Ferruh AĞCA

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi https://ror.org/01dzjez04

Anahtar Kelimeler: Eski Türkçe, Tuńukuk Yazıtı, yüklemsel fiil, geçmiş zaman, -(X)p eki

Yapısal açıdan eklemeli diller arasında yer alan Türk dili, sözcük kök ya da gövdelerine gelerek kavram alanlarına uygun yeni anlamlar yaratmak ya da sözcüklerin söz dizgesinin diğer ögeleri ile zaman, sebep ve tarza dayalı bağıntısını sağlamak için çeşitli ve zengin bir ek sistemine sahiptir. Esasında belli bir işleve sahip olan ve eklendiği kök ya da tabanlarda belli bir anlam ve işleve sahip olan ekler, konuşurlarının karşılaştığı sosyo-kültürel yeni durumlar ve şartlar karşısında ihtiyaç duyulan yeni anlamları ve gramerlik alanları ortaya çıkarmak için zaman içinde ya tek başlarına ya da başka eklerle birleşmek suretiyle başka işlevler yüklenebilmektedir. Bu çerçevede Türk dilinde esas anlam ve işlevinden farklı olarak başka işlevler yüklenmiş olan ve böylece başka anlamlar doğurmuş olan eklerin sayısı az değildir. Bilhassa isim ve fiil çekim morfolojisine ait eklerdeki işlevsel değişkenlik oldukça yaygındır. Hatta Türk dilinde bazı yapım eklerinin de bu tür işlevsel çeşitlilik sergilediği görülmektedir. Özellikle +çI, +lXg, +sXz gibi özel anlam alanlarını işaretleyen eklerin, bazı yapım ekleri ya da isim-fiil ekleri ile meydana getirdikleri birleşikler, eklerin tek başlarına sahip oldukları işlevlerden farklı olarak başka gramer kategorilerini yaratmıştır. Bununla birlikte tarihsel ve modern Türk dili alanlarında esas işlevinin yanı sıra işlevsel bakımdan en fazla çeşitlenen eklerin çekim morfemleri olduğu ifade edilebilir.

Türk dilinde kendi işlevinin dışında başka işlevler yüklenmiş, farklı gramer kategorilerini işaretlemiş ekler arasında, Türk dili gramerlerinde ayrı ayrı isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiil olarak ya da bütüncül bir yaklaşımla fiilimsiler olarak adlandırılan ekler gelmektedir. Mesela Türk dili gramerlerinde bazen sıfat-fiil bazen de isim-fiil olarak adlandırılan, asıl işlevleri eklendikleri fiilleri, yüklemsel fiillerle zaman bakımından ilişkilendirmek ya da özne ile ilişkilendirmek olan ekler, kalıplaşma yoluyla oluşturdukları geçici isimlerin dışında, Türk dilinde zaman çekim kategorisine de kaynaklık etmiştir. Eski Türkçe metinlerden başlayarak Türk dilinde -tAçI, -gA(y), -mIş, -yUk, -gAn gibi aslen sıfat-fiil işlevinde olan eklerin esas işlevleri ile yeni işlevlerinin uygunluğu bakımından çekim morfolojisine dahil olması, bu tür eklerin işlevsel çeşitliliğe yatkınlığından kaynaklanmaktadır.

Eski Türkçe metinlerden başlayarak Türk dilinde işlevsel çeşitlilik gösteren[1] ve hatta esas işlevinin tam olarak belli olmadığı morfemlerden biri de -(X)p’dir. Türk dili araştırmalarında genellikle “zarf-fiil eki” olarak tanımlanan ve bağlı olduğu fiil öbeklerini zamansal sıralılık bakımından yüklemin dâhil olduğu öbeğe bağlayan -(X)p ekinin, gerek Eski Türkçe metinlerdeki ve gerekse diğer tarihsel dönemlere ait metinler ile modern Türk yazı dillerindeki müstakil ya da birleşik örnekleri, ekin temelde hangi işleve sahip olduğunu, hangi gramer kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini ve sonradan hangi işlev ile baskınlaştığını yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda -(X)p ekinin tarihsel Türk yazı dillerindeki yoğunluğu ile söz dizgesi içindeki yeri ve üzerine ek aldığı tanıklar, ekin aslen fiilimsi eki olup olmadığını tekrar değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.

Eski Türkçede, isim-fiil eklerinden durum ekleriyle genişlemiş biçimler hariç olmak üzere -(X)p ve genişlemiş şekli –(X)pAn(In), -A/-I/-(y)U, -sAr, -gAlI, -çA, -(yX)n ve –mAtI(n) ekleri, genellikle alt cümleleri zaman, sebep ve tarza dayalı olarak yüklem fiilleri ile ilişkilendirmiştir (Erdal, 2004, s. 308- 318). Zarf-fiil ekleri olarak tanımlanan bu eklerin bir kısmının, Türk dilinin Eski Türkçeden sonraki dönemlerinde ve hatta Eski Türkçe içinde bitimsiz fiillerdeki anlam ve işlevlerinden bitimli fiilleri yaratan morfemler olarak başka gramerlik alanlara transfer olmasında, eklerin semantik kodlarının zaman ve tarz ifade eden bitimli fiiller yaratmaya yatkınlığının büyük bir rolü vardır. Diğer taraftan Eski Türkçenin bilhassa Uygur sahasına ait eserlerinde -A/-I/- (y)U eklerinin tıpkı isim-fiil ekleri gibi eklendikleri fiilleri isimleştirmeleri ve bazen kendisinden sonra gelen isimleri nitelemeleri (Ağca, 2007, s. 3-17), eklerin aslen zarf yapıp yapmadığını düşündürmektedir. Hatta Eski Türkçede sadece Türk runik harfli yazıtlarda birkaç örnekte bulunduğu düşünülen ve Eski Türkçenin diğer çevrelerinde görülmeyen -çA ekinin, aslında -U ekli sözcüğe eklenmiş eşitlik durum eki olabileceği şeklindeki düşünceler,[2] ünlü zarf-fiil ekleri olarak tanımlanan eklerin de isim-fiillerden pek farklı olmadığını düşündürmektedir.

Öte yandan Türk dili araştırmalarında bilhassa -A/-I/-(y)U ve -(X)p, nadiren de -(X)n zarf-fiil eklerinin donuklaşma yoluyla bazı edatları meydana getirdiğine dair dile getirilen yaygın görüş de, edatların donuklaşma yoluyla dahi olsa neden bu eklerle meydana geldiği sorusu bağlamında ele alınıp, eklerin anlam ve işlevlerine göre değerlendirilmesinde yarar vardır. Eski Türkçedeki alku, aşnu, öŋi, sayu, tapa; kop, köp, tolp gibi yön, zaman ve belirsizlik ifade eden sözcüklerdeki ekler, donuklaşarak sıfat ve edatları teşkil etmiş olmakla birlikte, bu tür sözcüklerin teşkilinde zarf-fiil eklerinin tercih edilmiş olması, aslında eklerin isim-fiil karakteri taşımasından kaynaklanmış olabilir. Hatta Türk dilinin daha sonraki tarihsel dönemlerinde görülen -(X)p ekinin durum ekleriyle genişlemiş şekilleri, benzer kategorideki eklerin aslen isim-fiil olma ihtimalini güçlendirmektedir. Bu bağlamda Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı’ndaki bolupda ve bolupdan örnekleri (Ağca, 2019, s. 247) ve DLT’teki yakıpkıya “iyice yaklaşınca” (Akkoyunlu ve Ercilasun, 2014) örneği ile modern Türk yazı dillerindeki -(X)prAk eki (Öner, 2007, s. 68-73), -(X)p ekinin üzerine durum eklerini aldığını göstermektedir. Hatta Oğuz sahasında 14. yüzyılda ortaya çıkan ve yapısal bakımdan -(X)prAk ile benzerlik gösteren -(y)ArAk ekinin de -(y)A ekinin üzerine gelen durum ekiyle ortaya çıkmış olma ihtimali (Durmuş, 2012, s. 19-60), -(X)p gibi -A ekinin de üzerine çekim eklerini alabildiğini göstermektedir. Bütün bu ve benzeri örnekler, Türk dilinde fiilleri ve fiil öbeklerini ya da tümceleri belli anlamlar çerçevesinde birbirine ulayan eklerin yaygınlaşmış bu işlevlerinin ikincil olabileceğini, aslen yine aynı anlamlar çerçevesinde diğer isim-fiil eklerine benzer bir işlevde olduklarını akla getirmektedir.[3]

-(X)p ekinin özellikle Eski Türkçe metinlerdeki örnekleri, ekin gerçekte bir zarf-fiil eki ya da sıfat-fiil eki mi yoksa zaman işlevli yüklemleştirici mi olduğu konusunu düşünmeye sevk etmektedir. Bugüne kadar bazı çalışmalarda -(X)p ekinin yüklemleştirici olabileceği, hatta modern Türk yazı dillerindeki örneklerden yola çıkılarak aslen yüklemleştici olduğu iddia edilmiştir. Bu anlamda L. Johanson’un konu ile ilgili şu ifadeleri, Türk dilinin tarihsel ve modern yazı dillerinden elde edilen yeni veriler ışığında dikkate alınıp değerlendirilmelidir:

“Türkçede gerundiumların bağımlı/altsıralı (hypotaxis) kuruluşu bağımsız tümce / art arda sıralılık (parataxis) özelliğinden mi gelmiştir? Herhangi bir şekilde ispatlanmamış olsa da bu mümkün değildir. ... Gerundiumların en eski olanları iki komşu önermenin arasına orijinalinde yerleşmiş olan partikıllardan gelişmiş olmalı. ... Ünlülü gerundiumlar ve -ıp gibi en eski gerundium morfemleri tümcede yüklemleştirici (predicator) işleve sahip miydi? Bazı Türkologlar -p’nin orijinalinde yüklemleştirici özelliği taşıdığını belirtir. Örneğin Kormuşin, -p’nin Genel Altaycada “bitmişlik” (perfects) ifade ettiğini ve gerundium işlevinin ikincil olduğunu iddia eder. Her durumda hem ünlülü gerundium hem -p orijinalinde tümce yüklemleştirici (predicator) olarak kullanılan bir görünüş gövdesi olabilir.”[4]

Bu yazıda, ilk önce Tuńukuk yazıtının 25-26. satırlarından ve ardından Eski Türkçenin diğer çevrelerine ait metinlerdeki tanıklardan yola çıkılarak, -(X)p ekinin, fiil öbeklerini zamansal sıralılık bakımından birbirine bağlayan işlevinin yanı sıra geçmiş zamanı işaretleyen bitimli fiilleri de meydana getirdiği düşüncesi ele alınıp değerlendirilecektir. Keza Eski Türkçenin Köktürkçe, Eski Uygurca ve Karahanlıca metinlerinden elde edilen -(X)p geçmiş zaman çekimine ait örneklerin 14-15. yüzyıllarda Harezm, Çağatay ve Oğuz sahalarındaki -(X)p turur (şahıs zamirleri) şeklindeki analitik geçmiş zaman yapısı ile ilgisi üzerinde de durulacaktır.

-(X)p ekinin Eski Türkçe metinlerde sergilediği örnekler, ekin farklı işlevlerde olduğunu düşündürmektedir. Türk dilinin gerek erken dönem metinlerine ve gerekse daha sonraki yüzyıllara ve dönemlere ait metinlerine ait bazı örnekler, -(X)p ekinin daha önce gerçekleşmiş bir eylemin tarzını ifade eden yaygın işlevinin yanı sıra, bazen donuklaşma yoluyla sıfat, zarf ve edatlar meydana getirdiğini, bazen bir sıfat-fiil gibi kendisinden sonra gelen ismi nitelediğini, bazen de herhangi bir şahıs işaretleyicisi olmaksızın ya da şahıs işaretleyicileri ile birlikte bitimli fiil çekim morfemi görevinde olduğu görülmektedir. Bu çerçevede Eski Türkçe metinlerde –(X)p ekinin üç işlevi görülmektedir:

Zarf-Fiil Eki Olarak -(X)p

Daha önce gerçekleşmiş eylemleri ifade etmek üzere, bitimli fiillerden önceki fiil öbeklerine eklenerek “zamansal sıralılık” ifade eden -(X)p, Türk dilinin en yaygın zarf-fiil eklerindendir. Ekin tarihsel Türk dili alanlarındaki örnekleri, Türk runik harfli külliyatta çok yaygın olmadığını, Eski Uygurcada daha yaygın hâle geldiğini göstermektedir. Diğer bir ifadeyle, yazıtlarda -(X)p ekinin zamansal sıralı birleşik cümleler meydana getirme işlevi, Eski Türkçenin diğer çevrelerine göre o kadar yaygın değildir. Diğer taraftan Türk runik harfli yazıtlarda esas eylem ile daha önce gerçekleşen eylem arasındaki öncelik-sonralık sırasının, daha ziyade edatlar vasıtasıyla yerine getirildiği de fark edilmektedir.

Türk dilinde -(X)p ile kurulan cümleler, genellikle öz katmanda birleşen eş bağımlı (core cosubordination) yapı olarak değerlendirilmiştir. Ersoy (2021, s. 57), “Eski Uygur Türkçesi metinlerinde {-(X)p} ile oluşturulan katmanların genelde ortak özne taşıdığı görülmektedir. Başka bir ifade ile {-(X)p} ile kurulan birleşik tümcelerde yan tümcecik ile temel tümceciğin öznesi çoğunlukla eş-gönderimlidir (coreferential). Çoğunlukla katmanların ortak özne taşıyor olması da bu tür tümcelerin öz katmanda birleştiğinin bir göstergesidir.” ifadeleri ile, -(X)p ekinin ait olduğu alt cümle ile ardından gelen temel cümlenin birbirini sıralayabilmesi için aynı özneye sahip olması gerektiğini örneklerden de hareketle dile getirmiştir. Eski Türkçede –(X)p ekinin ait olduğu katman ile ardından gelen katmandan meydana gelen cümlelerde özne daima ortaktır:

Süçig sabın yımşak agın arıp ırak bodunug ança yagutır ermiş “Tatlı sözlerle yumuşak ipekle kandırıp uzaktaki milletleri öylece yaklaştırırmış.” (KT G 5), yme bodisvt tigin bu uluş bodun ayıg kılınçlar kılmışın körüp ertiŋü busuşlug kadgulug bolup ıglayu balıkka kirdi “Ayrıca Boddhisatva prens bu halkın kötü işler yaptığını görüp, çok kederlenip ağlayarak şehre girdi.” (KP 18, 1-12), amtı men barıp şariputri arhantka tuyuzayın “Şimdi ben gidip Şariputra’ya bildireyim.” (Maitr 70, 17-8).

İsim-Fiil Olarak -(X)p

Türk dilinde –(X)p eki, fiilleri ya da fiil öbeklerini zamansal bakımdan birbirine bağlama işlevi ile baskınlaşmış olsa da, ekin çok yaygın olmayan bazı işlevleri ve farklı kullanımları da söz konusudur. Buna göre, ek, yukarıda ifade edildiği üzere donuklaşma yoluyla çokluk-belirsizlik ifade eden bazı sözcüklerin teşkilinde rol almıştır. Hatta bu tür sözcüklerdeki –(X)p’nin yapım eki olduğu dahi ifade edilmiştir. Bu çerçevede Gabain (1988, s. 54), tolp “bütün, hep”, top “hep, bütün”, kop “bütün” örneklerinden hareketle Eski Türkçede canlı olmayan, “belki de, eş sesli zarf-fiil ile aynı” olabileceğini düşündüğü ayrıca -(X)p fiilden isim yapım ekinin olabileceğini ileri sürmüştür. Gabain’in iddia ettiği gibi biri zarf-fiil eki, diğeri de yapım eki olan iki ayrı -(X)p ekinden söz etmek güç görünmektedir. kop, köp, top, tolp gibi sözcüklerdeki -(X) p, büyüklük ya da genişlik belirten fiil köklerindeki bitmişliği işaret etmiş ve donuklanmış hâlidir.[5]

Öte yandan -(X)p ekinin yukarıdaki donuklaşmış örneklerinin dışında, Eski Türkçede bazen kendisinden sonra gelen bir ismi nitelediği örnekleri de vardır. Bu anlamda Ercilasun’un (2014, s. 232) KB’deki örneklerden yola çıkarak ekin fiilleri sıfat-fiil gibi isimleştirdiğine dair düşünceleri dikkate değerdir. Mesela vefā kitti halkta cefā üstedi / tilep bir ınangu kişi kalmadı (KB 6466) “Vefa kayboldu ve halkta cefa arttı; istenilen itimat edilecek bir kişi kalmadı.” örneğinde tilep sözcüğü, tıpkı bir ve ınangu sözcükleri gibi kişi sözcüğünü nitelemiştir. -(X)p ekinin KB’deki sıralanaşışına ve işlevine benzer örnekleri, Eski Uygurca metinlerde de görmek mümküdür: az kılınçımız küçlüg bolup ezük savlar sözledimiz “kötü tabiatımız güçlü olduğu için yalan sözler söyledik.” (Matr. 61r, 5-6), munta tugup tuga teglük bolup teg muna oyda oprıda tüşer biz “Burada doğup, doğuştan körmüş gibi, işte çukur yerden düşeriz.” (Maitr. 174r, 3-5). -(X)p ekinin eklendiği fiilleri sıfata dönüştüren bu özelliğini, Türk runik harfli yazıtlarda da görmek mümkündür. Aşağıda ayrıntılı bir şekilde ele alınıp değerlendirilmeye çalışılan Tuńukuk yazıtının 26. satırındaki buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş söz dizgesinde buŋadıp sözcüğünün cümle içindeki yeri ve anlamı belirsizdir. İbarenin çeşitli çalışmalarda “Kağan sıkılıp / kaygılanıp …” şeklinde anlamlandırılması sözcüklerin dizgedeki sırasına uygun değildir. buŋadıp sözcüğünün özneden önce kullanılmış olması, sözcüğün kagan’ı tanımladığını göstermektedir. Bazı çalışmalarda dile getirildiği gibi buŋad- ve yelü kör- fiillerindeki zamansal sıralılığın -(X)p zarf-fiil ekiyle bağlandığı bir durum söz konusu değildir. Bu açıdan, aşağıda da ifade edildiği üzere buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş ibaresinin “Bunalmış Kağan, ‘acele edin!’ demiş.” şeklinde anlamlandırılması daha uygundur.

Eski Türkçede -(X)p Geçmiş Zaman Eki

Tanıklar

(X)p Geçmiş Zaman Eki Bağlamında Tuńukuk Yazıtının 25-26. Satırları. Türk runik harfli külliyat içindeki bazı yazıtlar, dil özellikleri ya da muhtevaları bakımından diğerlerinden daha farklı bir yerde durmaktadır ve türdeşlerine göre daha ayrıcalıklıdır. Bu tür yazıtlar, ayrıcalıklı özellikleri sayesinde Eski Türkçenin bilinmeyen bazı özelliklerini belirlemeye yarayacak daha fazla veri sunmaktadır. Yazıtlardan bazıları kronolojik özellikleri bakımından, bazıları hacimlerinden ve yazıcılarının konumlarından dolayı daha fazla tarihsel veriyi ihtiva etmiş olmaları, bazıları da yazıcılarının konumlarının yanı sıra dil dışı özellikleri ve aynı zamanda dil özellikleri bakımından farklılık göstermektedir. Bu anlamda yazıtlar, coğrafî konumları ve siyasî/ kültürel özellikleri ile hacimleri, yazı ve taş / kayanın yapısı, yazıt dikme geleneği içindeki yeri gibi dış özeliklerinin yanı sıra, yazıcılarının kimliğine ya da dil ve üslup özelliklerine göre de tasnif edilebilir ve bu bağlamda farklı sonuçlara ulaşılabilir. Türk runik harfli yazıtlar içinde Tuńukuk yazıtı, dil dışı özelliklerinin yanı sıra dil ve üslup özellikleri bakımından da farklılık göstermesinden dolayı, Eski Türkçe araştırmaları bakımından olduğu kadar Türk dilinin diğer ya da sonraki çevrelerine ait kimi müphem hususların açıklığa kavuşması bakımından da ayrıcalıklıdır.

Bugüne kadar Türk runik harfli yazıtlardaki irili ufaklı bazı problemlerin çözümüne yönelik çok sayıda teklifte bulunulmuştur. Keza Tuńukuk yazıtı ile ilgili de çok sayıdaki problemin halline yönelik öneriler mevcuttur. Hatta Tuńukuk yazıtının, diğer yazıtlardan farklı olarak, önemine binaen, müstakil yayımları da söz konusudur. Bununla birlikte diğer bazı yazıtlarda olduğu gibi Tuńukuk yazıtında da belirsiz pek çok anlamlandırma problemi ve çözümlemeyi gerektiren dillik belirsizlik mevcuttur. Yazıttaki anlamlandırma yanlışlarının büyük kısmı, gramer birimlerinin tespit edilememesinden ve yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bilhassa bazı sözcüklerin hangi cümlenin unsuru olduğuyla ilgili morfolojik ve morfosentaktik belirsizlik, aynı zamanda anlamlandırmada da problem doğurmaktadır. Bu bağlamda Tuńukuk yazıtının 25-26. satırlarında da dillik yapının tam olarak belirlenememesinden kaynaklanan anlamlandırma problemi bulunmaktadır. İlgili satırların transliterasyonu aşağıdaki gibidir:

(25) ẅŋr’kyr (26) ywqrç’ /// yprp’s sdmz ywplw yntmz wntẅnk’ yntqy twqpyrẅ prdmz yrcy yryŋlp pwqzlnty pwŋdp qqn ylẅkẅrtms (Tun I K 25- 26).

ẅŋr’kyr kısmı 25. satırda kalan bu ibarede, bir kısmı başka türlü yorumlanmayı gerektiren, bir kısmı ise belirsiz olduğu için çözümlenmesi gereken birden fazla problem vardır. Burada sadece, biri ẅŋr’kyr (26) ywqrç’ /// yprp’s sdmz söz dizgesi, diğeri de yrcy yryŋlp pwqzlnty ve pwŋdp qqn ylẅkẅrtms şeklindeki dizgelerde yaŋılıp sözcüğündeki -(X)p ekinin işlevi ile buŋadıp sözcüğünün dizge içindeki yeri, eklenme özelliği ve anlamı olmak üzere iki temel problem üzerinde durulacaktır.

ẅŋr’kyr ywqrç’ /// yprp’s sdmz: öŋreki er yoguru aça [ıdıp] ı bar baş aşdımız ibaresinde birbirinden farklı birkaç problem vardır. Her şeyden önce, ibarenin tek cümle mi yoksa iki cümle mi olduğu belli değildir. Cümlenin başındaki ẅŋr’kyr yazılışının, bütün okumalarda önerildiği gibi öŋreki er “ön taraftaki askerler, öncü askerler” olduğu açıktır. Ancak sonra gelen sözcüklerden ywqrç’ sözcüğünün nasıl okunacağı o kadar açık değildir. Öte yandan ywqrç’ sözcüğünden sonra gelen sözcük de okunamadığı için çeşitli yayımlarda farklı öneriler sunulmuştur. Bu anlamda ywqrç’ /// için; Giraud (1961) yogurça […]; Radloff (1899) yogarça ıdıp, Tekin (1994) yugurça ıdıp; Orkun (1994) ve Aydarov (1971) yogurça tegürüp; Malov (1959) yuguru tegürüp; Rybatzki (1997) yogurça tegirip; Berta (2010) yogwro ça tegirip; Ölmez (2012) yug< ur >ça ıdıp; Ercilasun (2016) yogur(u) aça ıdıp; Aydın (2017) yugurça ıdıp ve Alyılmaz (2021) yog(u)rça ıdıp önerilerinde bulunmuşlardır.

Eski Türkçede ywqr- eyleminin ilk hece ünlüsünün /o/ mu, /u/ mu olduğu da açık değildir. Eylem, Clauson (1972, s. 906) ve T. Tekin (1994, s. 40-1) tarafından yugur- şeklinde okunmuştur. Buna karşılık Erdal (1991, s. 72; 755), Eski Türkçede iki ayrı eylemin olduğunu düşünerek her iki eylemi de yogur-şeklinde okumuştur. Erdal, Eski Türkçede yogur- “to knead, mix wet and dry” fiilinin dışında, “to cross the sea, a desert or a dangerous area, to pass a critical stretch of time” anlamlarında ikinci bir yogur- fiilinin olduğunu ve bu fiilin aynı zamanda yol “the way” sözcüğü ile de ilgili olabileceğini düşünmektedir. Her şeyden önce eylemin yugur- şeklinde okunması ve yogur- şeklinde okunsa bile Eski Türkçede birbirinden farklı anlamlarda iki farklı eylemin varlığı tekrar gözden geçirilmelidir. Zira Eski Türkçede “to knead, mix wet and dry” ile “to cross the sea, a desert or a dangerous area, to pass a critical stretch of time” anlamları arasında semantik bağ söz konusudur. Büyük bir ihtimalle “yoğurmak, ıslak ve kuruyu karıştırmak” temel anlamındaki yogur- fiili, semantik bakımdan “suyu, karı ya da kumu karıştırarak geçmek” ve oradan da daha ileri bir aşamaya ulaşarak “zor bir süreci geçirmek” anlamıyla başka bir kavram alanına transfer olmuştur.

Tuńukuk yazıtının ilgili satırındaki ywqrç’ sözcüğü ile ilgili asıl problem, yogur- fiilinin aldığı ek ya da eklerin belirsizliğidir. Yukarıdaki okuma denemeleri, sözcüğün yogur- fiiline gelen ekler bakımından dört farklı görüşü barındırmaktadır:

1. yogur- fiilinin üzerine -çA zarf-fiil eki gelmiştir (yogur-ça).

2. yogur- fiilinin üzerine gelen -Ur partisibi ve +çA eşitlik hâl ekinden oluşmuştur ve haploloji sonucunda yogurça şeklini almıştır (yogururça > yogurça).

3. yogur- fiiline eklenen -U zarf-fiil eki ve eşitlik hâl ekinden meydana gelmiştir (yogur-u+ça).

4. Ercilasun (2016, s. 618; 644), “fiil “geçmek” anlamındaki yogur-‘dur ve –ça şeklinde ek sayılan kısım aç-a’dır” şeklindeki değerlendirmesiyle sözcüğü yoguru aça şeklinde okur.

Sözcüğün okunuşu ile ilgili bu farklı görüşlerden ilki, -çA zarf-fiil ekinin Eski Türkçedeki varlığı tartışmalı olduğu ve yogurça’nın cümlenin anlamsal bütünlüğüne uygun olmadığı için kuşkuludur. İkincisi haploloji ile yogururça’dan yogurça’nın ortaya çıkmış olabileceği ise, Köktürkçede başka haploloji örneğinin olmamasından dolayı kabul edilemez. Berta (2010) tarafından yogwro ça şeklinde okunan ve Erdal (2004, s. 313) tarafından yoguruça (< yogur-u+ça) şeklinde zarf-fiil eki ve eşitlik hâl ekiyle izah edilerek “(karla kaplı yolu) yoğurarak aştıktan sonra” şeklinde dile getirilen görüş, Eski Türkçede ünlü zarf-fiil eklerinden hâl ekleriyle meydana gelmiş bu tür birleşikler olmadığı ve aynı zamanda cümlenin anlamsal bütünlüğüne uygun düşmediği için kabul edilmesi zor görünmektedir. ywqrç’ sözcüğü, kendisinden sonra gelen sözcüklerin sıralanışı ve anlamları düşünüldüğünde, Ercilasun tarafından önerildiği gibi, yoguru aça şeklinde okunabilir. İbarenin muhtemelen (:) ile birbirinden ayrılmamış olması, tek bir sözcükmüş gibi değerlendirilmesine sebep olmuştur. Öte yandan aç- fiilinin ünlüsünün runik yazıda yazılmaması da, yoguru aça okunuşunu desteklemektedir. Zaten aşağıda izah edileceği üzere, bu okunuş, okunamayan ve var olduğu düşünülen fiille de anlamsal ve yapısal bakımdan uygunluk arz etmektedir.

ẅŋr’kyr ywqrç’ /// yprp’s sdmz cümlesinde bir başka problem, yazıtın hiçbir kopyasında okunamayan ve bu sebeple farklı okuma önerilerinin sunulduğu sözcüktür. Sözcük, Radloff (1899), Tekin (1994), Ölmez (2012), Ercilasun (2016), Aydın (2017) ve Alyılmaz (2021) tarafından ıdıp; Orkun (1994), Aydarov (1971) ve Malov (1959) tarafından tegürüp; Rybatzki (1997) ve Berta (2010) tarafından tegirip şeklinde önerilmiştir. T. Tekin (1994, s. 41), sözcüğün bütün kopyalarda Idp şeklinde olduğunu ve Thomsen’ın tgrp şeklini önerdiğini ifade ettikten sonra, haklı olarak, okunamayan yerde sadece üç harflik boşluk olduğunu, tegirip/tegürüp olsaydı tgürp şeklinde yazılması gerektiğini söyler. Öte yandan Rybatzki ve Berta tarafından önerilen tgrp okunuşunu kabul etmek, tegir- fiilinin (Erdal, 1991, s. 537) “çevrelemek, etrafını sarmak” anlamından dolayı güç görünmektedir. Birçok kopyada olduğu gibi okunamayan sözcük, hem bağlam bakımından hem de yapısal olarak ıdıp olmalıdır.

Asıl sorun, ẅŋr’kyr ywqrç’ /// yprp’s sdmz söz dizgesinin, öŋreki er yoguru aça ıdıp ı bar baş aşdımız şeklinde okunduktan sonra gramer bakımından nasıl çözümleneceği ve bunun sonucunda nasıl anlamlandırılacağıdır. İlgili ibare bugüne kadar tek cümle hâlinde değerlendirilmiş, -(X)p’den önceki öbeğin öznesi ile aşdımız bitimli fiilinin bağlı olduğu öznenin farklılığı pek de dikkate alınmamıştır.[6] İbarede var olduğu düşünülen -(X)p ekli ıd- fiilinin öznesi, öŋreki er; bitimli aş- fiilinin öznesi ise (biz)’dir. Cümlede ıdıp sözcüğündeki -(X)p eki zamansal sıralılık ifade ediyorsa, cümleyi, “Öncü askerler (karları) yoğurup açarak gönderip ağaçlarla kaplı tepeyi aştık” şeklinde çevirmek gerekiyor. -(X)p ekinin zamansal sıralılığı ifade eden zarf-fiil eki olarak değerlendirildiği böyle bir çeviri cümledeki anlamsal bütünlüğü sağlamadığı gibi, Türk runik harfli metinlerde -(X)p’nin zarf-fiil eki olarak öznesi aynı olan cümle öbeklerini birbirine bağlamış olması da ilgili cümlede ekin başka bir vazifede olduğunu düşündürmektedir. Köktürkçedeki Tokuz Oguz bodun yerin subın ıdıp Tabgaçgaru bardı “Dokuz Oğuz halkı yerini yurdunu bırakıp Çin’e doğru gitti.”, Süçig sabın yımşak agın arıp ırak bodunug ança yagutır ermiş “(Çinliler) uzaklarda oturan halkları tatlı sözlerle ve yumuşak ipekli kumaşlarla aldatıp öylece (Çin’e) yaklaştırır imiş.”, Kaŋ yorıp ėlteriş kaganka adrılmaduk yaŋılmaduk “Babam (onun ardı sıra) yürüyüp İlteriş Kağan’dan ayrılmamış, (ona) ihanet etmemiştir.” (Tekin, 2000, s. 175-6) gibi örneklerde, -(X)p ekli fiil öbekleri ile yüklemsel öbeklerin özneleri aynıdır. O hâlde Tuńukuk yazıtındaki öŋreki er yoguru aça ıdıp ı bar baş aşdımız cümlesinde yüklemleri ıdıp ve aşdımız olan iki ayrı cümle olarak düşünmek mümkündür. Buna göre ibareyi, “Öncü askerler (karları) yoğurup açarak yürümüş/gitmiş.” ve “(Böylece biz) ağaçlarla kaplı zirveyi aştık.” şeklinde iki cümle hâlinde anlamak mümkündür.

Tuńukuk yazıtının 26. satırındaki diğer bir problem, yrcy yryŋlp pwqzlnty pwŋdp qqn ylẅkẅrtms ibaresindeki cümle sayısı ve pwŋdp sözcüğünün söz dizgesindeki yeridir. İlgili ibaredeki sözcüklerin okunuşuyla ilgili herhangi bir problem görünmemektedir ve genellikle yėrçi yėr yaŋılıp boguzlantı buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş şeklinde okunmaktadır. Ancak ibarenin kaç cümleden oluştuğu ve daha da önemlisi buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş ibaresinin nasıl anlaşılacağı meselesi açık değildir. Tuńukuk yazıtının bugüne kadarki yayımlarında 26. satırda yer alan ibare şöyle okunmuş ve anlamlandırılmıştır:

Orkun (1994): yerçi yer yanılıp boğazlandı bunadıp kagan yelü kör temiş “Kılavuz yeri yanıldığından boğazlandı. Böyle zahmet çeküp hakan atlara binmeğe çalışınız demiş.”

Tekin (1994): y(e)rçi y(e)r y(a)ŋ(ı)l(ı)p bog(u)zl(a)ntı buŋ(a)d(ı)p k(a)g(a) n y(ä)lü kör t(e)m(i)ş “Kılavuz yanıldı ve boğazlandı. Sıkılıp kağan “sürün atları!” demiş.”

Aydın (2017): yėrçi yėr yaŋılıp boguzlantı buŋadıp kagan yelü kör tėmiş “Kılavuz yanılınca boğazlandı. Kağan (bu duruma) sıkılıp “acele edin!” dedi.”

Berta (2010): yėro çi yėr yañılıp boγwzlandı buñaðıp qaγan yelẅ kör tėmiş “Kılavuz yolu şaşırdı. Boğazlandı. Kağan kaygılanıp “[İleriye doğru orduyla] atları sürün” demiş.”

Ölmez (2012): yėrçi yėr yaŋılıp boguzlantı buŋadıp kagan yelü kör tėmiş “Kılavuz yolu şaşırdı, idam edildi. Hakan (buna) sıkılıp “acele edin!” demiş.”

Ercilasun (2016): yirçi yir yaŋılıp boguzlantı. Buŋadıp kagan yelü kör timiş “Kılavuz yeri şaşırdı ve boğazlandı. Canı sıkılan kağan dörtnala gidip hedefe varın demiş.”

Rybatzki (1997): yärçi yär yaŋılıp boguzlantı buŋadıp kagan yälü kör tämiş “Der Führer verirrte sich und ihm wurde der Hals abgeschnitten. Der Qagan wurde besorgt und sagte: “Reite vorsichtig!”

Alyılmaz (2021): y(i)rçi y(i)r y(a)ng(ı)l(ı)p bog(u)zl(a)ntı bung(a)d(ı)p k(a)g(a)n y(e)lü kör t(i)m(i)ş “[Bir ara] kılavuzumuz yolu şaşırınca canından oldu. [Bundan] kaygılanan kağan [askerlere:] “[Atları] yel gibi (dörtnala) sürün!” demiş.”

Yukarıdaki okuma ve anlamlandırmalardan da anlaşılacağı üzere -(X)p ekli yaŋıl- ve buŋad- fiilleri, genellikle boguzlantı ve tėmiş yüklemlerine bağlanmış bitimsiz fiiller olarak değerlendirilmiş ve buna göre anlamlandırılmıştır. Buna göre yėrçi yėr yaŋılıp boguzlantı buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş ibaresi, genellikle iki cümle hâlinde yorumlanmıştır: 1. yėrçi yėr yaŋılıp boguzlantı “Kılavuz yolu şaşırıp boğazlandı”, 2. buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş “Kağan bu duruma sıkılıp acele edin demiş.”. Bununla birlikte ibarenin; 1. yėrçi yėr yaŋılıp, 2. boguzlantı ve 3. buŋadıp kagan yelü kör tėmiş şeklinde üç cümle hâlinde yorumlandığı çalışmalar da vardır. Bu bağlamda ilk cümle genellikle “Kılavuz yeri/yolu şaşırınca/şaşırdı (ve) boğazlandı” şeklinde, ikinci cümle ise “Canı sıkılan/kaygılanan kağan ~ Kağan sıkılıp acele edin/atları sürün/ dört nala gidip hedefe varın demiş” şeklinde anlamlandırılmıştır. Bununla birlikte yėrçi yėr yaŋılıp boguzlantı cümlesinin “Kılavuz yeri şaşırdı. Boğazlandı.” şeklinde iki cümle hâlinde aktarıldığı çalışmalar yaygındır. O hâlde ilgili ibarede yėrçi yėr yaŋılıp “Kılavuz yeri/ yolu şaşırmış” ve (yėrçi yėr) boguzlantı “(Kılavuz) boğazlandı” şeklinde iki cümlenin varlığı kabul edilmiştir. Buna göre -(X)p zarf-fiil ekli yaŋılıp, cümlenin yüklemi olarak görülmüştür. O hâlde yėrçi yėr yaŋılıp boguzlantı buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş ibaresinde -(X)p ekinin olduğu yaŋıl- ve buŋad- fiillerinin cümle içindeki konumları ve bu çerçevede ekin işlevleri yeteri kadar açık değildir. İlgili ibarede -(X)p eki, bilindik zarf-fiil işlevinin dışında başka işlevlere de sahipmiş gibi görünmektedir. Buna göre yrcy yryŋlp pwqzlnty pwŋdp qqn ylẅkẅrtms ibaresini, Yėrçi yėr yaŋılıp. Boguzlantı. Buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş. şeklinde okuyup, “Kılavuz yeri şaşırmış. (Bu sebeple) Öldürüldü. Bunalmış kağan atları dört nala sürün demiş.” şeklinde, üç cümle hâlinde anlamlandırmak mümkündür. yaŋıl- eyleminde, anlatıcının tanık olmadığı bir olay -(X)p geçmiş zaman ekiyle; boguzlan- eyleminde ise, tanık olunan bir olay -dI geçmiş zaman ekiyle karşılanmıştır.[7] Diğer taraftan buŋadıp kagan ifadesi, öznenin başa alınarak “kağan sıkılıp/bunalıp” şeklinde anlamlandırıldığında, Türk dilindeki özne + (bitimsiz/bitimli) fiil kurallı dizgesinin kuralsız/devrik sıralandığını kabul etmek gerekir. Hâlbuki Türk runik harfli yazıtlarda devrik cümle yok denecek kadar azdır. Bu sebeple buŋadıp kagan ifadesini, -(X)p ekinin kendisinden sonra gelen ismi nitelediğini göz önünde tutup, “bunalmış kağan” şeklinde anlamlandırmak gerekir.

Eski Uygurcada –(X)p Geçmiş Zaman Eki. Eski Uygurcada -(X)p ekinin yüklemsel zaman işaretleyicisi olarak kullanıldığı örnek sayısı fazla değildir. Bununla birlikte bazı örnekler, -(X)p ekinin Eski Türkçenin farklı çevrelerinde de yüklemsel zaman işaretleyicisi olduğunu açıkça göstermektedir.

Eski Uygurcada -(X)p ekinin şahıs zamiri ile zamansal yüklem meydana getirdiği birkaç örnek vardır. M. Erdal (2004, s. 311), yagız yi[r] teŋinçe serip siz “über die ganze braune Erde seid ihr ausgedehnt.” (BT XIII 1, 96) örneğini vererek, -(X)p ekinin üzerine şahıs zamirlerini almak suretiyle geçmiş zaman eki olarak kullanılabildiğini belirtmiştir. Eski Uygurcada -(X)p eki, ayrıca, aşağıdaki örneklerde de geçmiş zaman eki görevindedir:

Küreg kişi kelip biziŋ eçik ölti işidtimiz anı ölürdi tip işidtimiz “Une personne en fuite est arrivée, et nous avons entendu notre cher frere ainé était mort [Bir kaçak geldi. Bizim sevgili ağabeyimizin öldüğünü işittik. Onu öldürdü diye işittik.]” (HaTouHou 20, 7-8); sen berü kelmez üçün men kakıp anı üçün bitig belek ıdmaz men “Buraya gelmediğin için (sana) kızdım; bu yüzden (sana) mektup göndermiyorum.”(HaTouHou 25, 3-5).

Karahanlıcada -(X)p Geçmiş Zaman Eki. Eski Uygurcada ikinci ve üçüncü şahıslarda tanıklanan -(X)p’li geçmiş zaman çekimi, Karahanlıcanın başyapıtlarından KB’deki şu örneklerde teklik birinci şahısta çekimlenmiştir: başıŋa agıp men ol atçı kelip / maŋa birdüki suwnı içtim alıp “Merdivenin başına kadar yükseldim ve o atlının gelerek bana verdiği suyu alıp içtim.” (KB 6054); ya vahşı bolup men biyabanda yügrü / kişide yırayu ajunda yiteyi (KB 6572); başınga agıp men ol atçı kelip / manga birdüki suvnı içtim alıp (KB 6054) “Merdivenin başına kadar yükseldim ve o atlının gelerek bana verdiği suyu alıp içtim.”. KB’de –(X)p eki ayrıca, kalır karşı ordu saray pak saŋa / alıp sen tutar sen bu bend tip maŋa (KB 6436) “Saray, köşk ve konaklar boşalır, sana kalır; sen alır ve kendine bend ettim diyerek onları kullanırsın.” örneğinde ikinci şahısta; ukuşlug sunup algusı az neŋi / biliglig açıp az yigüsi meŋi (KB 6381) “Bu dünyada akıllı insanın elini uzatıp alacağı şey azdır; bilgilinin iştahla yiyeceği nimet de azdır.”; bu kün kör neçe togmaduk teg bolup / kara yir katında yaturlar ölüp (KB 6402) “Bugün bak, nasıl dünyaya hiç gelmemiş gibi olup kara toprak altında yatarlar.”[8] örneklerinde ise üçüncü şahısta geçmiş zaman eki olarak tanıklanmaktadır.

Türk Dilinde Bitimsizlikten Bitimliliğe -(X)p

Köktürkçede -(X)p zarf-fiil eki, bitimli eylemlerin bağlı olduğu öbeğin solunda yer alan bitimsiz eylemlere eklenerek, genellikle daha önce gerçekleşmiş bir eylemin tarzını ifade eder. Ayrıca asıl fiillere eklenip bazı yardımcı fiillerle birleşik fiil yapımında ve ti- ve başla- fiillerine eklenerek dolaylı ve dolaysız anlatımlarda kullanılır (Gabain, 1988, s. 84-85; Tekin, 2000, s. 175- 176). Eski Uygurcada -(X)p zarf-fiil eki daha yaygın bir hâl almıştır ve bu dönemde ekin tek başına ya da bazı sözcüklerle birlikte zaman ifade eden bitimsiz fiil teşkillerinde rol aldıkları bilinmektedir. Öte yandan Eski Uygurcada -(X)p er- ile ne -(X)p birle ök ve ne -(X)p Ok dizilerinin de ayrıca zamansal bitimsiz fiiller meydana getirdikleri bilinmektedir (Erdal, 2004, s. 476). Eski Uygurcada ünlü zarf-fiil ekleri ve -(X)p zarf-fiil ekinin er- fiiliyle meydana getirdiği yüklemler, zarf-fiil eklerinin zamansal rolleri bakımından değerlendirilmeye muhtaçtır. Erdal’a göre (2004, s. 251-2) Eski Uygurcada -U er- sırası, “This rather common sequence conveys durative”; -(X)p er- sırası ise “appears to convey post-terminal” anlamındadır: kop adadın küyü közedü erürler (MatrH XI 4a9), şastrlarıg … agtaru erür biz (HT VII 1023); ol azıŋ kim taştan aşka içgüke katlap erür, yme etözke kirür, ol içreki az birle katalur (M I 16, 6). Eski Uygurcadaki -U er- ve -(X)p er- dizileri, ünlü zarf-fiil eki ve -(X)p zarf-fiil ekinin zamansal sıfat-fiil işlevinde olduğunu göstermektedir. Bu tür yapılardaki -(y)X ve -(X)p ekleri, Eski Türkçede zamansallığı işaretlemiş olmalıdır.

Eski Türkçe gramerlerde -(X)p ekinin gerek Eski Türkçenin çeşitli çevrelerinde tanıklanan geçmiş zaman işlevi ve Türk dilinin daha sonraki yüzyıllara ait çeşitli alanlarında yaygın olarak görülen -(X)p + turur (+şahıs zamirleri) analitik geçmiş zaman formu ve gerekse Eski Türkçede -A, -I ve -(y)U ünlü zarf fiil ekleri ile -(X)p ve genişlemiş şekli olan -(X)pAn(In) zarf-fiil eklerinin olumsuz denklerinin sadece -mAtI(n) zarf-fiil eki ile karşılanmış olması, -(X)p zarf-fiil ekinin gerçekleşmiş, tamamlanmış olayları ifade ettiği; buna karşılık geçmişte gerçekleşmemiş, tamamlanmamış olayları ifade etmek için olumsuzluk ekini kabul edemediği, bu durumda yerini -mAtI(n) (< -mA-tI(n)) ekine bıraktığı (Ağca, 2021, s. 19-20)[9] dikkate alındığında, ekin erken dönemden itibaren gerçekleşmiş olayları karşıladığını ve gittikçe zaman ekine dönüşmeye başladığını söylemek mümkündür. Eski Türkçede -(X)p ekinin sadece olumlu fiillerde bağlama, tarz ve zamansal sıralılık işlevlerindeki örneklerine karşılık -mAtI(n) ile olumsuzlaştırılması, araştırmacıları ister istemez -mAtI(n) ekinde de –(X)p ekinin işlevlerine benzer bir ögenin varlığını aramaya yönlendirmiştir. Bu çerçevede tarihsel ve modern Türk dili alanlarında -tI zaman ekinin bağlama ve tarz işlevli örnekleri, bir taraftan -mAtI(n) ekinin yapısına dair ipuçları barındırmakta, diğer taraftan da -(X)p ile -tI eki arasındaki işlevsel denkliğe işaret etmektedir (Karahan 1992; Öner 1999): tört buluŋdakı bodunug kop baz kıldım, yagısız kıldım. Kop maŋa körti. İşig küçüg birür “Dört taraftaki milleti hep tabi kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana tâbi olup işi gücü verir.”, Tarduş şadra udı yanydımız. Kaganın tutdumuz. Yabgusın şadın anda ölürti. Eligçe er tutdumuz. “Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık. Kağanını tuttuk. Yabgusunu, şadını orada öldürüp elli kadar er tuttuk.”. Karahan (1992, s. 341), -tI ekinin -(X)p gibi zarf-fiil eki olarak kullanıldığını, hatta DLT’teki -mAdIp ekini de göz önünde bulundurarak olumsuz her iki ekte de -(X)p ile eşdeğer işlevlere sahip -tI ekinin kabul edileceğini belirterek, -mAtI(n) ekini, haklı olarak -mA-tI-n şeklinde izah eder. Buna göre çeşitli işlevlerinin yanı sıra iki eylem arasında eş-zamanlı ve öncelik-sonralık esasına göre zamansal zincirleme tümceleri meydana getiren ünlü zarf-fiil ekleri ile -(X)p ve –(X)pAn(In) eklerinin ancak olmuş / gerçekleşmiş eylemleri yüklemsel fiillere bağlarken, aynı eklerin olumsuzluğu sadece -mAtI(n) ekiyle yerine getirilmiştir. Bu olumlu zarf-fiil eklerinin olumsuz dengi için -mAtI(n) ekinin kullanılmasının sebebi ise, ekin bünyesinde yer aldığı anlaşılan -tI ekinin gerçek zaman işaretleyicisi olması ve böylece olumsuzluk kipinde de kullanılabilmesidir. Bu çerçevede Johanson (1995, s. 335-337), -(X)p ekinin Halaççada -dI zaman ekiyle eş değer görevde olduğunu da kanıt göstererek ekin yüklemleştirici özelliğinden söz eder. Hatta Johanson (2007, s. 94), -(X)p ekinin cümle grupları arasında zamansal zincirleme tümceleri oluşturduğunu ve bu cümle gruplarını konusal-anlamsal eşitlik ile birbirine bağladığını düşünmektedir. Bu çerçevede Türk runik harfli yazıtlar dâhil olmak üzere Eski Türkçede -(X)p ekinin geçmiş zaman ile yüklemleştirici örneklerini görmek mümkündür. Hatta Türk dilinin daha sonraki yüzyıllara ait başka çevrelerinde hem -(X)p hem de ünlü zarf-fiil eklerinin başka sözcüksel işaretleyicilerle birlikte meydana getirdiği fiil + -(X)p (+ turur + şahıs zamirleri) tarzındaki geçmiş zamana ait bitimli fiil şekilleri, ekin Eski Türkçede kazandığı zamansallık işlevinden doğmuş olmalıdır.

Türk dilinde -(X)p’li geçmiş zaman çekimi, asıl Harezm, Kıpçak ve Eski Oğuz dönemlerinde yaygındır. Bu çevrelerde -(X)p’li geçmiş zaman genellikle -(X)p + turur + şahıs zamiri şeklinde ya da turur’un kısalmış ve ekleşmiş şekliyle görülmektedir. J. Eckmann (1988, s. 206) tarafından “belirli geçmiş zaman” olarak adlandırılan ve –p + (turur) + şahıs zamiri olarak formüle edilen zaman çekimi, Harezm sahasına ait bazı eserlerde ve Çağatay sahasında birinci ve ikinci şahıslarda turur’suzdur. Buna karşılık üçüncü şahıslara ait örneklerde turur kullanılmıştır: mingey siz (NF 23, 10), yaratıp turur (Mi’r 24, 12), küdüp turur (KE 244v 21). Diğer taraftan yine Harezm-Altın Ordu sahasına ait metinlerden itibaren, turur ögesi olmaksızın, fiil + -(X)p + şahıs zamiri şeklindeki geçmiş zaman çekiminin Kıpçak, Çağatay ve Eski Oğuz Türkçelerinde örneklerine rastlanmaktadır: men ant içip men (KE 94, 9), kelip men (KE 417, 8), kılıp sin (Babür Divan), körmep sin, olturguzupbız, buyurupsız (Brockelmann, 1954, s. 313). Öte yandan Harezm ve Çağatay sahalarında –(X)p geçmiş zaman çekiminin olumsuzu -mAdIn turur + şahıs zamiri analitik formu ile karşılanmıştır. Çağatay sahasında ayrıca -mAy turur + şahıs zamiri şekli de tanıklanmıştır: ol arzumka tegmedin turur men, bular mallarınıŋ zekatın bermey tururlar (Eckmann, 1988, s. 206).

Modern Türk lehçelerinde de geçmiş zaman formlarından biri, -(X)p ya da -(X)p turur ve varyantları ile teşkil olunmuştur. Bugün Azerbaycan, Türkmen, Özbek, Uygur, Karaçay-Balkar, Nogay, Kırgız, Karakalpak, Kazak, Altay, Hakas ve Tuva Türk yazı dillerinde ya sadece -(X)p ya da -(X)p turur yapısının kısalmış ve ekleşmiş şekilleri geçmiş zamanı karşılamaya devam etmiştir. Öte yandan bu yazı dillerinin bir kısmında, olumlu geçmiş zamanı işaretleyen -(X) p’li zaman çekiminin olumsuz denkleri simetrik değildir. Bu çerçevede Karaçay-Balkar yazı dilinde -(X)p ile çekimlenen olumlu geçmiş zamanın olumsuz karşılığı yoktur. Güney Sibirya Türk lehçelerinde ise, -(X)p’li geçmiş zamanın olumsuz çekimi, Eski Türkçedeki -mAtI(n) zarf-fiil ekinden gelen eklerle karşılanmıştır: Altayca: -BAy, Tuvaca: -mAyn, Hakasça: -mİn (KTLG-F: 69- 94). Modern Türk lehçelerinde -(X)p geçmiş zaman ekinin varlığını devam ettirmesi bir tarafa, bazı yazı dillerinde olumsuz denklerinin Eski Türkçedeki -mAtI(n) eki ile çekimlenmesi, tarihsel Türk dili alanlarında zaman morfemi olarak tanıklanamayan –mAtI(n) ekinin, özellikle Güney Sibirya Türk lehçelerinin dayandığı diyalektte zaman çekim kategorisine dâhil olduğunu göstermesi bakımından değerlidir. O hâlde tarihsel Türk dili alanlarında genellikle zamansal alt cümleler meydana getiren -(X)p ve –mAt(I)n eklerinin, Türk dilinin farklı coğrafyalarında farklı yoğunluklarda aynı zamanda yüklemsel zaman çekim kategorilerine dâhil oldukları söylenebilir. -(X)p’li geçmiş zaman formu, Azerbaycan’a yakın Kars, Van ve Bitlis ağızları ile Kırşehir ağzında da rastlanmaktadır: hazırlayıpsan, deyipsen (Ay, 2009, s. 797). Ek, Anadolu ağızlarında aynı zamanda görülen geçmiş zaman için de kullanılmıştır: gelipsen, atıplar (Ay, 2009, s. 803).

Sonuç

Türk runik harfli yazıtlarda pek yaygın olmamakla birlikte asıl Eski Uygurca metinlerde yaygınlaşan ve işlevsel çeşitlilik gösteren -(X)p eki, bitimsiz fiillerdeki anlam ve işlevine paralel olarak, yine erken tarihli metinlerde geçmiş zamanı karşılayan bitimli fiilleri teşkil etmiştir. Eski Türkçenin bütün çevrelerinde tanıklanan -(X)p geçmiş zaman eki, Eski Türkçeden sonra daha da yaygınlaşmıştır. Buna göre Türk dilinde daha çok sıfat-fiil menşeili zaman eklerinin yanı sıra zaman anlamlı zarf-fiil eklerinin de zaman çekim kategorisine kaynaklık ettiği ifade edilebilir. Bu çerçevede eklendiği fiilleri bitmişlik sınırında diğer fiillere bağlayan -(X)p ekinin, aslen sıfat-fiil eki olan ve aynı zamanda geçmiş zamanı işaretleyen -mIş ekine benzer bir anlam ve işlev ile geçmiş zaman morfemine dönüştüğü anlaşılmaktadır.

-(X)p ekinin tarihsel ve modern Türk yazı dilleri ve ağızlarındaki geçmiş zaman işaretleyicisi olarak tanıklandığı örnekler, ekin Eski Türkçede üçüncü şahıs için tek başına, diğer şahıslar için ise şahıs zamirleriyle çekimlendiğini; buna karşılık Eski Türkçedeki alışkanlığın devam ettiği örnekler olmakla birlikte Harezm Altın Ordu sahasına ait metinlerden itibaren özellikle şahıs ile işaretlenmeyen üçüncü şahıs çekiminde turur ile genişlediğini göstermektedir. Başka bir deyişle Eski Türkçe metinlerde fiil + -(X)p (+ şahıs zamirleri) şeklinde olan –(X)p’li geçmiş zaman çekimi, Harezm döneminden itibaren fiil + -(X)p + turur (+ şahıs zamirleri) yapılı örnekleri de içermektedir. Türk dilinin tarihsel metinlerinin yanı sıra modern yazı dillerindeki örnekler her iki çekim varyasyonunu da yansıtmaktadır.

Tarihsel Türk dili alanlarında –(X)p geçmiş zaman morfeminin fiil + -(X) p (+şahıs zamirleri) formülasyonundan fiil + -(X)p + turur (+şahıs zamirleri) sıralanışına gelişimi, aslında sadece bu çekim şekline ait bir özellik değildir. Zira Türk dilinin en erken tarihli metinlerinde herhangi bir eylemsel sonlandırıcıya ihtiyaç duyulmadan isim ile sonlanan birçok örnek olduğu gibi, isim soylu kimi yüklemsel gramer alanlarının oluşum ve gelişim seyri de, -(X)p’li geçmiş zaman çekimine benzer bir durum göstermektedir. Mesela bar ve yok ile sonlanan varlık ve yokluk isim cümleleri, -gU(lUk) partisibi ile çekimlenen gereklilik çekimi ile partisip kökenli bazı zaman morfemlerinin üçüncü şahsa ait çekimleri de benzer bir gelişim göstermektedir. Kısmen Türk runik harfli yazıtlarda, yaygın olarak da Eski Uygurca metinlerde üçüncü şahıs gereklilik çekiminde kullanılan –gU(lUk) morfemi, tek başına çekimli/bitimli fiilleri meydana getirmekle birlikte, aynı zamanda ol kopula işaretleyicisi ile birlikte de sonlanmış fiil çekimlerini meydana getirmiştir: monçulayu bo üç törlüg et’özlerig [antag ugur]ı yıkı bar ürlüklüg [meŋü tip tigülü]k :: antag ugurı yıkı bar ürlüksüz meŋü ermez tip tigülük “Bunun gibi bu üç türlü vücudu, öyle fırsatı olanı sonsuz diye söylemeli. Öyle fırsatı olanı geçici değil diye söylemeli.” (AY 60, 21-23; 61, 1-2); ortun yolta yme kalmaguluk ol “Ortanca yolda da durmamalı” (BT I B, 58); kutadturu yarlıkasun tip ötüngü ol “Saygıyla kutlu kılsın diye arz etmeli.” (Tot. 145) (Ağca, 2010, s. 43-45). Aslen fiil kökenli olan bar (yok (

O hâlde Türk dilinin erken döneme ait metinleri ile DLT dahil olmak üzere ağız özelliklerinin baskın olduğu metinlerde isim ile sonlanan söz dizgelerinin şimdiki zamana ait varlık ve yokluk ifadelerinde sadece ba:r ve yo:k sözcüklerinin kullanılması, buna karşılık daha sonraki metinlerde aynı zamana ait varlık ve yokluk ifadelerinde işaretleyicilerin erür, bolur, turur, titir, ol gibi ayrıca bildiriciler ile genişlemesi, sözcüklerin gramer işaretleyicisi görevinin ilk evresinde olduklarını gösterir. Buna göre anıŋ tutugı ba:r şeklindeki bir söz dizgesi ile anıŋ tutugı ba:r erür/turur/bolur/titir şeklindeki söz dizgesinde ba:r sözcüğü aynı anlam ve görevi yerine getirmiş olsa da sözcüğün gramerleşme seviyeleri değişkenlik göstermektedir. Buna göre ilk örnek, ba:r sözcüğünün işaretleyici olarak ilk aşamasını gösterirken, ikinci örnek, ba:r sözcüğünün işaretleme yetisinin zayıfladığını, diğer bildiriciler ile pekiştirildiğini gösterir (Ağca, 2015, s. 97-100).

Türk dilinin diğer bazı bitimli gramer kategorilerinde görülen bildiriciler ile genişleyerek sonlanma şekillerindeki gelişim, -(X)p ekinin erken tarihli metinlerinden tarihsel Türk lehçelerine kadarki geçmiş zaman çekimi için de söz konusudur. Böylece –(X)p ekinin geçmiş zaman işlevinin ilk önce üçüncü şahıs için başka bir tamamlayıcıya/sonlandırıcıya ihtiyaç duyulmadan ortaya çıktığı, diğer şahısları da kapsayarak çekimli hâle geldiği, buna karşılık Eski Türkçede bu geçmiş zaman formunun yaygınlaşmasa da, 13. yüzyıldan sonra yazılmış tarihsel Türk lehçelerinde üçüncü şahısta –(X)p ekinin tek başına geçmiş zamanı işaretleyemediği, daima turur ile sonlandığı, diğer şahıslarda ise doğrudan şahıs zamirlerini alabildiği anlaşılmaktadır. Harezm-Altın Ordu sahasında yazılmış metinlerden itibaren üçüncü şahısta daima -(X)p turur şeklinde çekimlenen geçmiş zaman, diğer şahıslara ait çekime de bulaşmış olmalı ve -(X)p şahıs zamiri formundan -(X)p turur şahıs zamiri şekline doğru bir gelişim göstermiş olmalıdır. Buna göre -(X)p ekiyle çekimlenen geçmiş zaman formunun gelişiminişöyle formüle etmek mümkündür: Eski Türkçe: -(X)p (+şahıs zamirleri) > 13. yy’dan itibaren: -(X)p turur ve -(X)p (+şahıs zamirleri) > -(X)p turur şahıs zamirleri.

Bütün bu izahlar ile Eski Türkçenin Uygur ve Karahanlı sahalarına ait örnekler tanıklığında, eldeki yazının yazılmasına kaynaklık eden Tuńukuk yazıtının 24-25. satırlarının şöyle okunması ve anlamlandırılması daha uygun olacaktır:

Öŋreki er yoguru aça ıdıp. I bar baş aşdımız. Yėrçi yėr yaŋılıp. Boguzlantı. Buŋadıp kagan yėlü kör tėmiş. “Öncü askerler (karları) yoğurup açarak yürümüş/gitmiş. (Böylece biz) ağaçlarla kaplı zirveyi aştık. Kılavuz yeri şaşırmış. (Bu sebeple) öldürüldü. (Bu durumda) bunalmış kağan ‘atları dörtnala sürün!’ demiş.”

Kısaltmalar

AB: Eski Uygurca Altun Yaruk Sudur’dan “Aç Bars” Hikâyesi.

DLT: Dîvânu Lugâti’t-Türk.

HaTouTou: Manuscrits Ouigours du IXe-Xe Siècle de Touen-Houang.

KB: Kutadgu Bilig.

KP: İyi ve Kötü Prens Öyküsü.

KTLG-F: Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Grameri.

Maitr: Maitrisimit Nom Bitig.

Kaynakça

Ağca, F. (2007). Eski Türkçede {-A/ -I/ -(y)U} ünlü zarf-fiil eklerinin farklı bir işlevi üzerine. Türkbilig, 3, 3-17.

Ağca, F. (2010). Budist Türk çevresi metinlerinde olumsuzluk ve yokluk şekilleri. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.

Ağca, F. (2015). Eski Türkçede varlık ve yokluk işaretleyicilerinin (ba:r, yo:k) gramerleşme süreçleri. Dil Araştırmaları, 16, 83-101.

Ağca, F. (2019). Uygur harfli Oğuz Kağan destanı metin - aktarma - notlar - dizin - tıpkıbasım. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.

Ağca, F. (2021). Eski Türkçede asimetrik olumsuzluk. Journal of Turkish Studies, Special Edition Vol. 1, 11-24.

Alyılmaz, C. (2021). Bilge Tonyukuk Yazıtları. Türk Dil Kurumu.

Arat, R. R. (1947). Kutadgu Bilig: I metin. Türk Dil Kurumu.

Ay, Ö. (2009). Türkiye Türkçesi ağızlarında fiil çekimi. Türk Dil Kurumu.

Aydarov, G. (1971). Yazık orhonskix pamyatnikov drevnetyurkskoy pis’mennosti VIII veka. Akademiya Nauk Kazakskoy SSR.

Aydın, E. (2017). Orhon yazıtları, Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk, Ongi, Küli Çor. Bilge Kültür Sanat.

Berta, Á. (2010). Sözlerimi iyi dinleyin… Türk ve Uygur runik yazıtlarının karşılaştırmalı yayını (E. Yılmaz, Çev.). Türk Dil Kurumu.

Brockelmann, C. (1954). Osttürkische Grammatik der islamischen Litteratursprachen Mittelasiens. Brill.

Clauson, S. G. (1972). An etymological dictionary of pre-thirteenth-century Turkish. Oxford University.

Durmuş, O. (2012). {-(y)ArAK}zarf-fiil ekinin kökeni üzerine. Türkbilig, 23, 19- 60.

Eckmann, J. (1988). Harezm Türkçesi (M. Akalın, Çev.). Tarihî Türk şiveleri içinde (s. 173-210). Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.

Ercilasun,A.B. veAkkoyunlu, Z.(2014).Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti’t-Türk: Giriş-metin-çeviri-notlar-dizin. Türk Dil Kurumu.

Ercilasun, A. B. (2014). Kutadgu Bilig grameri -fiil-. Akçağ.

Ercilasun, A. B. (2016). Türk kağanlığı ve Türk bengü taşları. Dergâh.

Erdal, M. (1991). Old Turkic word formation. Otto Harrassowitz.

Erdal, M. (2004). A grammar of old Turkic. Brill.

Ersoy, G. (2021). Eski Uygur Türkçesinde öz (core)-dış (peripheral) katmanlı birleşik yapılarda zamansallık. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.

Gabain, A. (1988). Eski Türkçenin grameri (M. Akalın, Çev.). Türk Dil Kurumu.

Giraud, R. (1961). l’Inscription de Baïn Tsokto. Librairie d’Amerique et d’Orient.

Gulcalı, Z. (2015). Eski Uygurca Altun Yaruk Sudur’dan “Aç Bars” hikâyesi, Türk Dil Kurumu.

Hamilton, J. R. (1986). Manuscrits Ouigours du IXe-Xe siècle de Touen-Houang. Peeters France.

Hamilton, J. R. (1998). İyi ve kötü prens öyküsü (V. Köken, Çev.). Türk Dil Kurumu.

Johanson, L. (1995). On Turkic converb clauses. M. Haspelmath ve E. König (Ed.), Converbs in cross-linguistics perspective içinde (s. 313-348). Mouton de Gruyter.

Johanson, L. (2007). Aspectotemporal connectivity in Turkic: Text construction, text subdivision, discourse types and taxis. J. Rehbein, C. Hohenstein ve L. Pietsch (Ed.), Connectivity in grammar and discourse içinde (s. 187-198). John Benjamins.

Karahan, L. (1992). Görülen geçmiş zaman eki -dı/-di’nin tarz ve bağlama fonksiyonuna dair. Prof. Dr. Muharrem Ergin’e armağan içinde (s. 335-341). Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.

Karahan, L. (2015). Türk gramerciliğinde isim cümlesi - fiil cümlesi tartışmaları. M. Y. Özezen ve H. Sözer (Haz.), Prof. Dr. Mehmet Özmen adına sözdizimi çalıştayı bildirileri içinde (s. 145-154). Karahan.

Malov, S. Y. (1959). Pamyatniki drevnetyurskoy pis’mennosti Mongolii i Kirgizii. İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR.

Orkun, H. N. (1994). Eski Türk Yazıtları. Türk Dil Kurumu.

Ölmez, M. (2012). Orhon-Uygur hanlığı dönemi Moğolistan’daki eski Türk yazıtları metin-çeviri-sözlük. Bilgesu.

Öner, M. (1999). -matı/-meti gerundiyumu hakkında. 3. Uluslar arası Türk dil kurultayı 1996 içinde (s. 833-840). Türk Dil Kurumu.

Öner, M. (2007). Türkçede -prAK zarf-fiili. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 4(3), 68-73.

Radloff, W. (1899). Die alttürkischen Inschriften der Mongolei (Zweite Folge). Kaiserliche Akademie der Wissenschaften.

Rybatzki, V. (1997). Die Toñuquq-Inschrift. University of Szeged.

Schulz, P. (1978). Verbalnomina und Konverbien als adverbiale Ergänzungen im Alttürkischen. Justus–Liebig–Universität Gießen.

Tekin, Ş. (1980). Maitrisimit nom bitig, die Uigurische Übersetzung eines Werkes der buddhistischen Vaibhāsika-Schule, Berliner Turfantexte IX. Akademie -Verlag.

Tekin, T. (1994). Tunyukuk Yazıtı. Simurg.

Tekin, T. (2000). Orhon Türkçesi grameri. Simurg.

Türk Dil Kurumu. (2013). Karşılaştırmalı Türk lehçeleri grameri: I - fiil- basit çekim.

Etik Komite Onayı

Araştırmada etik kurul iznine gerek yoktur.

Çıkar Çatışması

Yazar, çıkar çatışması olmadığını beyan eder.

Finansman

Araştırma için herhangi bir mali destek alınmamıştır.

Kaynaklar

  1. (X)p ekinin Eski Türkçedeki anlam ve işlevleri hakkında Schulz’a (1978, s. 128-149) bakınız.
  2. Eski Türkçe kimi araştırmalarda dile getirilen ve birkaç örnekte görülen -çA zarf-fiil ekinin varlığı tartışmalıdır. Mesela M. Erdal (2004, s. 313), eldeki makalede ele alınan Tuńukuk yazıtındaki 26.satırda geçen ywqrç’sözcüğünün yogurça ya da yogururça yerine yoguruça, Bilge Kağan yazıtı Güney 9’daki yok bolça ibaresinin de yok boluça “after he died” olabileceğini düşünmektedir. Gerçekte de -çA ekinin Köktürkçede birkaç örnekte tanıklanması ve Eski Türkçenin diğer çevrelerinde hiç görülmemesi, ekin varlığını sorgulamayı ve tekrar değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.
  3. Türk dilinde daha çok -(X)p ve ünlü zarf-fiil eklerinde görülen işlevsel çeşitlilik, Eski Türkçede daha az olmakla birlikte aynı kategoride değerlendirilen diğer ekler için de söz konusudur. Mesela Eski Uygurca ol antag osuglug çoglug yalınlıg küçlüg küsünlüg ilig kannıŋ ulugı katunınta tugmış körgeli seviglig körklüg meŋizlig üç oglanı erti “O, böylesine parlak (haşmetli), güçlü (kuvvetli) hükümdarın büyük hanımından doğmuş, görünüşü sevimli, güzel (yüzlü) üç oğlu (var) idi.” (AB, 71-5) örneğinde körgeli sözcüğündeki -gAlI eki, eklendiği eylemleri sebep ve amaç anlamı ile yüklemsel eylemlere bağlayan baskın işlevinden farklı görünmektedir. Ekin bu örnekte, kör- fiilini isimleştirdiği anlaşılmaktadır. Keza -gAlI ekinin Eski Uygurca Maitrisimit’e ait şu örneklerde de eklendiği fiilleri isimleştirmiş olabileceği anlaşılamaktadır: kün ay t(e)ŋrileriniŋ yaratıglıg altunlug tag osuglug körü kanınçsız işidgeli üni savı ne atl(ı)g erdni ol bu (Maitr. 157r, 30-33), edgü kılınçların aşgalı toyın kuvragnıŋ edgülüg iş küdüglerin bütürgeli üçün sansız üküş muŋadınçıg küü kelig erdemler üntürü ... (Maitr. 52r, 1-5).
  4. İlgili alıntı, L. Johanson’un (1995, s. 313-347) yayımının Ersoy (2021, s. 55-6) tarafından yapılan aktarımına aittir.
  5. (X)p ekinin birkaç sözcükte görülen donuklaşmış örneğine karşılık, ünlü zarf-fiil eklerinin yine benzer esas ve usulde donuklaşarak meydana getirdiği zarf ve edatların sayısı daha fazladır. Bu iki farklı ekin donuklaşarak sıfat, zarf ve edatları meydana getirmesinde, -(X)p ekinin bitmişlik ifade eden, -A/-I/-(y)U eklerinin ise sürerliliği ifade eden zamansal değerleri rol oynamıştır.
  6. T. Tekin: “Öncü askerleri, (karları) yoğururcasına yürütüp ormanla kaplı doruğu aştık; E. Aydın: “Öndeki askerler güç bela ilerliyorken Ivırbaş’ı aştık; M. Ölmez: “Öncü askerlerle güç bela ormanlık alanı aştık; A. B. Ercilasun: Öndeki erler geçip {yol} açınca {diğerlerini de} gönderip ağaçlı dağ başını aştık; C. Alyılmaz: “Öndeki asker[ler] [kalın karları] ezerek [yol] açınca [diğerlerini de onların izlerinden] gönderip ağaçlarla kaplı [dağın] zirve[sini] aştık.
  7. Türk runik harfli yazıtlarda -(X)p eki, Tuńukuk yazıtının ilgili satırları dışında, başka yerlerde de geçmiş zaman yüklemleştiricisidir. Mesela Tuńukuk yazıtının 24. satırındaki -(X)p ekli fiil yeniden değerlendirilmelidir: Bir at orukı ermiş anın barmış aŋar aytıp bir atlıg barmış tėyin ol yolun yorısar unç tėdim sakıntım. Cümle T. Tekin tarafından “Bir atın geçebileceği kadar imiş. (Kendisi?) o yoldan (bir kez) gitmiş. Ona sorup “Bir atlı gitmiş olduğuna göre o yoldan yürüyebiliriz” dedim. Düşündüm” şeklinde aktarılmış, aytıp sözcüğündeki -(X)p, zarf-fiil eki olarak değerlendirilmiştir. Hâlbuki ibarenin aŋar aytıp bir atlıg barmış tėyin ol yolun yorısar unç tėdim sakıntım söz sırası muğlaktır ve değerlendirilmeye muhtaçtır. İlgili söz sırasının Aŋar aytıp bir atlıg barmış tėyin. Ol yolun yorısar unç tėdim, sakıntım. şeklinde iki cümle olduğunu, ilk cümlenin de devrik olduğunu ifade etmek mümkündür. Buna göre ilgili ibareyi, “Bir atlık yolmuş. O yoldan gitmiş. Ona bir atlı gitmiş diye söyledim. O yoldan gidilebilir dedim, düşündüm.” şeklinde anlamak ve aytıp sözcüğünün devrik cümlenin geçmiş zamana ait yüklemi olduğunu söylemek mümkündür. Hatta -(X)p ekli ayt- yükleminde zaman işaretleyicisinin henüz şahıs ekleriyle çekime giremediğini, üçüncü şahısta çekimlendiğini düşünmek de mümkündür.
  8. Beyitlerin çevirisi R. R. Arat’a aittir.
  9. inçgüleri meŋileri tükemedin özleri yaşları alkınmadın bilge biligleri tükemedin tört türlüg ülgüsüz köŋüllerig altı p(a)ramitlarıg uzatı yügerü kılıp tört türlüg tıdıgsız biligde altı türlüg bügülenmek edremlerde köngülçe tapça erksinip uzatı burhanlarıg körüp nomın eşidip bodisatavlar yorıkınta yorıp alp titimligin tınmadın sönmedin katıglanıp t(a)vranıp ulatı katıglanu bışrunu üzeliksiz yig üstünki köni tüz tuymak burhan kutın bulup alku kamag tınl(ı)glarıg nomlarıg ötkürmiş “Huzurları ve sevinçleri sona ermeden, ömürleri tükenmeden, hikmetleri bitmeden dört türlü sayısız gönülü ve altı fazileti daima üstün tutup dört türlü engelsiz bilgide, altı türlü itimat edilen erdemlerde gönüle ve isteğe göre güçlenip daima Budaları görüp, öğretilerini işitip Bodisatvalar yolunda yürüyüp cesaretini geçirmeden sebat gösterip ve sebat gösterip olgunlaşarak üstün, doğru hissetmek ile Buda saadetini bulup …” (BT II 86-103).