan algılama biçimlerinden biridir. Hatta görme engeli olan bireylerin diğer duyularından en çok işitme duyusunu geliştirdikleri yönünde görüşler de bulunmaktadır. İşitme duyusunun fazla kullanılmasının en önemli göstergelerinden biri, ilgili duyu için kullanılan işit- ve duy- fiillerinin çok anlamlı bir görünüm arz etmesidir. İşit- eyleminin Türkçe Sözlük’te ilk anlamı, “sesleri kulakla algılamak” iken bu eylem yerine kullanılabilen duy- eyleminin ilk anlamının “bilgi almak, öğrenmek, haber almak”, ikinci anlamının “sesleri işitmek” olduğu görülmektedir (Türk Dil Kurumu, t.y.b). Birçok kişi tarafından “sesleri işitmek” anlamının ilk anlamı olduğu düşünülecekken Türkçe Sözlük’te eylemin bu anlamına ikinci sırada yer verilmesi ilginçtir. Ayrıca duy- fiilinin “dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek” gibi yine somut yan anlamının yanı sıra “sezmek, fark etmek, hissetmek” gibi eylemin bilişsel ve duygusal yönlerine de göndermelerde bulunan mecazi anlamlarının olduğu da bilinmektedir.
İşitme, biyolojik olarak ses basıncındaki küçük değişikliklerin iç kulaktaki zarı, ileri geri hareket ettirmesi sonucu oluşur (Atkinson vd. 2002, s. 138). Buradan bakıldığında işit- ve duy- eylemlerinin bireyin bilinci dışında algılanan seslerin kulağa ulaşmasını ifade ederken işitme kavram alanına giren dinle- eyleminin gerçekleştirilebilmesi için bireyin özel bir çaba harcaması gerektiğini de eklemek gerekir.
Dîvân’dan işitme kavram alanı ile ilgili işit-[11], tuy(ma)-[12], dinle-[13], dinlen- örneklerinin yanı sıra “dinlemek” anlamını ifade eden kulak ur- ve kulak tut- birleşik fiilleri de tespit edilmiştir:
İşidün iy ulu kiçi size benüm haberüm var (RA 43/1, s. 290)
Üç günden sonra tuyalar (NUN 277/6, s. 443)
Dinle kuşlar ünini niçe dürlü sâz gelür (RA 23/3, s. 278)
Kulak urgıl benden yana haberüm var diyem sana (NUN 273/9, s. 440)
Okınan Kur’ân’a kulak tutulmaz (YA 387/2, s. 518)
Koku Alma ile İlgili Duyu Fiilleri. Koku alma duyusu ile ilgili en çok kullanılan fiil, kokla-’tır. Kokla- fiilinin somut ilk anlamı, “kokusunu duymak için bir şeyi burnuna yaklaştırmak veya bir yerin havasını içine çekmek”tir (Türk Dil Kurumu, t.y.c). Ancak bu fiilin “çok az kullanmak, çok azıyla yetinmek” gibi soyut anlamda kullanıldığı da bilinmektedir. Bunun yanı sıra bu eylemden türeyen koklat- fiilinin de “yararlandırmak, biraz vermek” gibi yine mecazi anlamlara işaret etmesi, bu duyunun ne kadar fazla kullanıldığınına kanıt oluşturmaktadır. Dîvân’da bu kavram alanı ile ilgili yıyla-/yiyle-[14], kohu duy-/tuy- fiillerine rastlanmıştır:
Hezâr destân olubanı dost bâgını yıylayayın (NUN 283/6, s. 447)
‘Aceb anı nice yiye nefsi dilerse yiyleye (KEF 140/5, s. 352)
Benligüm benden koyayın senün kohunı duyayın (NUN 253/7, s. 428)
Senün kokun tuydı cânum terkin urdum bu cihânun (NUN 268/3, s. 437)
Tatma ile İlgili Duyu Fiilleri. Tatmak, bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak amacıyla dil yardımıyla gerçekleştirilen eylemdir. Tat almak için tükürükle çözülebilen tat uyaranına ihtiyaç duyulur. Tatmak eyleminin tadılan maddeyle olduğu kadar genetik duyarlılık ve deneyimle de ilişkili olduğu bilinmektedir (Atkinson vd. 2002, s. 154).
Türkçe Sözlük’te de tanıklandığı üzere tatmak fiili, somut anlamının yanı sıra “duymak, hissetmek, bir şeyden hoşlanmak, zevk almak” (Türk Dil Kurumu, t.y.ç) gibi mecaz anlamları ile de kullanılabilmekte ve bu yönüyle aslında duygu fiillerinin kapsamına girmektedir. Söz gelimi, okuduğu kitaptan tat aldığını bildiren birinin o kitabı okumaktan memnuniyet duyduğu, yaşamaktan tat almadığını dile getiren birinin de aslında ruhsal durumunun sıkıntılı olduğu çıkarımına varılabilir. Konuşma dilinde ve edebî metinlerde tatmak fiilinin buna benzer mecazi yönünün yansıtıldığı birçok kullanıma şahit olmak mümkündür.
Dîvân’da bu duyu kapsamında değerlendirilebilecek tat-/dad-/dat-[15], dad/ lezzet al- fiilleri yer almaktadır. İçinde bulundukları bağlamlar dikkate alındığında ayruksı nesne tat-, ecel şerbetini dad-, lezzetinden dad al-, lezzet algibi birleşik fiillerin aslında gerçek anlamları ile değil, soyut/mecaz anlamları ile kullanıldığı anlaşılmaktadır. Aşağıdaki dizelerde görüleceği üzere Yûnus Emre, ecel şerbetini dad- fiilini, “ölmek” anlamında kullanmıştır. Ayrıca o, daha önce bilmediği şey(ler)i tattıktan, deneyimledikten sonra bu durumdan çok keyif aldığını ve o ana kadar bildiklerini unuttuğunu söyleyerek tat- fiilinin mecazi anlamlarına göndermelerde bulunmuştur.
Ayruksı nesne tatmışam bildüklerüm unutmışam (MİM 192/2, s. 387)
İş bu ecel şerbetini elbet dadısarsın / Dadışuna şek yokdur şimdi anı datdun tut (TE 18/9, s. 274)
Kim senün lezzetünden cânı dad almazısa (MİM 202/2, s. 396)
Va’llâhi hoş lezzet aldı tatmışam dimâgum anda (HE 310/9, s. 466)
Dokunma ile İlgili Duyu Fiilleri. Dokunma duyusu ile ilgili akla gelebilecek ilk fiil, dokun-tır. Dokun-, nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak amacıyla gerçekleştirilen eylemdir. İlgili ilk anlamı dışında dokun- eyleminin “karıştırmak (evrak); kullanmak, el sürmek; hafifçe değ-” gibi diğer somut anlamları ile birlikte “sağlığını bozmak; içe işlemek, duygulandırmak; ilişkili, ilgili olmak; tedirgin etmek, sataşmak” şeklinde soyut anlamlarının olduğu da görülmektedir. Buradan bakıldığında tene ya da bir şeye temas etmeyi karşılayabilecek sür-, sürtün-, değ-, okşa-, daya-, dayan-, yapış-, öp- gibi birçok eylemin varlığından da söz edilebilir. İlgili eylemlerin de somut anlamları dışında soyut anlamlar taşıdığı durumlar da söz konusudur.
Dîvân’da dokun- eylemi geçmemekle birlikte dokunma kavram alanı içine dâhil edilebilecek sür-[16], sun-, tayan-, yapış- fiilleri bulunmaktadır. Bu fiiller, ilk bakışta somut anlamda kullanılıyormuş gibi düşünülse de fiillerin bağlamlarından daha ziyade soyut anlam taşıdıkları anlaşılmaktadır.
Bir dem varur mescidlere yüzin sürer anda yire (RA 49/10, s. 294)
Sen güli görür iken dikene sunma elün (RA 51/2, s. 295)
Tayanursan ‘asâya tayanasın (NUN 279/8, s. 445)
Turam yapışam bunlara dostdan haber virün diyem (EK METİN 1-5468/5, s. 552)
Duygu Fiilleri
Duygular, yaşam boyunca deneyimlenen birçok olayın ve olgunun insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenimlerdir. Bu izlenimlerin davranışlarla dışavurum şekli ve şiddeti, kişiden kişiye farklılık arz etmektedir. Duyguların aslında kişilerin zihin dünyasını ve davranış biçimini etkileyen faktörlerin başında geldiği düşünüldüğünde olumlu ve olumsuz duyguların kişilerin düşünme ve davranış biçimine de aynı şekilde yansıyacağı söylenebilir.
Sevinç, üzüntü, öfke, korku gibi duygular, aslında birtakım bilişsel faaliyetlersonunda ortaya çıkan, zihinsel faaliyetleri ve davranış biçimlerini etkileyen, çoğunlukla onlarla uyumlu bir etkileşim içinde olan ve insanlar üzerinde bıraktıkları etkileri yansıtan duygusal tepkilerdir (Güvenç, 2002, s. 432-433). Bir olayın ya da durumun idrak edilmesinden sonra bireylerin bu olay ya da duruma verdiği sevme, sevmeme, sevinme, üzülme, heyecanlanma, öfkelenme, korkma gibi olumlu ve olumsuz tepkileri, takındıkları tavırları veya iç dünyalarında oluşan duyguları ifade eden fiillere “duygu fiilleri” denir. Bu fiillerin büyük bir çoğunluğu gövde hâlindeyken olumlu ya da olumsuz anlam taşırken -mA olumsuzluk ekiyle anlamın olumluyken olumsuza ya da olumsuzken olumluya evrildiği de görülmektedir: beğenmemek, sevmemek, hoşlanmamak.
Çocukların duygusal gelişiminin bir aylıktan itibaren olumlu ve olumsuz yönde ayırt edilebildiği, duyguların hoşnutluk ve hoşnutsuzluk olarak açığa çıktığı bilinmektedir. Bu durumların daha sonraki dönemlerde gülmek ve ağlamak eylemleri ile dışa vurulduğu; sevinç, mutluluk; öfke, tiksinme, korku gibi duyguların kendini ayırt edilebilir derecede gösterdiği ve fiziksel olgunlaşmayla birlikte duygusal durumun da geliştiği söylenebilir (Koptagel İlal, 1991, s. 100). Konuyla ilgili yapılan araştırmaların birçoğu heyecan, duygu/ his ve tutku olmak üzere üç çeşit duygu türünün varlığından bahsetmekle birlikte duyguların da öğrenme yoluyla oluşabildiğini, anlama ve hissetmenin birbirleriyle iç içe olduğunu ortaya koymuştur (Koptagel İlal, 1991, s. 115).
Duygu fiilleri (İng. emotion verbs, sensual verbs, psych verbs, psychological verbs) için duygu fiilleri, duygu eylemleri, duygu durumu eylemleri, ruh durumu eylemleri, ruhsal eylemler, psikolojik durum eylemleri, psikolojik durum fiilleri gibi terimler kullanılmıştır.
Dîvân’da duyguları ifade eden fiiller; anlık tepki fiilleri, olumlu ve olumsuz duygu fiilleri şeklinde üç bölümde incelenmiştir:
Anlık Tepki Fiilleri. Dış dünyada ani, birdenbire gerçekleşen bazı olaylar, bireylerce tehlikeli olarak algılandığında ilk olarak ürkme, şaşırma ve korkma eylemleri ile tepki verilir. “Ürkmek” ve “şaşırmak” anlamında kullanılan kork- eylemi, bir anda gerçekleşen tepkileri ifade edebildiği gibi bazı nesneler, durumlar ve olaylar karşısında her zaman kaygı hissetmek karşılığında da kullanılabilir. Böyle bir sürerliliğin olması durumunda fiilin olumsuz anlam taşıdığı söylenebilir.
Dîvân’da, bir durum karşısında şaşırmayı ifade eden ‘aceble-[17], hayrân ol-/ eyle-[18], vâlih ü hayrân kal-, şaşa gel-, tana kal-[19] “şaşakalmak” fiileri ile heyecanlanmayı ifade eden cûşa gel-, cûş kıl-/eyle-[20], talbın- “çırpınmak, heyecanlanmak” fiilleri tespit edilmiştir:
Bir dem gelür güm-râh olur miskîn Yûnus hayrân olur (RA 49/13, s. 295)
Ol hakîkat gördüm diyen kendözinden şaşa gelür (RA 73/4, s. 310)
Bir şîvede yüz bin gönül uş hemîşe cûşa gelür (RA 73/5, s. 310)
Delü bigi talbınma iy bî-çâre batdun tut (TE 18/7, s. 274)
Olumlu Duygu Fiilleri. Dîvân’da, çeşitli durumların ve olayların rahatlama hissi uyandırdığı anlaşılan “sevmek, sevilmek, âşık olmak” anlamlarında sev-[21], sevil-[22], ‘âşık ol-[23], ‘ışka düş-[24], ‘ışk etegin tut-[25], teveccüh kıl- “alaka göstermek”, gönül vir-[26]/düş-[27]/siz-/yumşan-[28], yüz tut-[29] “kendini vermek”, kayık-[30] “meyletmek, sevmek”, baglan-[31], hoşa gel-[32], kıymet tuy- gibi pek çok olumlu duygu fiili tespit edilmiştir:
İy dost seni severem cân içre yirün vardur (RA 51/1, s. 295)
Yûnus eydür ‘âşık oldum ma’şûkun derdinden öldüm / Teveccüh ma’şûka kıldum anunıla gönlin egler (RA 75/5, s. 311)
Günâhum çok gönlüm sizer ben dosta çok yalvarayın (NUN 266/3, s. 436)
Bir dem gönüle kayıkdum ol gizlü varaka bakdum (ŞIN 121/4, s. 338)
Aşkın yakıcılığının, acı verdiğinin ifadesi olan yan-[33], ‘ışka/‘ışk odına yan- , gönlü/içi yan-[34], göyne-[35], uşan- “parçalanmak”, düken-, yürege dokun- fiilleri de aşkın sebep olduğu bu duyguların kutsal sayılmasından ötürü olumlu duygu fiilleri başlığı altında incelenmiştir:
Kogıl beni hoş yanayın kül oluban uşanayın (MİM 186/5, s. 383)
Götür yüzünden perdeyi dîdâruna göyüneyin (NUN 268/7, s. 437)
Ma‘şûk yüzin gören kişi gerek yana vü dükene (HE 294/4, s. 454)
‘Işkun okı demreni dokınur yüregüme (LAM 165/7, s. 368)
Karşılaşılan kişileri üzmemek, onların gönlünü okşamak, onlara iyi niyetler beslemek, yardım etmek ve tevazu sahibi olmak gerektiğini salık veren hoş eyle-/it-/tut-[36], hoşgör-, gönül al-[37]/güt-, avut-, yarlıgan-, bagışla-[38], incitmeme-[39], barış-, kîn tutma-, yavuzluk eyleme-, kürelik itme-[40], hor bakma-[41], alçak görme-, gönül yıkma-/sıma-[42], ‘ayıblama-, kibir kılma-, magrûr[43]/tekebbür olma-, nükte itme-/kılma-[44], ‘inâyet ol-[45] “yardımı olmak”, vefâ kıl-[46], çâre/dermân kıl-/ol-, kurbân ol-[47], fidî kıl-[48], esenle-[49] fiillerinin geçtiği dizeler oldukça fazladır:
‘Işk odı cûş eyledi cânumı hoş eyledi (YA 371/8, s. 507)
Seyr ü seferi hoş gör ‘ummân bulasın birgün (NUN 229/3, s. 413)
Bülbül olubanı gidem iy nice gönüller güdem (MİM 213/4, s. 404)
Dervîş Yûnus sen dahı incitme dervîşleri (RA 96/6, s. 323)
Sakıngıl yârün gönlin sırçadur sımayasın (LAM 158/4, s. 363)
Miskîn Yûnus erenlere tekebbür olma toprak ol (ELİF 10/5, s. 269)
Ol kıldı Hakk’a vefâ andandur ihsân bana (ELİF 12/7, s. 271)
İşde bir yâr bulasın cânun fidî kılasın (LAM 164/5, s. 367)
Esenledüm dünyâm seni (YA 413/1, s. 534)
Bu dünyada gönül gözüyle bakmanın, nefsin isteklerine boyun eğmemenin, her zaman her olana şükretmenin ve elindekini herkesle paylaşmanın en doğru olduğunu telkin etmek gayesiyle gönül gözü aç-, geçürme-, nefsün dilegini kov-[50], şükr it-/eyle-[51], kanâ’at it-, kanâ’ate gel-[52], usanma-[53], avın-[54], esirgeme-[55] fiilleri kullanılmıştır:
Açdum ben de gönlüm gözin sultânumı gördüm mutlak (KÂF 128/1, s. 342)
Bu yolun ‘ârifleri geçürmezler meta‘ı (KEF 143/3, s. 353)
Nefsinün dilegin kovar nefs evine düşdi gönül (LAM 152/9, s. 359)
Ölicegez şükr ideler sinden yana iledeler (LAM 152/13, s. 360)
Bu dünyâdan usanmaz gaflet ögin almışdur (RA 76/2, s. 311)
Yûnus imdi avınur dostı görüp sevinür (YA 362/8, s. 501)
Sıkıntılı bir durumdan feraha ermenin, duygusal dinginliğin ifadesi olan âzât ol-, selâmet ol-, kurtul-[56] fiillerinin yanı sıra sevinçli ve mutlu olmayı yansıtan gül-[57], güldür-, handân eyle-, sevin-[58], kasd it-[59] “heveslenmek”, gönen- “sevinmek”, şâdî ol-[60], ferâh kıl-, safâ eyle-, dinlen- “sakinleşmek”, alış-, yas/pâs eyleme-, gönül egle-[61], kayurma-[62] “üzülmemek”, emek/gam yime-[63], emek çekme-[64] fiilleri tercih edilmiştir:
Korkum anı bulıncaydı şimdi korkudan kurtuldum (MİM 176/1, s. 374)
Ko gülen gülsün hak bizüm olsun (RA 79/2, s. 313)
Gönüle sen de gir kim gönenesin (NUN 279/14, s. 445)
Bir dem gelür şâdî olur bir dem gelür giryân olur (RA 49/1, s. 294)
Öldügümi kayurmazam itdügümi bulam diyü (VÂV 285/1, s. 448)
Boz yapalak devlingece emek yime irte-gice (LAM 157/5, s. 362)
Utanma duygusu Dîvân’da bir meziyet olarak algılandığı için bu anlamı ifade eden utan-[65] ve hicâb ol- fiilleri, olumlu duygu fiilleri kapsamında değerlendirilmiştir:
Bunda yalan söyleyen yarın utanasıdur (RA 29/3, s. 281)
Sen hicâb oldun sana ne bakarsın dört yana (KEF 135/4, s. 348)
“Sürekli bir şeyden ürküntü duymak” anlamında kullanılan kork- fiilinin olumsuzu olan korkmama-[66] fiili, bu bölüme dâhil edilmiştir:
Hîç ayrukdan ben korkmazam ya bir zerre kayurmazam (MİM 176/2, s. 374)
Olumsuz Duygu Fiilleri. Dîvân’da Yûnus Emre’de olumsuz his uyandırdığı anlaşılan pek çok fiil yer almaktadır. Yûnus Emre, karşılaştığı olumsuz durumlar karşısında genellikle çok sıkıntı çekmiş, üzülmüş ve bunun ileri aşamasında da ağlama isteği duymuştur. Bu duyguların yansıtıcısı olarak gülme-[67], hâr/zâr ol-/eyle-, âh u zâr kıl-, âh it-, bîzâr ol-, mahzûn/ahzân/giryân ol-[68], derde düş-, cefâ tart- “cefa görmek”, cefâ gör-/dut-, mahvol-, harâb ol-, mihnet bul-, gam/kaygu yi-, yük çek-[69], yirin- “üzülmek”, teşvîş it- “gönül bulanıklığı yaşamak”, firâk çek- “ayrılık (acısı) çekmek”, usan-[70], agla-[71], aglaş-, göz/çeşm yaşı ak-/dök-, kanlu yaş akıt-, gözü kanlı yaşıla tol-[72] gibi fiiller kullanılmıştır:
Tuzaga düşen gülmez ‘âşıklar râhat olmaz (MİM 196/5, s. 390)
Kim dostıla bilişe lâ-cerem derde düşe (KEF 135/8, s. 348)
Tartduk bu ‘ışk cefâsın tâ irince ma’şûka (RA 64/2, s. 303)
Ne yokluga yirinürem (YA 381/2, s. 514)
Çagrışalar ata ana kardaş kardaşdan usana (KEF 138/5, s. 351)
Dervîş olan bil baglaya tolaplayın çok aglaya (RA 97/2, s. 324)
Bir kimseye ya da duruma yakınlık duymamayı ifade eden sev(e)me-, tapma-[73]; “bir kimseyle ya da durumla ilgili olumsuz yargı taşımak, onlara zarar vermek veya onlardan zarar görmek” anlamında ziyân it-, zevâl ir-, ‘arbede kıl- “kavga etmek”, şerler düz-, cefâ kıl-, zulm eyle-[74], yavu kıl-[75], günâh kıl- , aman virmez ol- “rahat vermemek”, onama-, çâre kılma[76], hased/hıyânet it-; birine rahatsız edici sözlü müdahalede bulunmak, iftira atmak, birini kötü yönde eleştirmek ve aşağılamak maksadıyla sataş-[77], kız-, kakı-[78], sög-, buş-[79], bühtân eyle- “iftira atmak”, yir-, dak tut- “kusur bulmak”, yüze ‘ayb ur-, ta’n it- “kınamak”[80], gönül yık-[81], cânlar yak-, sın-; “birinin yararı uğruna malından ya da canından ödün vermemek” anlamında kıyma-; “olumsuz bir duruma katlanmak zorunda kalmak” karşılığında ‘âciz kal-, boyun eg-, mât ol-, cezâ çek-[82] fiilleri kullanılmıştır:
Degmeler dostı sevemez dostun sevgüsi cândadur (RA 65/2, s. 304)
‘Aklunı başdan alıcı bir dem aman virmez ola (ELİF 6/3, s. 267)
Bî-çâre za‘îf Yûnus neye hased idersün (NUN 229/5, s. 413)
Şart ol kişiyedür ider hıyânet (TE 20/4, s. 276)
Usan olma bu sözümden gör müfsidi nice kızar (RA 83/3, s. 315)
Kakır söger buşar bana eydür ki iy Hakk’ı görmez (ZA 104/7, s. 328)
Serd söz ile gönül yıkdum od oldum cânları yakdum (MİM 224/3, s. 410)
‘Işkdan ne var eger sındumısa (NUN 244/3, s. 423)
‘Ârif cân virür tuymaz yalancı mâla kıymaz (RA 57/6, s. 299)
Bunlar dışında doyuma erememeyi, yoksunluk duymayı, bir kimseden ya da durumdan ötürü isyankâr ya da ürker olmayı, Allah’a, bir kimseye ya da duruma uygun olamamayı ve mahcubiyet taşımamayı ifade eden eyleme- “avutmamak, oyalamamak”, rahât olma-, karârı gelme-[83]; hasretlen-, murâda ir(e)me-, mahrûm kal-[84]; âsî ol-, kork-[85], endîşe gel-[86]; lâyık olma-, utanma- fiilleri kullanılmıştır:
Anı ol eylemez illâ gül eyler (RA 95/1, s. 322)
Nice bir eskiye hasretlenesin (NUN 279/2, s. 444)
Bir dem gelür ‘âsî olur Hak zihnini yavı kılur (RA 49/8, s. 294)
Düşmândan ne korkarsın çün togrı yârün vardur (RA 51/2, s. 295)
Hücrede vü bucakda Hakk’a lâyık olmadum (ZA 106/3, s. 329)
Yaradan Hâlik’un hâzır niçün ondan utanmazsın (NUN 235/5, s. 417)
Anı ve Biliş Fiilleri
Bu grup altında yaşam boyunca dış dünyayı algılama ile birlikte beyne girip yerleşen, ileride gerekli görüldüğü takdirde çağrılmayı bekleyen, akıl yürütme ile bir sonuca varılan, dışarıdan gözlemlenemeyen, kişinin durgun tavrı göz önünde bulundurularak düşündüğü ve ne düşündüğü yönünde bir çıkarımda bulunulabilen, zihinde tasarlanan ve gerçekleşen faaliyetlerin tümünü ifade eden, bellekle ilişkili olan fiiller incelenmektedir.
Biliş fiilleri (verbs of cognition, cognitional verbs, cognitive verbs, mental state verb) için bilişsel eylemler, biliş eylemleri, bilişsel fiiller, zihin fiilleri, zihin eylemleri, zihinsel eylemler, idrak fiilleri, mental fiiller, anı ve uslamlama fiilleri gibi terimler kullanılmıştır.
Dîvân’da “idrak etmek, düşünmek” anlamında anla-[87], anlan-, ma’lûm ol-, ma’niye/‘akıl/sırra[88]/‘aklıla fehm ir-, ‘aklı diril-, ögin dir-, fehm eyle-/it-[89], uyan-, tefekkür kıl-[90], fikr eyle-/it-[91], sagıncıla- “düşünmek”, sagınç san-[92]; “önem vermek, dikkate almak” anlamında gözet(me)-[93]; “bir şeyden ders alıp çıkarımda bulunmak” anlamında ‘ibret al-; “birinin nasihatini dinlemek, idrak etmek” anlamında ögüt al-[949, pend tut-[95] fiillerinin yanı sıra duyu fiilleri içinde değerlendirilebilecek gör-[96], göz aç-[97], gözet-[98], dinle-, tuy-[99], kulagına gir-[100], işit- gibi çok anlamlılık kazanan fiiller de tercih edilmiştir:
Dinle sözüm ma’nîsin anlayayum dirisen (RA 23/5, s. 278)
Yûnus dahı uyanmadın kendü ölümin sanmadın (ŞIN 121/9, s. 338)
Cân şümâr iderisen küllî sagıncılasın (NUN 281/2, s. 446)
‘Âlem çırâkdur sadır gönlüm bunı gözedür (ZA 117/5, s. 335)
Getür görelüm burhânun belki haber takrîr nedür (RA 56/7, s. 298)
Hiç yogıken oldun diri aç gözüni yolca yüri (RA 56/8, s. 298)
Evvel duta şerî’âti gözede farzı sünneti (EK METİN 1-15/2, s. 562)
Yûnus sözin anlarsan söz ma’nîsin dinlersen (ZA 103/6, s. 327)
‘İbret durur anlayana bu ‘ibreti ‘ârif tuyar (RA 28/5, s. 281)
Ben yüz bin kez söylerisem sözüm kulagına girmez (RZA 104/8, s. 328)
Bu halk ögüt işitmez ne sarp zamân olısar (RA 60/2, s. 301)
Bir şeyi anlamak ve öğrenmiş olmak bil-[101]; tanımak ve tanışmak biliş-, biliş eyle-[102], tanşuk it-; bir şeyi başka bir şeyden ayırt etmek sez-, tan(ma)-, şeşür- “ayırt etmek”, seç-[103]; aranılanla karşılaşmak bul-[104], tap-, nişân al-, keşf ol-[105] fiilleri ile karşılanmıştır:
Yâ bu gönül birligi bil kudret budagıdur (RA 33/7, s. 284)
Kim dostıla bilişe lâ-cerem derde düşe (KEF 135/8, s. 348)
İhlâs gelüp cümlesin yur Yûnus yolı yavlak sezer (RA 83/7, s. 315)
Varur ‘ışka düşer hîç bana tanmaz (ZA 113/2, s. 333)
Gök perdelerin açalar eyü yavuzdan seçeler (KEF 138/3, s. 350)
Yûnus tap uzat bu sözi (MİM 184/19, s. 382)
Yine matematiksel işlem yapmayı, tasarlamayı, akılda tutmayı anlatan şümâr/hisâb it-[106], hisâb ol-, ezberle-; “bellemek, bilgi edinmek, beceri kazanmak ve bilgi vermek, beceri kazandırmak” anlamında ögren-[107], ögret-[108]; “öğrenim görmek, ders almak” anlamında okı-[109], tahsîl kıl-[110], sebak al- fiilleri tercih edilmiştir:
Ezberledüm sebakumı bu ‘ışkı hânendeyidüm (MİM 169/7, s. 370)
Kogıl bu yoklık bâbını ögren dostluk edebini (RA 83/5, s. 315)
Ögret imdi dil ne disün şart oldur seni söylesün (MİM 183/5, s. 380)
Ben bu ‘ışk kitâbını okıdum tahsîl kıldum (MİM 171/2, s. 371)
Bir şeyi doğru olarak benimsemenin, birini doğru sözlü olarak bilmenin, güvenilecek, bağlanılacak en yüksek varlığa iman etmenin, bir dinin buyruklarını yerine getirmenin ve Allah’a yalvarıp ondan bir şey istemenin ifadesi olarak inan-[111], mutî’ ol-, dölen-, îmân eyle-, tap-, tapun-, tapu kıl-[112], dîn tut-[113]/idin-[114], ‘ibâdet/du’â/münâcât kıl-, yalvar-[115]; “kendini bir şeye vermek, adamak, boyun eğmek” anlamında tut-[116], teslîm ol-/eyle-[117], boynı urul-, ben ligi vir-; “tehlikelerden uzak durmak düşüncesiyle bir şeyin veya varlığın korumasına ihtiyaç duymak, bir kişiye itimat etmek” karşılığında sıgın-, güven-, tayan-, emîn ol-, boyın burul-[118], benligi vir- fiilleri kullanılmıştır:
Dünyâyı inanursın rızka benümdür dirsin (ZA 103/2, s. 327)
Küfr ile tutdun dînüni vir yagmâya gümânunı (RA 56/7, s. 298)
‘Âşık kişi miskîn olur yol içinde teslîm olur (ELİF 1/8, s. 263)
Anımsa(ma)mak, bir şeyi akılda tut(ma)mak yâd ol(ma)-/it-, yâd-[119], unıt-[120], unıtdur-, unıdul-, nisyân ol-[121]; zihin bulanıklığı yaşamak ve sarhoş olmak ‘akıl git-[122], ‘akıl başa gelme-, delü/dîvâne[123]/serhoş/tiryâk/esrük/ mestân/bî-hod u ser-gerdân ol-[124], esri-[125], esrit-, miskînlige geç-, ayık olıma-, ayılama-, kendözüne gelime-; doğru yoldan çıkmak az-[126], sap-, güm-râh ol- [127]; yanlış bir yargıya varmak, bir hileye kanmak ve hayal kırıklığına uğramak alda-[128], aldan-, yanıl-[129], düş-, sâluslan-, kal-, gâfil/usan ol-, nefse uy-[130] fiilleri ile karşılık bulmuştur:
Ayırma beni senden bulışdum yâd olmazın (NUN 256/5, s. 430)
Unıt unıt kamusın söylegil sözün hâsın (KEF 135/15, s. 348)
Delü oldum adum Yûnus ‘ışk oldı bana kulavuz (MİM 177/9, s. 375)
Ben oruç namâz içün süçi içdüm esridüm (ZA 106/8, s. 329)
Severem ‘ışk esrügin ben ayık olımazam (MİM 188/6, s. 385)
Şöyle ki hayrân olmışam kendözüme gelimezem (MİM 189/2, s. 385)
Begler azdı yolından bilmez yoksul hâlinden (RA 76/4, s. 311)
Bu şimdiki devrede Yûnus’a aldar idüm (MİM 223/5, s. 410)
Yanıldum bugday yidüm Uçmak’dan sürlüp geldüm (MİM 191/6, s. 386)
“Addetmek, farz etmek, herhangi bir şey gözüyle bakmak” anlamında say- [131] fiili kullanılmıştır. Bunun yanı sıra temel anlamı itibarıyla duyu fiili olan, ancak bağlamdan “saymak” anlamında kullandığı anlaşılan bak- fiili de tercih edilmiştir.
Az bakmagıl sen çoga çün dost içünden doga / Varlıgun saygıl yoga bunca ne haber gerek (KEF 135/14, s. 348)
Bir şeyin olabileceğine inanmak, zannetmek san-[132], bir kimseyi, bir şeyi veya durumu istemez olmak, bırakmak geç-[133], ko-[134], terk it-, terkin ur-, fârig ol-[135]; yapılan bir işin yanlış olduğunu idrak ederek üzüntü duymak peşîmân ol-, peşîmâna gel-[136]; bir kişiden veya şeyden kuşkulanmak ya da kuşkulanmamak gümân ol-/eyle-/dut-, gümânı yak-, şek getür-, şeki gider-, kayurma-[137]; bir şeyin önünü arkasını düşünerek önlem almak veya bir şeyden uzak durmak tedbîr eyle-/it-, sakın-[138]; rıza göstermek veya göstermemek kabûl it(me)-/ kıl-[139], râzî ol-; inkâr eyle-, merdûd it-[140]; bir sorunu sonuca bağlamak karâr kıl-/it-/tut-[141]; sözünü geçirmek veya düşünme ya da yargılama sonucunda bir kanıya varmak hükm eyle-/it-, söz geçür-[142]; bir şeye tahammül etmek ya da etmemek sabr eyle-/çek-/göster-, katlan-, tayan-, küyme-, döyme-[143] fiilleri ile karşılanmıştır:
Söz aslını anlamayan sanur bu söz benden gelür (RA 42/1, s. 289)
Yûnus bu sözleri kogıl kendözünden elün yugıl (RA 28/9, s. 281)
Dervîşlere irişen işine pişmân olur (RA 58/6, s. 300)
Ser-mest ü hayrân kamusı ben niçe tedbîr eyleyem (MİM 206/5, s. 399)
Senün sevgünden özgeyi gönlüm hiç kabûl itmeye (ELİF 3/11, s. 265)
Secdeyi işidicek döndi inkâr eyledi (YA 356/19, s. 497)
Ne mesel baglasam olur ne hod gönül karâr kılur (MİM 183/2, s. 379)
Sabr eyleyelüm kahra (RA 71/9, s. 308)
Bir şeyle ilgili beklenti içinde olmak ya da olmamak um-, ümîd dut-/tut-[144], dile-, dilekler eyle-, iste(me)-, arzû kıl-, arzûla-[145], kal-[146], taleb eyle-, niyyet it-/eyle-, meyl-i fenâ kıl-[147], tama’ eyle-[148] fiilleri ile karşılanmıştır:
Biz umaruz mürvetünden cümle iş senün katundan (RA 89/6, s. 319)
Asil-zâdeler nişânın eger bilmek dilerisen (ELİF 5/3, s. 266)
Mutlak Hakk’ı seven kişi mâla câna kalmadılar (RA 40/3, s. 288)
Hiç tama‘ eylemegil ‘aklun sana yarısa (HE 300/1, s. 459)
Bu fiiller dışında istek anlamının -AsI gel- kalıbıyla kurulduğu örnekler de mevcuttur:
Bu vücûdum şehrine bir dem giresüm gelür / İçindeki sultânun yüzin göresüm gelür (RA 46/1, s. 291)
Bî-derdleri sohbetden her dem süresüm gelür (RA 46/5, s. 292)
“Bir gereksinimini yeteri kadar karşılamak, tatmin olmak ya da olmamak” karşılığında toy-, kan(ma)-, kanış-, dölen-; “bir şeyi öğrenmek veya yapmak için çaba sarf etmek, emek vermek ve bir durumla ilgili titiz ve dikkatli olmak” anlamında çalış-, ta’lîm kıl-, düriş-, cehd it-, mücâhede çek-, sa’y it-, ‘azm-i râh it-[149], kılı kırk yar-, irde-; “iddialaşmak, bahse girişmek” karşılığında arış-; “girişilen bir şeyde üstün olmak veya olmamak” anlamında başar-, zafer eyle-, mât eyle-, ut-/üt-, başar(a)ma-, yen(e)me-[150], elden gelme-; “kendinde olmayan bir özelliği varmış gibi göstermek, gösteriş yapmak” karşılığında sat(ma)-, çat-[151] fiilleri tercih edilmiştir:
Ümmetiyçün çalışdı oldur Resûl-ı Mutlak (KÂF 134/13, s. 347)
Bir kılı kırk yardılar birin yol gösterdiler (MİM 181/6, s. 378)
Dost diyü geçdi bu ‘ömrüm başarmadum dost kullıgın (MİM 174/4, s. 373)
Yâ bu ‘âlem mâlını oynayuban utdun tut (TE 18/1, s. 274)
Ger elünden gelmezse söyleme fâsid haber (RA 26/1, s. 279)
‘Ârifler ortasında sofîlik satmayalar (RA 57/1, s. 299)
Bunlar dışında uyu-[152] ya da uyuma- eylemlerinin de zihinsel bir faaliyet olduğu düşünüldüğünde ilgili eylemler de bu grupta değerlendirilebilir:
Dün gün uyumaz oldum ‘acâyib hâlüm vardur (RA 51/1, s. 295)
Açıklama Fiilleri
Biliş fiilleri dışarıdan gözlemlenemeyen, beyinde gerçekleşen bir dizi eylemi gösterirken açıklama fiilleri, gerçekleşen bu eylemlerin sözle veya davranışla dışa vurumudur. Bu anlamda Dîvân’da duygu ve düşüncelerin sözle ifade edilmesinin anma-, anıl-[153], di-[154], eyt-[155], söyle-, söyleş-, söylet-[156], söz it-, söz düşür-, söz uzat-, dile gel-, dil dön-, lisân depret-, kelime kıl-, söz çat- “söz düzenlemek, söylemek”, dem urma-[157], anlat-[158], bildür-[159],‘arz eyle(me)-[160], sır çak-[161] “sır söylemek”, sır aç-, râz aç-[162], delâlet eyle- “doğru yolu anlatmak”, fâş eyleme- “açıklamak”, ikrâr it-[163] “doğru olduğunu dile getirmek”, şerh it-/eyle-[164], düş yor-[165], ta’bîr eyle-, da’vî kıl-[166]/it-, müşâhade it- “şahidlik etmek”, söz vir-, va’deyle-, va’de kıl-, and iç-, ‘ahd güt-[167], şikâyet eyleme-, yalan söyle-, hisâb vir-[168], haber vir-/eyle-169/ di-/söyle-/getür-[170], okı- “çağırmak”, çagur-[171], çagrış-, ün it-, hitâb kıl-, kıgur-[172] “çağırmak, davet etmek”, da’vet it-, ısmarla- “çağırmak”, banla- “ezan okumak, çağırmak”, ezân oku-, sala viril-, tekbîr getür-, salâvât vir-[173], salâvât getür-, zikr ü tesbîh kıl-[174], tesbîh oku-, zikr it-[175], tevbe kıl-, istiğfâr eyle-[176], muştula-[177] “müjde vermek”, beşâret ay-/eyle-[178] “müjde vermek”, su’âl ol(ma)-/it-[179], sor(ma)-, cevâb vir-, danış-[180], ögüt vir-[181], ögütle-, uyar-, nasîhat eyle-, yol göster-[182], buyur-[183], emir eyle-/vir-[184], vasyet kıl-, fısılda-, nâlân ol-, figân eyle-, feryâd it-, feryâd çık-[185] gibi çeşitli eylemlerle yansıtıldığı dizeler yer almaktadır:
‘Işk da’vîsin kılan kişi hîç anmaya hırs u hevâ (ELİF 2/1, s. 264)
‘Işk odına yan dirisen gönüllere gir dirisen (ELİF 10/3, s. 269)
Yûnus eydür iş bu sözi dergâhına dutgıl yüzi (ELİF 9/8, s. 269)
Hem söyleyem bülbül olam turagum gülistân ola (ELİF 4/2, s. 265)
İ dostlar işidün sözüm dün itmişem bu gündüzüm (NUN 230/6, s. 414)
Sözün usıla düşürgil dimegil çagada bir söz (ZA 102/3, s. 327)
Yûnus gel anlat hâlüni bildür nedür ahvâlüni (VÂV 288/6, s. 450)
Yûnus Emre’m bu yolda eksükligin bildürür (ELİF 12/10, s. 271)
Gel ikrâr it erenlere / Sileler gönlün pâsını (HE 314/1, s. 468)
Degme ‘ârif bu düşi yoramaz işi degül (LAM 164/4, s. 367)
‘Âlimler da’vî kılur velî degme göz görmez (ZA 110/1, s. 331)
Kolmaşa virdük sözini söz ile dögdük yüzini (RA 80/3, s. 313)
Yûnus şikâyet eyleme yârdan cefâ gördüm diyü (RA 78/7, s. 312)
İtdüklerümün hisâbın vireyim andan varayım (MİM 210/6, s. 402)
Yûnus imdi sever isen andan haber virgil bize (KEF 139/7, s. 351)
Beni okıdı sultânum uş gönüldi gider cânum (NUN 268/2, s. 437)
Bu ‘ışk meydânı içinde çagurdum bir âvâz itdüm (NUN 230/3, s. 414)
İş bu cihân mülkinden ansuzın ün iderler (TE 18/6, s. 274)
Cebrâîl eydür hâcem Mi’râc’a kıgurdı Hakk (KÂF 134/1, s. 346)
Banladı ol mü’ezzin turdı kâmet eyledi (YA 364/1, s. 502)
Oglanlar ögüt almaz yigitler tevbe kılmaz (RA 76/3, s. 311)
Muştulanuz ‘âşıklara bu ‘ışk ulu devlet olur (RA 45/1, s. 291)
Dîn ü millet sorarısan[186] ‘âşıklara dîn ne hâcet (TE 17/1, s. 273)
Ben bunlara cevâbını vireyim andan varayım (MİM 210/5, s. 402)
Ölüm endîşesi ne hoş ululara danışıcak (KÂF 127/1, s. 342)
Kime kim ögüt virdüm ol Hakk’a irdi gördüm (RA 41/7, s. 289)
Riyâ çökük yirde durur key sakın oda buyurur (RA 83/7, s. 315)
Gözsüze fısıldadum sagır sözüm işitmiş (YA 407/9, s. 531)
Niçe feryâd idem bu ‘ışk elinden (NUN 262/5, s. 433)
Bunlar dışında muhatabın meziyetlerini çeşitli sözlerle övmek üzere kullanılan ög-[187], soyla-, fahr/medh it-[188] gibi fiiller ile muhatabı yermek, ona kötü dilekler içeren, sert ve küçük düşürücü sözler söylemek, bu sözlerle ona gitmesini emretmek üzere tercih edilen yir-[189], sög-[190], kov-, süril-[191], la’net kıl-, naleyn savur- fiilleri de bu başlık altında ele alınmıştır:
Öger anun kâdırlıgın her bir işe hâzırlıgın (RA 28/4, s. 280)
Bâri gücüm yitdügince soylarını soylayayın (NUN 283/7, s. 447)
Ben n’iderem eyü adı çün terbiyet ‘ışkdan yirem (MİM 209/4, s. 401)
Kakır söger buşar bana eydür ki iy Hakk’ı görmez (ZA 104/7, s. 328)
‘Âşık degildür ol kişi yüriye ‘izzeti kova (ELİF 2/2, s. 264)
La‘net kıldı ‘Azâzîl’i ‘Arş’da mekân tutmış iken (NUN 273/9, s. 440)
Üveys yirinde turdı ‘Arşa na’leyn savurdı (EK METİN 1-1433/5, s. 546)
Sonuç
Bireylerin kavrama, anlama ve anlamlandırma yetilerinin gözlemlenebildiği en karmaşık becerilerden biri dili kullanma, yani konuşma yetisidir. Bireyler, yaşamları boyunca birçok deneyim edinirler. Edinilen deneyimler, duygu ve düşünce dünyasını etkilediği gibi bunların dışa vurulma vasıtası olan dili de şekillendirir. Eski Türklerin zihin dünyasının tespiti noktasında edebî eserler, önde gelen başvuru kaynaklarındandır. Bu çalışmada, eseri mental fiiller açısından incelenen Yûnus Emre, Eski Oğuz Türkçesinin en önemli temsilcilerinden biridir. O, telkin etmeyi hedeflediği fikirlerini edebî bir zevkle ortaya koymuş, dili en iyi şekilde kullanması ve anlattıklarının içeriği sayesinde kendisinden sonraki nesillerce de tanınmış ve ilgi görmüştür.
Pek çok gramatikal unsurla çevrili olan dil, en eski dönemlerden itibaren özellikle sözcük türleri ve bunların anlam incelikleri doğrultusunda incelenmiş; sözcük türlerinin temelde isim ve fiil olarak ayrımına gidilmiştir. Bu noktada dilsel gelişimin her döneminde fiillerin diğer sözcük türlerine göre çoğunlukla asli biçimlerini koruyarak kaldıkları bilinmektedir. Geleneksel dil bilgisi ve dil bilimi çalışmalarında fiiller; yapıları bakımından basit, türemiş ve birleşik fiiller ya da anlamları göz önüne alınarak oluş, kılış ve durum fiilleri şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Semantik bir sınıflandırma türü olan mental fiillerin kaynağı, dış dünyadan edinilen bilgilerin zihinde belli işlemlerden geçirilmiş hâlidir. Zihindeki hareket, durum ve kılınış; mental fiiller aracılığıyla söze dökülmüş olur. Bu noktada mental fiillerin kapsamı içinde dış dünyada gözlemlenebilen somut hareketler, oluşlar, durumlar değil; kişilerin zihninde gerçekleşen çeşitli hareketler, duyuşlar ve duygular yer almaktadır. Dolayısıyla dışarıdan bakıldığında kişinin zihninden nelerin geçtiğini bilme veya tahmin etme olasılığı az olmakla beraber özellikle bazı durumlarda akıldan geçenlerin çeşitli şekillerde vücut hareketlerine yansıması sonucu kişinin düşündüğü ve duygulandığı anlaşılabilir. Hatta ne düşünüldüğü veya hissedildiği ile ilgili çıkarım yapabilme ihtimalinden de söz edilebilir.
Mental fiil konusu, Türkiye dışında özellikle bilişsel dil bilimi alanı ile bağlantılı olarak pek çok çalışmada irdelenmiştir. Ancak Türkiye’de yapılan çalışma sayısı oldukça azdır. Bu çalışmada Yûnus Emre Dîvânı mental fiil açısından taranmış ve tespit edilen mental fiiller; duyu, duygu, anı ve biliş, açıklama fiilleri başlıkları altında incelenmiştir. Bunlardan duyu fiillerinden görme ile ilgili 21, işitme ile ilgili 6, koku alma ile ilgili 2, tatma ile ilgili 3, dokunma ile ilgili 4 farklı fiil değerlendirilmiştir. Özellikle görme duyusuna ait çok sayıda fiilin bulunması, bu duyunun diğer duyu türlerine oranla daha fazla kullanılmasından ileri gelmektedir.
Anlık tepki fiilleri, olumlu ve olumsuz duygu fiilleri olmak üzere üç bölümde incelenen duygu fiillerinden anlık tepki fiillerine dâhil edilebilecek 11, olumlu duygu fiilleri içinde 90, olumsuz duygu fiilleri içinde 73 fiil değerlendirilmiştir. Bunların bazılarının -mA olumsuzluk eki ile anlamlarının olumlu iken olumsuza, olumsuzken olumluya evrildikleri de anlaşılmaktadır.
Anı ve biliş fiilleri kapsamında hatırlama, düşünme, bilme, anlama gibi zihin faaliyetlerini yansıtan 180 civarında fiil tespit edilmiştir. Bunlardan birçoğunun aslında aynı anlamı ifade eden deyimleşmiş birleşik fiillerle, farklı yabancı sözcüklerin it-, ol-, eyle- gibi yardımcı fiillerle kurduğu birleşik fiillerle ya da -lA isimden fiil yapan yapım eki ile oluşturulan fiillerle oluştuğu söylenebilir. Ayrıca bugün Türkiye Türkçesinde kullanım alanı olmayan bazı fiillere de rastlanmaktadır: anla-, ma’lûm ol-, ‘akıl ir-, ‘aklı diril-, ‘aklıla fehm ir-, fehm eyle-/it-, uyan-, tefekkür kıl-, fikr eyle-/it-, sagıncıla-, sagınç san-; unıt-, nisyân ol-; delü/divâne ol-, ‘akıl git-, ‘akıl başa gelme-, serhoş/ tiryâk/esrük ol-, esri-, ayık olma-, ayılama-, miskînlige geç-, kendözüne gelme-; alda-, aldan-, düş-, sâlûslan-, kal-, yanıl-, gâfil/usan ol-; geç-, ko-, terk it-, terkin ur-, fârig/gümân ol-, gümânı yak-, şek getür-, kayur-; sabr eyle-/ göster-, katlan-, tayan-, küy-, döy-; um-, ümîd tut-; dile-, dilekler eyle-, iste-, arzû kıl-, arzûla-, kal-, taleb eyle-; toy-, kan-, kanış-, dölen-; okı-, tahsîl kıl-, sebâk al-; zafer eyle-, ut-/üt-, mât eyle-, yen- ...
Türkiye Türkçesinde istek anlamı veren -AsI gel- kalıbıyla kurulan biliş fiilleri, Dîvân’da da bulunmaktadır: giresi gel-, göresi gel-, söyleyesi gel-.
Ayrıca temel anlamları düşünüldüğünde duyu fiilleri içinde değerlendirilmesi gereken gör-, göz aç-, gözet-, dinle-, tuy-, kulagına gir-, işit- gibi fiiler de bağlamdan anlaşıldığına göre “anlamak” manasında biliş fiilleri kapsamında kullanılmıştır.
Zihinde gerçekleşen ya da muhatapta bir etki yaratmak için özellikle komut niyeti taşıyan kimi eylemleri sözle ifade etmeye yarayan 94 açıklama fiili derlenmiştir. Özellikle deyimleşmiş ve yardımcı fiillerle kurulan birleşik fiillerle açıklama fiillerinin çeşitliliğinin artmış olduğu söylenebilir: di-, ey-, söyle-, söz it-, söz düşür-, dile gel-, lisân depret-, kelime kıl-, söz çat-, dem ur-...
İncelenen fiillerin yer aldığı söylemlerin tümüne bakıldığında Yûnus Emre’nin ve içinde yaşadığı toplumun duygu, düşünce ve zihin yapısıyla ilgili bilgi edinmek mümkündür. Bu anlamda o dönem Türk toplumunun his dünyasının genişliğine, akla, fikre, bilgiye, büyüklerin telkinlerine, Allah inancına, aşka, sevgiye, saygıya, utanma duygusuna, ahlaka önem verdiğine, bu çerçevede hareket edenlerin toplumda itibar gördüğüne ve övüldüğüne, aksi yönde tavır geliştirenlerin ise olumsuz tepkiyle karşılandığına ve yerildiğine tanık olunmaktadır.
Kaynakça
Aksan, D. (2007). Her yönüyle dil ana çizgileriyle dilbilim. Türk Dil Kurumu.
Aksoy, Ö. A. (1988). Atasözleri ve deyimler sözlüğü. İnkılâp.
Atkinson, R. L., Atkinson, R. C., Smith, E. E., Bem, D. J. ve Hoeksema, S. M. (2002). Psikolojiye giriş (2. bs.). Arkadaş.
Aydoğmuş, E. (2021). Özbek Türkçesinde mental fiiller. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 22(Mart), 135-151.
Barutcu Özönder, S. (1999). Türk Dilinde fiil ve fiil çekimi. Türk gramerinin sorunları II içinde (s. 56-65). Türk Dil Kurumu.
Bilgin Aksoy, G. (2021). Azerbaycan Türkçesinde mental fiiller. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi.
Biray, N. (2007). Kazak şivesi ve Denizli ağzında kök hâldeki benzer idrak fiillerinde anlam farklılaşmaları. A. Özçelik (Ed.), Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu (6-8- Eylül 2006) Bildiriler II içinde (s. 307- 314). Pamukkale Üniversitesi.
Booth, J. R. ve W. S. Hall (1995). Development of the understanding of the polysemous meanings of the mental-state verb know. Cognitive Development, 10, 529-549.
Bretherton, I. ve M. Beegly (1982). Talking about internal states: The acquisition of an explicit theory of mind. Developmental Psychology, 18, 906-921.
Croft, W. (1993). Case marking and the semantics of mental verbs. J. Pustejovsky (Ed.), Semantics and the lexicon içinde (s. 55-72). Kluwer Academic.
Çelik, T. (2021). Risale-i Kudsiyye’de mental fiiller ve dizin. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Kastamonu: Kastamonu Üniversitesi.
Erdem, M. (2004). Türkmen Türkçesinde mental fiillerin isteme göre anlam değişmeleri. V. Uluslararası Türk Dil Kurultayı Bildirileri içinde (I: 939-949). Türk Dil Kurumu.
García Miguel,J. M. ve F.J.Albertuz (2005). Verbs,semantic classes and semantic roles in the ADESSE project’. Proceedings of the Interdisciplinary Workshop on the Identification and Representation of Verb Features and Verb Classes (28 Febrero-1 Marzo 2005) içinde (s. 50-55). Saarbrücken.
Gölpınarlı, A. (1943). Yûnus Emre dîvânı. Ahmet Halit Kütüphanesi.
Güvenç, G. (2002). Güdüler ve duygular. Charles G. Morris (Ed.), Psikolojiyi anlamak (Psikolojiye giriş) içinde (s. 407-451). Türk Psikologlar Derneği.
Hirik, E. (2017). Türkiye Türkçesi duyu fiillerinde anlam ve kelime sıklığı ilişkisi. SUTAD, 41, 53-74.
Hirik, E. (2018). Türkiye Türkçesinde mental fiiller. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
Ibarretxe Antuñano, B. I. (1999). Polysemy and metaphor in perception verbs: A cross linguistic study. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Edinburgh: University of Edinburgh.
Johnson, C. N. ve H. M. Wellman (1980). Children’s developing understanding of mental verbs: Remember, know, and guess. Child Development, 51(4), 1095- 1102.
Karahan, L. (1999). Fiil terimi üzerine. Türk gramerinin sorunları II içinde (s. 47-55). Türk Dil Kurumu.
Koptagel İlal, G. (1991). Tıpsal psikoloji. Tıpta davranış bilimleri (3. bs.). Güneş Kitabevi.
Korkmaz, Z. (2009). Türkiye Türkçesi grameri şekil bilgisi (3. bs.). Türk Dil Kurumu.
Montgomery, D. E. (2002). Mental verbs and semantic development. Journal of Cognition and Development, 3(4), 357-384.
Özeren, M. ve İ. Alan (2018). Kırgız Türkçesinde mental fiiller. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 61, 203-224.
Sarı, İ. (2019). Algı fiillerinde çok anlamlılık: gör- örneği, E. Kuyma ve A. Nazlı (Ed.) Algı’ya dair içinde (s. 129-161). Kesit.
Schwanenflugel, P. J., Fabricius, W. V. ve Alexander, J. (1994a). Developing theories of mind: Understanding categories and relations between mental activities. Child Development, 65, 1546-1563.
Schwanenflugel, P. J., Fabricius, W. V., Noyes, C. R., Bigler, K. D. ve Alexander, J. M. (1994b). The organization of mental verbs and folk theories of knowing. Journal of Memory and Language, 33, 376-395.
Seçkin, K. (2019). Eski Türkçede mental fiiller. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi.
Shatz, M., Wellman, H. M. ve Silber, S. (1983). The acquisition of mental verbs: A systematic investigation of the first reference to mental states. Cognition, 14, 301-321.
Sweetser, E. (1990). Modality. Etymology to pragmatics: Metaphorical and cultural aspects of semantic structure. Cambridge studies in linguistics içinde (s. 49-75). Cambridge University Press.
Şahin, S. (2012). Mental fiil kavramı ve Türkmen Türkçesinde mental fiiller. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 1(4), 45-62.
Şirin User, H. (2009). Köktürk ve Ötüken Uygur Kağanlığı yazıtları. Söz varlığı incelemesi. Kömen.
Tanalp, R. (1975). Duyu fizyolojisi. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi.
Tatcı, M. (2021). Yûnus Emre dîvânı. H.
Timurtaş, F. K. (2017). Yûnus Emre dîvânı. Kapı.
Türk Dil Kurumu. (t.y.a). Görmek. Güncel Türkçe sözlük içinde. 25 Haziran 2022 tarihinde https://sozluk.gov.tr/ adresinden edinilmiştir.
Türk Dil Kurumu. (t.y.b). İşitmek. Güncel Türkçe sözlük içinde. 25 Haziran 2022 tarihinde https://sozluk.gov.tr/ adresinden edinilmiştir.
Türk Dil Kurumu. (t.y.c). Koklamak. Güncel Türkçe sözlük içinde. 25 Haziran 2022 tarihinde https://sozluk.gov.tr/ adresinden edinilmiştir.
Türk Dil Kurumu. (t.y.ç). Tatmak. Güncel Türkçe sözlük içinde. 25 Haziran 2022 tarihinde https://sozluk.gov.tr/ adresinden edinilmiştir.
Viberg, Å. (1983). The verbs of perception:Atypologicalstudy, Brian Butterworth. Bernard Comrie ve Östen Dahl (Ed.), Explanations for language universals içinde (s. 123-162). Mouton.
Viberg, Å. (1993). Crosslinguistic perspectives on lexical organization and lexical progression. Kenneth Hyltenstam ve Åke Viberg (Ed.), Progression and regression in language: Sociocultural, neuropsychological and linguistic perspectives içinde (s. 340-385). Cambridge University Press.
Wellman, H. M. ve K. Bartsch (1994). Before belief: Childrenʹs early psychological theory. C. Lewis ve P. Mitchell (Ed.), Children’s early understanding of mind: origins and development içinde. LEA.
Wellman, H. ve D. Estes (1986). Early understanding of mental entities: A reexamination of childhood realism. Child Development, 57, 910-923.
Wierzbicka, A. (1994). ‘Cultural scripts’: A new approach to the study of cross cultural communication. Pragmatics and Language Learning. Monograph Series, 5, 1-24. https://files.eric.ed.gov/fulltext/ED398737.pdf
Yaylagül, Ö. (2005). Türk Runik harfli metinlerde mental fiiller. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 2(1), 17-51.
Yaylagül, Ö. (2011). Türkiye Türkçesindeki duygu fiilleri. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 7(4), 100-111.
Yegin, A. (2019). Mental fiil kavramı ve Şeyyâd Hamza’nın Yusuf u Zeliha mesnevisinde mental fiiller. Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 4(9), 51-74.
Yıldız, H. (2016). Eski Uygurcada mental fiiller. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi.
Yıldız, H. (2017). Eski Uygurcada göz fiilleri. JOTS, 1(1), 145-213.
Yıldız, H. (2018). Atebetü’l-Hakayık’ta algı fiilleri. Karadeniz Araştırmaları, 15(60), 163-181.
Yıldız, H. (2019). Eski Uygurcada bellek fiilleri. Türkbilig, 37, 21-34.
Yıldız, H. (2020). Eski Uygurcada mental fiiller arası geçişler üzerine notlar. Gazi Türkiyat, 26, 105-125.