Nitel araştırma modeli esas alınan bu çalışmada ilk olarak seslenme sözlerine ve hitap evirmesi kavramına ilişkin alan yazını taranıp teorik alt yapı oluşturulmuştur. Ardından hitap evirmesi üzerine literatürden elde edilen bulgular, Türkiye Türkçesindeki hitap evirme olgusuna uyarlanmaya çalışılmıştır. Hitap evirmesi kavramının literatürdeki ortaya çıkış izahlarına ek olarak Türkiye Türkçesi özelinde “en az çaba yasasının bir sonucudur” önermesi geliştirilmiştir.
Konuşma dilinde sıkça yer bulan ifadeler; sosyoloji, psikoloji, iletişim bilimi, ilahiyat gibi pek çok sosyal bilim dalında, farklı bakış açılarıyla incelenebilmektedir. Bu hususta özellikle sözlü derlemler, konuşma dilinde yer alan hitapların anlamsal esaslarını belirleyebilmek açısından önemlidir. Ancak Türkiye Türkçesi sözlü dil derlemleri henüz beklentiyi karşılar nitelikte olmadığından bu çalışmada ele alınan örnekler, gündelik dilden seçilmiştir.[1]
Hitap, Hitap Evirme ve Türkiye Türkçesindeki Görünümleri
Dil, toplumsal olduğu kadar bireyseldir. Birey, dili ihtiyaçları doğrultusunda, dünya algısı çerçevesince, biliş, anlayış, anlatış düzeyince, bilgi ve söz dağarcığına göre seçer, kullanır. Ancak iletişimde kaynağın iletmek istediği mesajı hedefe iletebilmesi için her şeyden önce, onu iletişim ortamına çekmesi gerekir. Bu ihtiyaç, Alyılmaz’ın (1998, s. 35) da ifade ettiği gibi uyaran / uyarıcı / dikkat çekici görevler üstlenen seslenme veya seslenme grupları ile karşılanır. Böylece iletişim ortamına çekilen hedefe istenilen mesaj ya da bilgi iletilebilir.
Kuçkartay, hitabı yani seslenme işini, hitap eden kişi tarafından başka bir kişi veya gruba yönelik olarak söylenen özel kelime veya ifade olarak açıklar (1997, s. 257). Hitapların iki taraf arasındaki bağlantıyı başlatma işinin usul ve araçlarının her zaman aynı olduğunu, kalıplaşmış, standart şekillerde gerçekleştiğini söyler. Ancak hitaplar, hedef (seslenilen) ve kaynağın (seslenenin); yaş, cinsiyet, sosyal statü, yakınlık derecesi vb. durumlarına göre çeşitlenebilmekte ve geniş bir yelpaze içinden vericinin tasarrufuna göre seçilmektedir.
Doğru (2018, s. 135-136), hitapların çağırma, uyarma, dikkat çekme işlevlerinin yanı sıra “samimiyet / resmiyet gösterme, statü gösterme, onurlandırma, iletişimde olduğunu gösterme, çeşitli duyguları yansıtma (heyecan, sevinç, sevgi, saygı, üzüntü, kızgınlık vb. gösterme), hakaret etme, küçük düşürme / aşağılama, sitem etme, yardım isteme, azarlama, dua etme / yalvarma vb.” pek çok anlamsal işlevi de olabileceğini ifade etmektedir. İletişim bağlamını hem araçsal hem de anlamsal olarak farklı çeşitlerle biçimlendirebilen bu birimler, dilin tüm birimleri gibi bağdaşıklık ve tutarlılık ilkeleri doğrultusunda işletilmek/kullanılmak durumundadır. Ancak Türkiye Türkçesinde dilin ilke ve kurallarına aykırı bir hitap kullanımı göze çarpmaktadır: Kaynağın kendi rolüyle hedefe seslenmesi, terimsel adıyla hitap evirmesi.
Çocuk: Anneciğim!
Anne: Anneciğimmm, annemmmm! Söyle…
Baba(cığı)m, abla(cığı)m, dayı(cığı)m, hala(cığı)m… gibi tüm akrabalık adlarına uyarlanabilecek bu örneklerde kaynağın (seslenenin) kendi rolüyle hedefe seslenmesi durumu vardır. Role verilen bu ada bazen küçültme[2] ve daima iyelik eki eklenerek hitap edilen kişi belirtilmektedir. Ancak sözü edilen bu örneklerde, rol sapmasının bir sonucu olarak iyelik ekini de dilin kuralları doğrultusunda kullanmaya izni olan bireyin değil, izinsiz olanın kullandığı görülmektedir.
Çağdaş ve tarihî Türkiye Türkçesi metinlerinde rol değişimlerine örnek teşkil edebilecek kullanımlar; özel adlar, akrabalık adları, ünvan adları, insanlara yönelik niteleyiciler ve cinsiyet bildiren sözlerden oluşan hitaplarda görülse de kaynağın kendi rolüyle hedefe seslenmesi durumu en çok akrabalık adlarında veya sözde akrabalık adlarında görülebilmektedir (Ataman, 2018, s. 664, Demirbaş, 2017, s. 2168). Hitap evirmesine, çoğunlukla akrabalık adlarında rastlandığının altını çizen fakat bunun yalnızca bu biçim birimlerle sınırlı olmadığını belirten bir diğer isim ise Braun’dur. Braun (1988, s. 265), bu durumu İtalyan lehçesinden örnekler vererek açıklar. Ona göre bir babanın çocuğuna, “baba” demesi gibi bir öğretmenin öğrencisine “u maistru” (öğretmen) diye seslenmesini de hitap evirmesidir.[3] Benzer durum üniversite hocalarının henüz öğrenciliğini bitirmemiş öğretmen adaylarına yahut tıp fakültesi öğrencilerine “hocam” diye seslenmelerinde de görülür.
Braun (1988, s. 265), kaynağın kendi rolüyle hedefe seslenmesi durumunun “address inversion” (hitabın ters çevrilmesi) olarak ifade edildiğini kaydetmiştir. Kartal ise (2019a, s. 1), “adress inversion” teriminin “hitap evirme” olarak çevrilmesini, izahı yapılan bu durumla açıklamak için yeterli bulmaz ve durumu, “evrik seslenme” veya “rol değişimi” olarak nitelendirir. Çünkü burada hitabın evrilmesi/çevrilmesi durumunun yanı sıra iyelik ekinin çevrilme olmamışçasına kullanımı da söz konusudur. Ancak bu terimler, hitap evirmesinin yanı sıra “dil bilgisel sapma” görünümü çizen bu seslenmeleri açıklayabilmek için yeterli gözükmemektedir.
Türkiye’de sapmakavramının ilk kez, Ünsal Özünlü tarafından dile getirildiğini bildiren Harmancı (2013, s. 913), bu kavram üzerine kafa yoran diğer önemli bir ismin Doğan Aksan olduğunu ve Nurullah Çetin, Zeliha Güneş, Alaattin Karaca gibi araştırmacıların da dil sapmaları tasnifi yaptığını söyler. Söz konusu araştırmacıların dil sapmaları üzerindeki tanımları değerlendirildiğinde, dil sapması (dilde sapma), sözcüklerin ses ve biçim özelliklerinde ve / veya dilin söz diziminde bilinçli olarak değişikliklere gitme, dilde bulunmayan yeni sözcük ve anlatım biçimlerini kullanma eğilimi olarak özetlenebilir. Bu tanıma göre de dilde sapma, dilin kuralları dışında kullanılmasıdır ve dilin kuralları dışında kullanımı sonucu ortaya çıkan bu kullanımlar, Alkan’a (2022, s. 330) göre yazım, ses, sözcük, dil bilgisi (söz dizimi) ve anlam sapması başlıkları altında ayrı ayrı incelenebilmektedir. Çalışmanın konusu olan ve dil bilgisel sapma grubuna dâhil ettiğimiz kullanım ise “söz diziminde kural dışı tasarruflara gitmek” (Çetin, 2009, s. 173) olarak tanımlanmaktadır.
Dil sapması üzerine çalışmalar yapan araştırmacıların da ifade ettiği gibi dilin sanatsal / şiirsel işlevinin ön planda olduğu türlerde karşılaşılan aykırı hitap kullanımları, temelde ifadeye güç kazandırmak, zihinde yeni tasarımlar oluşturmak ve dikkat çekmek amaçlarını barındırır ve hedefe “Acaba şair / yazar ne demek istemiştir?” diye düşündürür. Bu bağlamdaki aykırı kullanımlarda ne kaynak ne de hedef bir sakınca görür. Çünkü Aksan’ın (1995 s. 166) da bildirdiği gibi söz konusu sapmaların altında alışılmadık yöntemler kullanarak duygu ve düşünceye dikkat çekmek yatmaktadır. Fakat bu tür kullanımlar, sanattan bağımsız türlerde / bağlamlarda yanlış, hatalı olarak nitelendirilir. Şu hâlde dil bilgisel sapmanın gerçekleştiği hitap evirmelerinde dilin sanatsal / şiirsel işlevi mi vardır / aranmalıdır yoksa dil bilgisel sapmanın gerçekleştiği hitap evirmesi, ussallaştırılmış bir yanlış mıdır?
Bireyin dilini ihtiyaçları doğrultusunda, dünya algısı çerçevesince, biliş, anlayış, anlatış düzeyince, bilgi ve söz dağarcığına göre seçip kullandığından söz edilmişti. Seslenme ifadelerinde dil bilgisel sapmanın görülme nedeninin biliş-anlayış-anlatış noksanlığı yahut bilgi ve söz dağarcığı eksikliği olmadığı, bunca değişken içinde mevzu edilmesi gereken en hassas unsurun ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Çünkü dil alanında otorite sayılabilecek yahut akademik anlamda oldukça yüklü bireylerin dahi bu kullanımları bilhassa özel ve sosyal hayatlarında tercih ettikleri gözlemlenebilmektedir. Nitekim Kartal (2019b) da 1085 anneye uyguladığı anket sonuçlarında “annecim” hitabını kullanan annelerin % 80’inin üniversite mezunu olduğunu göstermektedir. Bu kullanıma, özellikle taraflar arasında derin duygusal bağın bulunduğu iletişimlerde rastlanması, bunun bir ihtiyaç olarak görüldüğü ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Birey, elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışmış, izinli olduğu kullanımın ötesine geçmeyi göze almış, sınırlarını aşmış ve dil bilgisel bilinçten uzaklaşmış olmalıdır. Bu nedenledir ki hitap evirmelerindeki dil sapması, çoğunlukla akrabalık adlarında görülmektedir. Nitekim Kartal (2019b, s. 1), söz konusu kullanımın duygusal yakınlıkla işaretlendiğini deneysel olarak gözlemlemiştir.
Spronck (2020, s. 15-16), konuşma durumu ve sosyal ortamın dil bilgisinin geleneksel anlam bilimini şekillendirebileceğini söyler. Ona göre insan ve dil davranışı, doğası gereği sosyaldir. Bu durumda iletişim anındaki sosyal ortamın, duygu da barındırdığı gerçeğinden yola çıkılarak, hitap evirmelerinde görülen rol değişmelerinin duygusal ilişkinin kuvvetinden kaynaklı olduğu düşünülebilir. Şayet çıkış noktası duygusal derinlik ise kaynağın rol değişimi oldukça zararsız hatta masum görünmektedir. Zararsız ve masum ifadeleri özellikle seçilmiştir çünkü psikanalistler, bilinç dışı arzuları dışa vuran bu tür kullanımları bireyin / ebeveynin kendini ele vermesi olarak yorumlar ve izahları masumiyetten uzaktır. Psikanalizde Freud’un “lapsus”ları olarak değerlendirilen bu tür dışa vurumlar, bireyin bilinçaltının kilitlerini açan anahtar niteliğindedir (Tura, 2010, s. 53).
TDK Güncel Türkçe Sözlük’e göre “dil sürçmesi”, ağızdan yanlış söz çıkma; sürçülisan iken psikanalistlere göre “dil sürçmesi (lapsus)”; bastırılmış olan arzu, korku ve inançların ifade edilmesidir. Ayrıca birey, bu bastırılmış olanın ifade edilmesinden doyum alır (Erlevent, 2013, s. 104). Yani TDK Güncel Türkçe Sözlük’ün ağızdan yanlış söz çıkması olarak açıkladığı sürçme kavramını psikanalistler, bilinçaltıyla ilişkilendirerek bireyin, belki kendinin bile farkında olmadığı doğrularının ifadesi olarak açıklar.
Psikoloji, çocuklara annecim, babacım, sevgilim, aşkım, aslanım, prensesim, paşam… vb. hitaplarla seslenilmesini, çocuğun gelişimi açısından doğru bulmaz. Ayrıca bu seslenmeyi tercih eden bireyin bilinçaltından, farkında olmasa da mesajlar ilettiğini söyler. Söz konusu hitabı kullananların, çocuğu birey olarak görememesi, çocuğu kendisinin uzantısı olarak hatta kendisi olarak görmesi, eşitlik mesajı vermek suretiyle ebeveynlik rolünden kaçınması, güçlü rol model olamaması vb. tavırlara sahip olduğunu ifade eder (Akyıldız, 2015, s. 1). Bu açıklama, hitap evirmesi ve dil bilgisel sapmanın, dil bilgisel açıdan olduğu kadar psikolojik açıdan da, bilhassa ebeveyn-çocuk ilişkisinde, bir hata olduğunu göstermektir.
Hitap Evirmelerinin Görüldüğü Diller ve Ortaya Çıkış İzahları
Söz konusu kullanıma yalnızca Türkçede rastlanmamaktadır. Corr (2022, s. 2), Güney İtalya lehçelerinde de “allocuzione inversa” (ters hitap) olayının bulunduğunu bildirmiş ve bu durumu, kaynak-hedef ilişkisinde beklenen modelin tersine çevrimi olarak ifade etmiştir. Ayrıca Arapça, Ermenice, Rusça, Fransızca, Farsça, Arnavutça, Ermenice, Avarca gibi dillerde de hitap evirme olayının görüldüğü kaydedilmiş ve bu diller arasında coğrafik, genetik veya kültürel olarak ilişki bulunmadığı bildirilmiştir (Kartal, 2019a, s. 12).
Hitap evirmelerinin kullanıldığı diller arasında tespit edilmiş bir bağıntı/ bağlantı olmadığı gibi ortaya çıkışlarına dair ortaya atılan hipotezlerde (aşağıda yer verilmiştir) de pozitif yönlü bir ilişkiye rastlanmamaktadır. Özetle, hitap evirmesi durumlarının farklı ve bireysel köklerinin, ortaya çıkış hikâyelerinin olması, kuvvetle muhtemel gözükmektedir.
Braun (1988, s. 279-291), hitap evirmenin ortaya çıkışına dair birbirinden farklı izahlar olduğunu ifade ederek bunlara açıklamalarıyla ve hipotez sahipleriyle yer vermektedir. Bu açıklamalar sayıca çok olduğu için burada en yaygın yaklaşımlar ele alınmış ve diğerlerine nazaran daha muhtemel gözüken izahlardan bazıları Türkiye Türkçesine uyarlanmıştır:
Reenkarnasyon düşüncesi (The idea of reincarnation), kötücül türleri aldatmak (deceiving malevolent species, culture-specific to Russian), öz referans (self-reference), kıdemsizin aşağılık duygusunu gizlerken ikilinin eşitliği sinyalini vermek (signaling equality between partners of a dyad while disguising the junior’s inferiority, based on Lebanese Arabic), yankı (echoing), bebek konuşmasının bir özelliği (afeature of baby-talk) (Braun, 1988, s. 278- 279).
Reenkarnasyon yaklaşımının açıklandığı bölümde, bunun büyükanne-büyükbaba ve torun ikilisine dayanan bir hipotez olduğu; Almanca erkek torun ve ata (der Ahn) sözcüklerinin temsil ettiği kişilerin kökeniyle bağlantılı olarak torunlara bazen büyükanne ve büyükbaba adlarının verilebildiği, böylelikle adlarının yeniden üretime girdiği tartışılır. Hitabın evrilmesiyle de kıdemsiz kişinin (küçüğün) kıdemli akrabayla (büyükle) özdeşleşmesinin sağlandığına işaret edilir (Braun, 1988, s. 278-279). Bu yaklaşım ilginç olmakla birlikte Türk kültüründe reenkarnasyon inancı bulunmadığı için bu görüşü, Türkçeye adapte etmek mümkün gözükmemektedir.[4]
Kötücül türleri aldatma ise Türk kültüründe bulunan bir fenomendir. İnsanlar, başlarına gelen birtakım olayları, bilhassa kötü olayları, bilimsel izahlarla açıklayamadıkları dönemlerde bunları kötücül ruhlarla ilişkilendirmeye meyletmişlerdir. Türkçede hitap evirmesi olarak gözükmese de kötücül ruhları kandırmak üzere seslenmelerin olduğu bilinmektedir (Acıpayamlı, 1992, s. 9). Eski zamanlarda yeni doğan çocuk ölümlerini bilimsel nedenlerle açıklayamayan insanlar, bebeklerini kötücül ruhlar, nazar yahut Azrail’den korumak amacıyla bebeklerine “ad büyüsü” yapmışlardır. Nahmedov, Alekseyev’den aktararak (2016, s. 139-140), çocuğu korumak amacıyla çocuğa kötü ad, ba zen köpek adı, vermenin en yaygın pratik olduğunu Altay Türkleri örneğiyle kaydetmiştir: Iyt Kulak, Iyt Kuyruk, Dıyaman Kız, Çoçko (domuz), İt vb. Çocuğu değersiz göstermek gayesiyle uygulanan bu yöntemin yanı sıra çocuğu, herhangi birine yahut bir başka kötü ruha satılmış / hediye edilmiş gösterme geleneğinin bulunduğu da bilinmektedir: Satı, Satılmış, Hediye gibi. Durdu, Dursun, Durmuş, Yaşar, Baki gibi adlar ise çocukları yaşamayarak ölen ailelerin yeni doğan çocuğuna, yaşaması inancıyla koyduğu adlardandır (Acıpayamlı, 1992, s. 8-9). Bahsi geçen ad koyma geleneklerinden de anlaşıldığı üzere kötücül ruhları kandırabilmek umuduyla çocuğa (adını) seslenme, Türk kültüründe de bulunmaktaydı. Fakat bu gayelerle ad koyma, eski bir Türk geleneğidir. Türklerde hitap evirmesi ise son 50-60 yıllık bir dönemde ivme kazanmış gözükmektedir. Nitekim Kartal (2019b, s. 12), hitap evirmesini kullanan 1085 kadından çok büyük bir kısmının 1970-80 doğumlu olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca Braun (1988, s. 278), kötücül ruhları aldatma güdüsüyle hitap evirmesi (ters seslenme) kullanımını Rusçaya özgü olarak kaydetmiştir.
Yukarıda belirtilen yaklaşımlardan bir diğeri de hitap evirmesinin, bebek konuşması (baby talk / child directed speech / motherese or parentese speech) kaynaklı oluşudur. Bebek konuşması, bilindiği ve örnekleriyle günlük hayatta sıkça karşılaşıldığı gibi küçük çocuklarla konuşurken kullanılan dildir ve hâliyle çocuğa yöneliktir. Bu konuşma modelinde, daha yüksek perdeden ve daha yavaş tempoda konuşma, abartılı jest ve tonlamalar bulunur. Konuşma konularında sınır bulunduğu gibi sözcük türlerinde ve söz dizimsel yapılarda da seçicilik vardır. Seçicilik, bilhassa çocuğun sözcük hazinesine ve kullanabildiği cümle yapılarına göre belirlenir. Bebek konuşması, Uuuğh! (fonetik ses), kağ’nın mı acıktııığğğ? (çocuk telaffuzuyla tekrar edilen ifade), bebeğim, aşkitom, tatlışım, seniğ yerimm, ham yapayım (ebeveyn rolünde çocuk telaffuzlu ifadeler) gibi bazen ses bazen sözcük bazen cümle düzeyinde olabilir. Bebek konuşmasının temelinde çocuğun dikkatini çekerek onunla iletişim kurabilme, ona bir şeyler anlatabilme ve öğretebilme vardır. Nitekim yetişkin konuşma tarzı yerine bebek gibi konuşma tarzının bebekler için daha dikkat çekici olduğunu gösteren araştırma sonuçları da bulunmaktadır (Esparza vd., 2017, s. 1). Yani çocukla onun dilinden konuşarak bir şeyleri düzeltme ve / veya tekrarlarla söyleneni pekiştirme gayesi ağır basmaktadır. Çocuğun ilk kez telaffuz ettiği pek çok şey gibi anne, annem, annecim ifadeleri de ebeveynin tekrarlayarak pekiştirmek isteyeceği ifadeler olabilir. Hatta anne ya da baba diyen çocuğu olumlayarak ona hitaben annem, babam denmiş olunması bile olası gözükmektedir. Braun (1988, s. 279-291), her ne kadar bebek konuşması özelliği yaklaşımının diğerlerine nazaran daha mümkün gözüktüğünü düşünse de diğer yaklaşımlar gibi ispat açısından yine tartışmalıdır.
Konuyla ilgili izahlardan bir diğeri de yankıdır. Bilindiği üzere yankı, duyulan ikinci sestir ve bu hâliyle tersine çevirme (hitap evirmesi) olayının açıklaması gibidir:
Çocuk: Annem!
Anne: Annem! Söyle!.
Kaynağın kendi dilsel davranışının taklidini hedefte görmesi, sıra dışı bir durum değildir. Duygusal yoğunluğun bulunduğu ilişkilerde ve özellikle hitap ifadelerinde yankı olayına sık rastlanır: A: Aşşşkımmm. B: Aşşşkımmm. / A: Hayatımmm. B: Hayatımmm. / A: Canımmm içi! B: Canımın içi, söyle! Ayrıca Braun (1988, s. 291), yankının her zaman birebir taklitle ortaya çıkmadığını, konuşmacının kullanabileceğinin, belki de kullanması istenilenin taklidi olarak da görülebileceğini kaydetmiştir. Yani henüz hiç konuşamayan bir çocukla konuşurken de hitap evirmesinin (tersine çevirmenin) kullanılabileceğinden söz edilir. Bir annenin henüz konuşamayan çocuğuna, nasıl sesleneceğini öğretmek amacıyla an- ne, an-nem, an-ne-ciğim yahut henüz konuşmaya başlayan ve yanlış telaffuz eden çocuğa na-na değil, an-ne, an-nem biçimlerinde seslenmesi ve bunu gerekli bulmuş olması da mümkün gözükmektedir.
Braun’un (1988) çalışmasında bulunmayan ve hitap evirmesinin yanı sıra hitap evirmelerindeki dil bilgisel sapmayı da açıklamaya çalışan son yaklaşım, en az çaba yasası olacaktır. Dilde tutumluluk, dil ekonomisi gibi adlarla da anılan en az çaba yasası, dilde zamandan ve emekten tasarruf ilkelerini hatırlatır ve iletişimde en kısa yoldan hedefe ulaşma esasını vurgular (Aydın, 2011, s. 2). İletişimde zamandan tasarruf, dilin tekrardan hoşlanmayışı, en az çaba ilkesi gibi nedenler, anlatım kısalığına yol açmaktadır (Üstünova, 2002, s. 169). Yine hitap evirmelerinde görülen ve dilde en az çaba yasasıyla açıklanabilecek bir diğer sapma eğilimi de şu örneklerde görülür: Amcası(nın yeğeni)
Anne(sinin bebeği, bebeği)mmm… (aşkı)mmm… (prensi)mmm… > Annem
Baba(sının aslanı, canı)mmm… (oğlu)mmm… (paşa)mmm… > babam gibi çoğaltılabilecek hitap ifadelerinin birlikte ve sık kullanılmasından kaynaklı dilde tasarrufa gitme eğiliminin görülmüş olabileceği, dilin sözcük türetme yolları hesaba katılmamış olsa bile, dilin temel ilkelerinden olan en az çaba yasasının, dil bilgisel sapmalı hitap evirmesi olarak vuku bulmuş olabileceği ihtimali akla gelmektedir.
Tartışma ve Sonuç
Kendi kuralları içerisinde bir sistem olan dilde, kendi ilkelerine aykırı bir hitap kullanımı bulunmaktadır. Özellikle akrabalık ilişkilerindeki seslenmeleri yöneten hitaplarda rastlanan bu durumda hitap ifadeleri, muhatabı belirtmediği gibi kaynak ve hedefin iletişim anındaki karşılıklı rollerine göre almaları gereken biçim birimleri de almazlar. Bu çalışmada, pek çok dilde hitap ifadelerinde sıklıkla karşılaşılan ve evrik seslenme / hitap evirmesi olarak adlandırılan bu kullanım, Türkiye Türkçesi özelinde ele alınmış ve dil bilgisel sapma görünümü de çizen bu seslenmelerin nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair görüşlere yer verilmiştir.
Dünya literatüründe var olan görüşler ve bu çalışma özelinde tartışmaya açılan izahlar üzerine genel bir değerlendirme yapıldığında ele alınan yaklaşımların kanıtlanabilirlik açısından zayıf olduğu ve bilim insanlarının konuyla ilgili mutabık kaldığı görüşlerin bulunmadığı saptanmıştır. Bunun yanı sıra çalışmaya konu olan evrik seslenmelerinin en olası izahları yankı (duyulan ikinci ses: A: Annem! B: Annem, söyle!) ve bebek konuşmasının bir özelliği (A: An-ne! B: Aferin kızıma an-ne, an-nem!) yaklaşımlarıdır. Ancak her iki izah da duygusal yoğunluğun bulunduğu ilişkilerdeki hitap evirmelerine gönderme yapmaktadır. Dolayısıyla yankı ve bebek konuşmasının özelliği yaklaşımları diğerlerine nazaran daha olası gözükse de, akrabalık adları dışında da hitap evirmelere rastlanabildiği için, hitap evirmesinin ortaya çıkış serüvenine dair ortaya atılan diğer iddialar gibi itiraza açıktır. Bu çalışmayla ortaya atılan en az çaba yasası ilkesinin bir sonucudur önermesi de kanıtlanabilirlik ve kabul edilebilirlik açısından tartışmalıdır.
Sonuç olarak hitap evirmelerinin, ihtiva ettiği soru işaretlerine aldırmaksızın, dilin ilke ve kurallarına aykırılığına bakılmaksızın toplumca kabul gördüğü ve ussallaştırıldığı (rasyonalize edildiği) görülmektedir. Şu hâlde hitap evirmelerini, yaygınlaştığı için yanlışlığına önem verilmeden kullanılan söz / söz öbeği / deyim / özdeyişlerden sayıp galatımeşhur olarak kabul etmek, en azından dil bilgisel açıdan mümkün gözükmektedir. Farklı dillerde hitap evirmesi kavramı üzerine yapılmış çalışmalar mevcutken konuyu Türkiye Türkçesinde inceleyen çalışmalar yok denecek kadar azdır. Hitap evirmesi ve hitap evirmelerinde dil bilgisel sapma olgusunun nasıl ortaya çıktığı, kaynağının ne olduğu, hitap evirmesinin görüldüğü diller arasında ilişki olup olmadığı gibi pek çok soru hâlâ araştırılmaya muhtaçtır.
Kaynakça
Acıpayamlı, O. (1992). Türk kültüründe ad koyma folklorunun morfolojik ve fonksiyonel yönlerden incelenmesi. IV. Milletlerarası Türk halk kültürü kongresi bildirileri (Cilt 4). Ofset Repromat Matbaası.
Akın, L. (2015). Konuşma dili grameri ve sözlü derlemlerden yararlanarak konuşma dili özelliklerinin tespiti. Türkiyat Mecmuası, 25(1), 1-28.
Aksan, D. (1995). Şiir dili ve Türk şiir dili. Engin Yayınevi.
Akyıldız, N. (2015). Çocuklarımıza neden ‘annecim’ ‘babacım’ dememeliyiz? Kolektif Psikoloji. https://kolektifpsikoloji.com/cocuklara-annecim-babacim-hitap-sekli_/
Alkan Ataman, H. (2018). Türkiye Türkçesinde hitaplar. Türk Dil Kurumu.
Alkan Ataman, H. (2022). Erkek söyleminde anlam sapmasına uğramış hitaplar. G. Sağol Yüksekkaya ve Z. Parlar (Ed.), Erkek içinde (s. 321-352). Kesit.
Alyılmaz, C. (1998). Ünlemlerin seslenmeleri kuvvetlendirici işlevleri. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 10, 35-41.
Aydın, H. (2011). Dilde en az çaba ilkesi üzerine. IJSES Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi International Journal of Social and Economic Sciences, 1(1), 1-6.
Braun, F. (1988). Terms of address: Problems of patterns and usage in various languages and cultures. Mouton de Gruyter.
Corr, A. (2022). Address inversion in Southern Italian dialects. Open Journal of Romance Linguistics, 8(4), 1-37.
Çetin, N. (2009). Şiir çözümleme yöntemi. Öncü Kitap.
Çürük, Y. (2017). Türkçede birleşik sözcükler (isimler) (Tez No. 453145) [Doktora tezi, Ankara Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.
Demirbaş, M. (2017). Türkiye Türkçesi ağızlarında seslenme sözleri (Tez No. 459915) [Yüksek lisans tezi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.
Demirbaş, M. (2017). Türkiye Türkçesi ağızlarında seslenme sözleri. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 6(4), 2154-2181.
Doğru, F. (2018). Seslenme sözleri ve genel Türkçe sözlüklerdeki görünümü. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19(1), 135-150.
Elmalı, M. (2012). Eski Uygur Türkçesi metinlerde metamorfoz. Acta Turcica, 2(1), 1-34.
Erlevent, M. (2013). Edward Lee Bernays’ın halkla ilişkiler uygulama örneklerine kitle psikolojisi açısından teorik bir bakış: “Halkı aydınlatma komitesi”, “Lucky Strike sigaraları” ve “Venida saç bonesi” (Tez No. 340394) [Yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.
Esparza, N. R., Sierra, A. G. & Kuhl, P. K. (2017). Look who’s talking now! Parentese speech, social context, and language development across time. Frontiers in Psychology, 8, 1-12.
Harmancı, A. (2013). Cemal Süreya şiirlerinde dil sapmaları. Turkish Studies, International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 8(4), 909-918.
Karahancı, İ. (2023). Haldun Taner tiyatrosunda hitap ifadeleri. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 61, 54-87.
Kartal, S. D. (2019a). Address inversion in Turkish and its social relevance [Yayımlanmamış lisans tezi]. Boğaziçi Üniversitesi. https://www.academia. edu/40015689/Address_Inversion_in_Turkish_and_Its_Social_Relevance
Kartal, S. D. (2019b). Türkçenin kullanımında “annecim” hitabının yeri. https:// www.academia.edu/38089293/T%C3%BCrk%C3%A7enin_Kullan%C4%- B1m%C4%B1nda_Annecim_Hitab%C4%B1n%C4%B1n_Yeri
Kuçkartay, İ. (1997). Özbeklerde hitap kültürü. Türk Dili, 1997/II(549), 257-266.
Mélikoff, I. (2010). Hacı Bektaş efsaneden gerçeğe (T. Alptekin, Çev.). Cumhuriyet Kitap.
Nahmedov, A. (2016). Türklerde isim tabusu ve bazı yansımaları. Yenifikir, 17, 137-143.
Sezen, Y. (2015). Kültür ve din Türk-İslam örneği. İz.
Spronck, S. (2020). Grammar and levels of addressivity exploring ungarinyin engagement. De Gruyter Open Linguistics, 6, 1-18.
Tura, S. M. (2010). Freud’dan Lacan’a psikanaliz. Kanat Kitap.
Türk Dil Kurumu (t.y.). Dil sürçmesi. Güncel Türkçe sözlük içinde. 20 Ekim 2023 tarihinde https://sozluk.gov.tr/ adresinden edinilmiştir.
Üstünova, K. (2002). Cümle çözümlemelerinde yüzey yapı-derin yapı ilişkileri. Dil Yazıları içinde (s. 181-190). Akçağ.